Erdoğan’ın Washington seyahati
Zirve çerçevesindeki üst düzey görüşmelerin yanı sıra programında düşünce kuruluşu temsilcileriyle toplantı, iş dünyasının katılacağı yemek, Yahudi toplumu temsilcileri ile görüşme ve Maryland'deki cami ve kültür merkezinin açılışı da bulunuyor.
Bir-iki yıldır Washington'daki düşünce kuruluşlarında ve Amerikan medyasında Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin "otoriter bir dönüş" yaptığı tezi sıklıkla yer alıyor. Erdoğan'ın şahsına yapılan eleştiri ve suçlamalar üzerinden yürütülen bu "otoriterleşme" kampanyası zaman zaman Suriye krizi başta olmak üzere Türkiye- ABD ilişkilerindeki menfaat ve politika ayrışmasından doğan farklılıkların zeminini çarpıtan bir mahiyet arz ediyor. Hatta Obama ve Erdoğan yönetimleri arasında yaklaşık 8 yıllık bir süre boyunca yürütülen ve bazılarında her iki tarafta yorgunluk yaratan konuların "rasyonel" düzlemi ortadan kaldırılıyor. Yerine AK Parti muhalifi grupların "ideolojik" suçlamaları koyuluyor.
Krize değil yeni bir başlangıca ihtiyacı olan Türkiye- ABD ilişkileri yeni ABD başkanına sorun alanı olarak bırakılmak isteniyor. Erdoğan'ın seyahatinin hemen öncesinde ABD'nin iki eski büyükelçisi Morton Abramowitz ve Eric Edelman'ın kaleme aldığı ve imzaya açtığı mektup tam da buna bir örnek teşkil ediyor. Mektup, medya ve ifade özgürlüğü, başkanlık sistemi arayışı, dokunulmazlıklar ve "PKK ile masaya dönülmesi" konularında Erdoğan'a eleştiriler getirmiş.
Bu iki eski büyükelçi 10 Mart'ta yazdıkları ortak bir makalede de "güçlü, istikrarlı ve demokratik Türkiye için Erdoğan'ın ya reform yapması ya da istifa etmesi gerektiğini" öne sürmüşlerdi. Bu tür bir kampanya Türkiye- ABD ilişkilerini DAİŞ'le mücadele gibi işbirliği konuları yerine PYD-YPG ve nisanda Ermeni "Soykırımı" gibi sıkıntılı konulara odaklamaya götürme amacı taşımakta.
Beyaz Saray'ın, Pentagon'un önerisiyle, PKK ile aynı örgüt olmasına aldırmayarak PYD-YPG ile çalışmakta ısrar etmesi ikili ilişkileri zehirleyen çok kritik bir konu.
Bütün bunlara rağmen diplomasinin dünyası duyguların, hayal kırıklıklarının değil, stratejilerin ve menfaatlerin dünyası. Çatışan politikaları ve menfaatleri yönetme, yeni uzlaşmalar üretme alanı. Aynı şey ABD başkanı için de geçerli.
1- DAİŞ ve benzeri aşırı grupların terörü.
2- Ukrayna'dan Suriye'ye agresif Rusya'nın yükselişi.
3- Ortadoğu'da mezhep çatışması ve insani dram yaratan dört iç savaşın (Suriye, Irak, Yemen ve Libya) derinleşmesi.
4- Çin'in Doğu Asya'da hâkim güç olarak statükoyu değiştirmesi ve
5- Kitlesel imha silahlarından dronlara kadar tehlikeli teknolojilerin yaygınlaşması.
Bu sorunlar, Çin'in güçlenmesi hariç, Türkiye'nin de acil gündemi. Türkiye ve ABD'nin bütün bu alanlarda yakın işbirliği yapacak politikaları yeniden konuşması ortak menfaatin gereği.
ABD yönetiminin anlamakta zorlandığı bir husus var. Türkiye'de paralel yapı ve terörle mücadelenin getirdiği sıkıntılar "demokrasi sorununa" değil; aksine yerleşik demokrasinin gereği olan "etkin devlet" arayışına işaret etmekte.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)