BEKİR HAZAR

Bernard

NEDEN birileri 3. Dünya savaşına çanak tutuyor.
Bunu anlamamız için kimin kimlerin kuyruğuna takıldığını anlamamız lazım. Çünkü it ite buyurur, it de kuyruğuna...
Önce Amerika'ya gidelim.
Dünyanın para merkezi New York'ta ilginç bir tartışma vardı şu günlerde. "Trafiğin dayanılmaz hal aldığı bazı cadde ve sokaklarda tek çözümün parayı silah olarak kullanılım" fikri ortaya atılmıştı. Belediye "Trafiğin tavan yaptığı cadde ve sokaklara girişi paralı yapalım.
Böylece çok kişi bu yolları kullanmaktan vazgeçer, ortalık rahatlar" diyordu. Aslında bu ABD'de bir sorunun çözümü için ilk akla gelecek en önemli çözüm yoluydu. Çünkü 100 yılı aşkın süredir ülkeye sızan paralel yapılar, nakış gibi işleyerek "PARAYA TAPANLAR" sistemi oluşturmuştu. Sokaklarda artık insanlar, adres soranlardan bile para ister hale getirilmişti.
O yüzden bu ülkede en büyük silah paraydı ve tabii ki ülkenin kodlarında serveti olanlar, paraya tapanları yani Amerika'yı yönetecekti. Servet ise İsrail'in kurucusu Siyonist sermayeydi.
Yani paralel yapının mimarları ve gücün sahibi onlardı.
Bugün Amerikan dış politikasının tamamen İsral'in çıkarlarını korumak üzere kurulması, dünyanın ve de özellikle Ortadoğu'nun kan gölüne haline getirilmesinin ardında Siyonizmin yani Paranın Gücü'nün etkisi vardı. Çünkü Siyonizm İsrail'in güvenliği için birçok ülkenin parçalara ayrılmasını istiyordu. ABD başkanının "Gazze'de savaşın durmasını istiyoruz" derken aynı zamanda da İsrail'e binlerce ton silah, bomba, füze göndermesi, İsrail'e "İstediğin kadar çocuk-bebek,kadın, sivil öldür" diye yol vermesinin tek açıklaması buydu. Hem savaşı istemeyen gözüküyorlar, hem de durmaması, soykırımın devam etmesi için tüm güçlerini Tel Aviv'e devretmeleri, "İsrail'e desteğimiz sınırsız" diye sürekli avaz avaz bağırmaları taptıkları para aşkınaydı. Çünkü ABD'de Paranın firavunları Siyonistlerdi. Başkan adayı Kamala Harris'in geçtiğimiz günlerde düzenlediği bir mitingde açılan bir pankart vardı. Orralık hemen karıştı.
Korumlar ve güvenlik güçleri pankartı açanı tekme tokat yere indirip derdest ettiler. Paketleyip götürdüler. Çünkü pankartta "Önce İsrail değil önce Amerika" yazıyordu. Paraya tapılan bir ülkede Paranın Firavunlarına karşı bu cüreti. Tabii ki tekme tokat dövülecek doğru yola (!) gelmesi sağlanacaktı.
Siyonizmin yetiştirdiği en büyük tarihçilerden biri Bernard Lewis'ti. Türkçe dahi biliyordu. İngiliz asıllı Amerikalı bir Yahudi'ydi. Princeton Üniversitesi'nde profesörlük yapmış, İslâm tarihi ve İslâm-Batı ilişkisi hakkında yetiştirilmiş bir elemandı. Orta Doğu hakkında bir numaralı uzmandı. 2018 yılında öldüğünde Tel Aviv'de Trumpeldor Mezarlığı'na devlet töreniyle gömüldü. 1998 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti Bernard Lewis'e "Atatürk Barış ödülü"ünü verdi. 1000 Cumhuriyet altını takdim etti. Ödül töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Lewis'in Türkiye'nin tarihi ile ilgili araştırmalarına Ortadoğu ve İslam dünyasından geçerek geldiğini, Türk arşivlerinde çalıştığını, Türk varlığını tanıdığını ve ardından da "Modern Türkiye'nin Doğuşu" isimli eseri yazdığını belirterek, "Bu görevi üstlenen ne ilk ne de son tarihçidir kendisi. Ama işini öyle özenle ve ustaca yerine getirdi ki, yalnız Türklerin değil, tarihçiler camiasının da övgüsünü, saygısını ve hayranlığını kazandı. Lewis'in eseri, Atatürk'ün hakikatı aramak, hakikati söylemekten çekinmemek ve insanlığın türlü sorunlarına inançla sahip çıkmak ilkelerini paylaşıyor" dedi. Bernard Lewis ödülü alırken duyduğu sevinci ve mutluluğu yaptığı coşkulu konuşmayla gösterdi.
Ancak dedik ya İsrail'e en büyük hizmeti verenlerin başında geliyordu. George W. Bush başkan olduğunda Bernard Lewis onun en güvendiği danışmanıydı. Beyaz Saray'a giren Bernard için yıllarca Ortadoğu üzerine yaptığı çalışmaların meyvesini almanın ve İsrail'e çalışmanın zamanı gelmişti artık. Üstelik 11 Eylül saldırısı da olmuştu. Zemin artık hazırdı. Ortadoğu'nun parçalara ayrılması projesini hemen Bush'un önüne koydu.
Bu Bernard imzalı projede Türkiye-İran ve Irak'tan katılacak topraklarla Kürdistan da kuruluyordu. İran beşe bölünüyor, Irak, Suriye, S.Arabistan, Mısır, Ürdün paramparça ediliyordu. Bernard hızını alamıyor, Pakistan'ın da üç parçaya bölünmesini istiyordu.
İsrail'in güvenliği ancak böyle sağlanabilirdi.
Bugün geldiğimiz noktada Gazze katliamlarına bu açıdan bakmazsak hiçbir şey anlayamayız. ABD'nin Gazze'deki soykırıma gözyaşı döküyormuş gibi görünerek "Ah vah" etmesi ancak perde arkasında binlerce ton bomba göndermeye devam ederek katliamlara ortak olması bir Bernard Lewis projesidir.
PKK'yı da hem terör örgütü ilan edip hem de Suriye'de binlerce TIR silaha boğması Bernard sisteminin bir parçasıdır. ABD'de bağımsız başkan adayı Kennedy'in çekilerek "Savaşları hemen durduracağım" diyen Trump'a destek vermesi de boşuna değildir. Kennedy önceki gün yarıştan çekilirken "Ukrayna-Rusya arasında Türkiye'de kurulan masada barış anlaşması imzalanmıştı. Ancak Başkan Biden, İngiltere Başbakanı Boris Johnson'u Ukrayna devlet başkanı Zelensky'e göndererek barış anlaşmasını yırttırdı" diyerek ABD'nin kan gölü oluşturmak için yırtındığını açıkladı.
Çünkü Ruslar Ortadoğu'da Suriye'ye girmişler, İran'la müttefik olmuşlar, nüfuzlarını artırmışlardı. Moskova Ukrayna ile meşgul edilirken, İsrail elini kolunu sallayarak katliamlar yapıyor, savaşı bölgeye yaymak için at koşturuyordu. İran'ı vuruyor, suikastlar düzenliyor, Suriye'yi sürekli bombalıyor, Lübnan'a önceki akşam 100 uçakla saldırıyordu. Çünkü ilk işi İran'ın güçlü olduğu Lübnan'da "Hıristiyan, Şii, Sünni, Dürzi ve Alevi" beş devler kurup, kendi hanesine de toprak katmaktı. Çünkü Bernard'ın Bush'la başlattığı projede "Lübnan'da beş devletçik kurulacak" yazıyordu.
Önceki gün Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli akademisyen-tarihçi bir dostumla sohbet ettik. ABD'de Bernard Lewis'in bir konferansına katıldığını anlattı. Bernard o konferansta söze Abdülhamid Han için "Kızıl Sultan" diyerek giriyor, uzun süre aynı sıfatı kullanarak devam ediyordu. Ancak satır aralarında ağzından bir cümle kaçırıyordu.
"Osmanlı Filistin'i üç beş çavuşu vali atayarak huzur ve barış içinde idare etti." diyerek övüyordu. Konferans sonrasında tarihçimiz yanına gidiyor "Hem Abdülhamid Han'a Kızıl Sultan diye saldırıyorsun hem de Filistin'i nasıl huzur ve barış içinde yönettiğini ağzından kaçırıyorsun. Neden?" diye soruyor. Bernard "Onu ne sen sor ne de ben söyleyeyim" diyerek çekip gidiyordu. Bernard nasıl söylesin "Biz barış değil ölüm tarlaları peşindeyiz. Barış ve huzuru sağlayanları tabii ki Kızıl Sultan diyerek itibarsızlaştıracağız. Çünkü en iyi yaptığımız iş bu" diye.
ABD'de İsrail'e sınırsız destek vaad eden Kamala Harrisci Demokratlar içinde çok etkin bir Beyaz Türk var. Başkan Biden'a önceki gün adeta ültimatom veriyor. "ABD Ortadoğu'dan çekilsin, Türkiye girsin. Böylece hem Netenyahu'dan kurtulalım hem de bölgeye barış ve huzur gelsin" diyerek. Çok güldüm aslında bu çok mantıklı çağrıya.
"Önce Amerika değil önce İsrail" diyenlerle aynı tastan çorba içen adam bana niye güldüğümü sorsa ona "Ne sen sor ne de ben söyleyeyim" derim. Çünkü hala görememiş içinde bulunduğu partinin Tel Aviv'e ve Paranın Firavunlarına kaptırdığı "Bernard" kuyruğuna. Atalarımızın dediği gibi hiç it itin kuyruğuna basar mı?.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.