Entelektüel “otoriterlik” hali
Her gün bu sorgulamanın kaba ya da sofistike versiyonlarına tanıklık ediyoruz. "Erdoğan'a hakarette bugün" başlığı açanlar da var "şimdi İran'laşır mıyız sorusunu sormanın bir anlamı vardır" diyenler de.
"Cumhuriyet'i yıkıyorsunuz" suçlamasında bulunanlar da mevcut... Devletçiliği tahkim eden "dindar Kemalistler oldunuz" tanımlaması yapanlar da...
"Zihninizdeki İslamcı modeli korkmadan ikrar edin" çağrısının peşine "Ortadoğu'daki ve Türkiye'deki İslamcılık sizin yüzünüzden iflas etti" suçlamasını ekleyenler de bulunuyor. Bu eleştirilerin aynı konuda birbirine zıt suçlamaları içermesi de problemli görülmüyor.
Aslında bütün muhalif entelektüel eleştiriler derlenip toplanıp "İslamcı otoriterleşme" mottosu altında formüle ediliyor artık.
Bu durumu Türkiye siyasetinin bütün kritik kavramlarının güvenlikleştirilmesi olarak niteleyebilirim. Demokrasi, laiklik ve özgürlük gibi üzerinde konsensüse varılan değerler karşı taraf için yeni suçlamaların malzemesine dönüveriyor.
İkincisi, etiketlemenin, suçlamanın şehvetinde kaybolan muhalif entelektüel savrulma. İktidarı aşırı gözetleme altında tutan bu entelektüel savrulma bulduğu her malzemeyi çılgınca kullanırken AK Parti'nin siyasetin hep bir adım önünde olma sebeplerini analiz edemiyor.
Kendi ürettiği klişelere hapsoluyor. Ve muhalefet partilerini de AK Parti'yi yenemeyecekleri bir fasit daireye kilitliyor.
Daha fazla, daha sert siyasallaşma muhalefetin galip olacağı bir yarışma değil. CHP'nin sert kimlikçi Aleviciliğe savrulması, MHP'nin iç krizleri ile uğraşması ve HDP'nin kendini teröre destek konumundan çıkaramayan hali hep bu daha fazla siyasallaşma sarmalının sonuçları.
Başkanlık sistemine geçiş ve laikliğin yeniden tanımlanması gibi konularda dönüştürücü rolünün sınırlandırılma çabaları ise bir diğeri. Ve en önemlisi muhalif entelektüellerin AK Parti tecrübesini değerlendirirken "reaksiyoner," "hırçın" ve "otoriter" bir ruh haline bürünmeleri.
Bahsettiğim muhaliflerin AK Parti iktidarını seçimlerle yenmesi mümkün görünmüyor. En azından 2019'a kadar.
Ancak AK Parti de muhalefetteki söz konusu "entelektüel otoriter ruh hali" yüzünden kendi dönemini rasyonel bir değerlendirmeye tabi tutma zeminini bir türlü elde edemiyor. Çözüm sürecinden paralel yapıya, terörle mücadeleden Ortadoğu politikasına kadar.
1 Mayıs'ta yayına başlayan Kriter dergisindeki yazımda belirttiğim gibi Türkiye'yi negatif olarak "modelleme merakı," entelektüellerin yeni afyonu haline geldi.
Aşırı siyasallaşma ile bu yeni afyon birleştiğinde siyaset irrasyonel düzleme kayıyor. Bence, muhalifler için çıkış en azından dozu düşürmekle başlıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)