Güneysu
1912 yılında orduya katılıp Balkan Savaşı'nda cepheye koştu. 1914'te bu defa Bağdat cephesindeydi.
1916'da pilotluk eğitimi alır almaz yine savaşa koştu. İlk düşman uçağı düşüren Türk pilotu olarak tarihe geçti. 1917'de düşman hatlarına acil iniş yapmak zorunda kalınca Ruslar tarafından esir alındı. Bir adada hapsolunup, bir yıl sonra oradan kaçmayı başardı. Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlıları bombalayan pilottu.
Savaştan sonra durmadı, İstiklal madalyalı Türk kahramanı uçak yaptı.
Uçuş okulu dahi kurup, birçok pilotu eğitti. Türkiye'deki CHP zihniyeti bu adamı omuzlara alıp taşıyacağı yerde, bu memlekette üretilen ilk savaş uçağı izinsiz uçuruldu bahanesiyle onu hapse attı. Zihniyete bakar mısınız?
O istiklal madalyalı gazinin adı Vecihi Ünal'dı. Uçak yapmanın bedeli olarak cezaevine atılmanın acısını yıllarca yaşayarak kahrından öldü.
Vecihi Bey'i hapse atan CHP zihniyetinin o dönemde daha büyük (!) ve daha önemli (!) bir meselesi vardı. Savaş uçağı üretmeye ayıracak zamanları yoktu. Zira Meclis'ten şapka kanunu geçirmeye çalışıyorlar, tüm memleketin zorunlu olarak Hıristiyanların kiliseye giderken taktığı şapkayı zorunlu olarak giymesi için kendilerini yırtıyorlardı. Şapka ile Batı medeniyetine ulaşmak varken, bu savaş uçağı üretme zımbırtısı da nereden çıkmıştı!!! Kimdi Vecihi Ünal?
Atın kodese gitsindi. Koskoca Devletin herkese zorla şapka giydirmeye, kanunlarla bunu mecbur kılmaya, karşı çıkanlara karşı mahkemeler kurup yargılamaya nefesi zaten zor yetiyordu.
Savaş uçağı üretip uçurursan havadaki oksijeni motorlarıyla emip harekete geçecekti. İsraftı bu israf!
Şapkayı bu millete kanunla dayatan ve zorunlu kılan CHP zihniyetinin unuttuğu bir şey vardı. Bu memlekette şapka üretimi yoktu. Eyvah ki ne eyvah idi durumlar. Sorun muazzam büyüktü. Birileri Avrupa'dan ikinci el şapka getirince biraz olsun nefes aldılar. "Oh" çektiler. Yetmez ama idare ederdi. Avrupa'dan gelen ikinci el şapkalar, o dönem karaborsada bir devlet memurunun bir aylık maaşına tekabül ediyordu. Devlet Türkiye'yi medeniyete (!) taşıyacak bu şapka için memurlarına 50'şer lira kredi çıkardı.
O dönemde bir ekmeğin fiyatı 5 kuruştu. O krediler bir yılda maaşlardan kesinti yapılarak taksitler halinde geri alındı. Zengin olanlar ise şanslıydı.
Sosyete 2 Reşat altınına tekabül eden "Panama" adlı şapkayı trink ödeyip, gururla taşıyordu. En zor durum ise köylülerdeydi. Ayağında çarığı, giyecek çorabı olmayan köylü, kafasına zorunlu olarak taktığı şapka ile "Komik Medeni" durumuna düşüyordu. Bu iş en çok gayrimüslimlere yaramıştı. Bir anda şapka piyasasını ele geçirdiler.
Vakko'nun kurucu sahibi Vitali Hakko "Hürkuş"un babası hapse atıldıktan sonra başına konan bu talih kuşunu "Şapka devrimi olmasaydı, bugün Vakko olamazdı. Bu nedenle Vakko tüm varlığını devrimlere ve Batılılaşma çabalarına borçludur" diyerek şükranlarını iletiyordu. Rahmetli dedem de almıştı mecburen bu şapkadan. Ne de olsa kanun ve hapse atılma korkusu vardı. "Ben bu gavur işini mi takacağım kafama" diyerek sokaklarda şapkayı elinde taşıyarak yırtıyordu. Ölene kadar hapse girmemek için elinde şapkayla gezmek zorunda kalmıştı.
28 Ocak 1925'te Vecihi Ünal'ın ilk uçağı "Hürkuş" ilk uçuşunu yaparken on ay sonra 25 Kasım 1925'te zorunlu şapka kanunu Meclis'ten geçiyordu. Vecihi diye bir adam devlet kapılarında dolaşıp uçağına izin almaya çalışıyor, saçma sapan (!) işlerle uğraşarak devletin zamanını harcıyordu.
Atıvermek lazımdı deliyi zindana.
Öyle yaptılar. Sevgili dostum Nuh Albayrak "Darbeden beter vesayetler" adlı kitabında o dönemde Rize'nin Güneysu ilçesinde yaşanan olayları bakın nasıl anlatıyor; "Rize'ye 13 km mesafedeki Güneysu'da şapkaya karşı başlayan protestolar, köylerden gelenlerin de katılmasıyla genişlemişti. Güneysu Ulucamii İmamı Şaban Hoca kalabalığa 'İnanmayan inanmasın, fakat insanlara zulüm edilmesin. Şapkayı giyenler giysin ama giymeyenler hapse atılmasın" mealinde son derece mutedil bir konuşma yaptı.
Kalabalık, bu defa hükümet konağına doğru yürüyüşe geçti. Jandarmanın açtığı ateş sonucu Güneysu'da 17 kişi öldü. Rize Valisi Hurşit Bey, durumu Ankara'ya bildirerek yardım istedi. Acilen gönderilen Hamidiye zırhlısı sahile demirleyip şehre 2 gün bomba yağdırdı. Rize'de askerler de operasyon düzenledi, yüzlerce köylü öldü." Tabii Rize, Güneysu olayın sadece bir yüzüydü. Birçok ilde şapka nedeniyle hadiseler, hapisler ve ölümler oldu.
Biz özellikle Güneysu'yu ele aldık.
Nedenine biraz sonra geçeceğiz.
O CHP zihniyeti herkese zorunlu şapka kanunu çıkarırken "İrtica" diye yaygara atıyordu. Aradan yıllar geçti.
İktidara geldiklerinde bu ülkeye tek çivi çakmayıp, tam 30 yıl bu memleketi "Türban" ile meşgul ettiler. Ne yerli araba, ne tank, ne tüfek, ne savaş uçağı umurlarında değildi. Türkiye'nin "Yeni Vecihi" tipi sorunlara ihtiyacı yoktu.
Tek derdi türbandı. Üniversitelerde ikna odaları bile kurdular. Türbanlı ilk vekili görünce ayağa kalkıp öfkeyle Meclis'ten koydular. Yıllarca "İrtica" diye yaygara yaptılar. "Türban bu memleketi geri götürecek" diye bas bas bağırdılar. Dindarlara 30 yıl hem cahil ve gerici dediler hem de üniversitelere sokmamak için çırpındılar. Kamusal alanlara girmelerine izin vermediler.
Gizli ajandada uzun vadede ise "Sadece evde Türban takma izni" vardı. Sonra yıllar önce Şapka bombaları atılan Rize'nin Güneysu ilçesinden bir adam İstanbul'a taşındı. Kasımpaşa'da "Tayyip Erdoğan" adında bir oğlu dünyaya geldi. O oğul bu ülkede Başkan olup, CHP zihniyetinin 30 yıl dayattığı Türban sorununu çözdü.
Memlekette nerede Vecihi Hürkuş'lar varsa önünü açtı. Bedeller ödeyerek "Yapın üretin. Ben arkanızdayım" diye haykırdı. "Yerli arabadan, tank, tüfek, top, füze, savaş gemisi, savaş uçakları, İnsansız kara-deniz-hava araçlarına, hatta kara-hava-deniz füze saldırılarına karşı savunma sistemlerine "Gök kubbelere" kadar ne varsa yaptırdı. Türkiye tüm dünya medyasında "Ürettiği silahlarla savaşların seyrini değiştiren Türkiye, bu savunma sanayii ürünlerini dışarıya satarak bir çok ülkeyi Ankara'ya bağımlı hale getiriyor. Bu silahlar sayesinde sadece Afrika'da 20'yi aşkın ülkede trilyonlarca dolarlık enerji ve maden sahaları anlaşması imzalıyor.
Türkiye artık büyük bir GÜÇ" diye yazmaya başladı. Ancak içimizdeki CHP zihniyeti bu manzaraya delirdi.
Biz kimdik? Batı varken biz ezikler nasıl yapabilirdik? "Maket bunlar maket" dediler. "Uçarsa anıracağım" diyenler bile oldu. Uçan uçtu ama anıran çıkmadı. Hatta içlerinden tıpkı Vecihi Ünal'a yaptıkları gibi "Dünya insansız hava araçlarının 1 numarası Bayraktar'ı iktidara geldiklerinde yargılayacaklarını" söyleyenler bile çıktı. Peki bu zihniyet yapar mı?
Yapar. Genlerini taşıdıkları dedeleri bir şapka uğuruna Güneysuları, Rizeleri bombaladı yahu!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.