Dünya batıyor
YERYÜZÜNDEKİ tüm ülkelerin toplam GSMH'sı 101 trilyon dolar. Ancak baktığımızda toplam borçla arasında adeta uçurum var. Uluslararası Finans Enstitüsü IIF, "Küresel Borç Monitörü" raporunu yayınladı. Dünyadaki küresel borç tutarı, 2022'deki yaklaşık 7 trilyon dolarlık azalışın ardından 2023'te 15 trilyon dolardan fazla artarak 313 trilyon dolarlık yeni bir tarihi rekor kırdı.
Küresel borç tutarındaki artışın yaklaşık yüzde 55'i çoğunlukla ABD, Fransa ve Almanya'nın etkisiyle gelişmiş ekonomilerden kaynaklandı. Rakamlara baktığımızda refah içinde yüzen ancak gırtlağına kadar borç batağında olan bir Batı var karşımızda.
Batı'nın da içinde olduğu gelişmiş ekonomilerin toplam borcu geçen yıl 208,3 trilyon dolar olarak hesaplanırken, gelişmekte olan piyasalardaki borç 104,6 trilyon dolar olarak kaydedildi. Yani dünyadaki toplam küresel borç miktarının üçte ikisi gelişmiş ülkelere ait.
Peki ortada borçlu olduğuna göre bunun bir de alacaklısı var tabii.
Yeryüzünde faaliyet gösteren toplam 40 milyon şirkete ait bu alacakların büyük bölümü.
O 40 milyon şirketin en tepesinde de patron olarak 2000 devasa holding var. O Holdinglerin tepesinde de 28 zengin aile oturuyor. Hemen tamamı da Yahudi. Doları da bunlar basıyor. Müthiş şekilde taptıkları para ile inşa ettikleri bu devasa piramit sayesinde borçlu ülkelerin yönetimlerinde at koşturarak, diledikleri zaman sopayı indirecek gücü, yani "Dolar"ı konuşturuyorlar. Tabloya baktığımızda insan hakları ve hukuktan bahseden yeryüzünün en gelişmiş ama aynı zamanda da en borçlu ülkelerinin neden soykırıma , bebeklerin ve çocukların katline sessiz kaldığı, hatta destek vermelerinin nedeni de ortaya çıkıyor. Çünkü hepsinin boynunda tam 208.3 trilyon dolarlık borç tasması var. Böyle bir ortamda Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan 3.Dünya Savaşı'nın kapıda olduğunu söyledi.
Böyle bir savaş bu kadar borç yükü altında olan bir dünyada kaçınılmaz gözüküyor. Batmaktan kurtulmanın yolu ekonomik savaşı kazanmak, yapay zeka ile öne çıkmak ve "Teknolojik üstünlük kimde olacak" sorusunun cevabı olmaktan geçiyor.
Fidan dün aynen böyle söylüyordu. Ülkeler ya birer birer batacaklar ya da savaşlarla ve yeni geliştirdikleri teknolojileri kullanarak alan açmakla çıkış yolu arayacaklar.
Ancak gelişmiş ülkeleri ve özellikle de Siyonizm'in oyuncağı ve kölesi haline gelen ABD'yi büyük tehlikeler bekliyor.
Bunlardan ilki dünyada dolardan kaçış ve ülkeler arasında kendi para birimleri ile alışveriş furyası başlaması. Dolar İmparatorluğu çökerse, ilk darbeyi alacak ve yıkım uğrayacak olan ABD'nin ta kendisidir. İkincisi ise son zamanlarda dünyaca ünlü ekonomistlerin sıklıkla dillendirdiği "Borçları 40 trilyon dolara koşan ABD ekonomisinde şişirilmiş balon patlayacak.
Büyük kriz yaşanacak" şeklindeki iddialı çıkışlardır.
Hatta içlerinde tarih bile verip "ABD'de büyük çöküş 2025 ortasında gerçekleşecek" diyenler var. Piramidi kuranlar ve onların hamisi olan alacaklıların Siyonist İsrail katliamlarına köprü olup, ABD gibi ülkeleri sopayla Tel Aviv'e silah yığma ve soykırıma ortak etme girişimleri bedel ödeyecek.
Sahip oldukları alacaklı 40 milyon şirket beter olacak görünüyor.
Bir de bunun Pekin ayağı var. Çin bugüne kadar Afrika ve Avrasya'da, Akdeniz'de 845 milyar dolarlık liman, yol, köprü vb altyapı üstyapı yatırımı yaparak tam 163 ülkeyi kendine borçlandırdı; bu ülkeler üzerinde etkisini artırdı. ABD'deki tüm askeri stratejistler "Çin borçlandırarak ülkeleri satın alıyor, gebe bırakıyor, eksenine çekiyor. Durum vahimden de öte" diye haykırıyor. Halbuki ABD'de sadece Pentagon'un yıllık bütçesi 900 milyar dolardan fazla. ABD hem bu kadar savunma bütçesi harcaması yapıyor, hem de bütün dünyada giderek artan şekilde "Nefretin" ve "Güvenilmezliğin" odağı haline geliyor. Çin'in yeryüzünün her köşesinde alt yapıya yaptığı yatırımlar ülkeleri Pekin'e bağlarken, aynı parayı harcayarak bu işi silahla ve tehditle gerçekleştirme yolunu seçen ABD'yi çöküşe götürüyor. Bu durum ABD'nin, giderek artan bir şekilde Türkiye'ye "Hayati" derecede ihtiyacını gösteriyor.
Zaten emperyalistlerin ve sömürgecilerin kovulduğu bir ortamda, Ortadoğu'dan Afrika'ya, Avrasya'dan Afrika ve Latin Amerika'ya kadar geniş bir coğrafyada "menfaatleri" ve "güvenliği" için Türkiye ile işbirliği, stratejik ortaklıktan daha ileri "olmazsa olmaz" bir hayati gerekliliği ortaya koyuyor.
Türkiye'nin hem savunma ve askeri bakımdan güçlenmesi, yerli ve milli harp sanayiini oluşturması; hem de gönül coğrafyası olarak özetlenecek küresel bir alanda "Etkisi", "Nüfuzu", "Yumuşak gücü", "Küresel diplomaside güçlü oyun kuruculuğu" vb avantajları ile her ülkenin şemsiyesinin altına girmek istediği, müttefikliği ve işbirliği için sıraya girdiği bir konuma yükseliyor.
Biraz sabırlı olursak yakın gelecekte ülke olarak muazzam kazanımlara ulaşacağız İnşallah.
Çöküşü yaşama riskiyle karşılaşanlar için "Her yol Ankara"ya çıkacak çünkü...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Musk savaşı başladı (18.11.2024)
- "Trump; "Ben deliyim" (16.11.2024)
- İyiler de kazanır ama... (14.11.2024)
- Ödleri neden patlıyor? (11.11.2024)
- “Türkiye Günleri” yolda (09.11.2024)
- Trump namlunun ucunda (07.11.2024)
- Amerikan "ot"ları (04.11.2024)
- Güneysu (01.11.2024)
- Deli danalar-papağanlar (30.10.2024)
- Terör kurucuları (28.10.2024)