BEKİR HAZAR

Osman

R hayal kuruyorsunuz ve bu tam 600 yıl süren bir imparatorluğa dönüşüyor. Bu fikri hayal etmek bile zorken gerçeğe dönüştürüyorsunuz. O kadar insan da arkanızdan geliyor.
En önemli kurallarından biri de adalet." Kuruluş Osman'ın yıldızı Burak Özçivit, gittiği Pakistan'da bu sözleri sarf ediyordu. Binlerce kişinin arasında sıkışmış, izdihamda ezilme tehlikesi geçirmiş, "Osman" diye bağıran mahşeri kalabalığın içinden polis müdahalesi ile kurtarılmıştı.
Aynı sahneleri yeni gittiği Bangladeş'te de yaşadı. Binlerce kişinin arasından yine "Osman" tezahüratları ile güçlükle çıkabildi.
Ecdadımıza dünyanın dört bir yanında duyulan aşk, sokaklara, caddelere taşmıştı.
Afrika'nın en ücra köşelerine giden bir Türk artık "Nerede kaldınız Osmanlı torunları" diye sitem edenler tarafından karşılanıyordu. Somali'nin 83 yaşındaki en büyük alimi, binlerce seveni arasında kendisini ziyaret eden 20'lik delikanlı Türk'ün eline sarılıp öpüyordu. "Buraya Osmanlı'dan sonra gelecek ilk Türk'ün mutlaka ellerine sarılıp doya doya benim için öp oldu babamın son sözleri.
Onun vasiyetini yerine getirdim" diyerek gözyaşları döküyordu.
11 yıl önce Ankara'daki bir konferansta Cibuti Devlet Başkanı Ali Arif Burhan "Biz burada Cibuti olarak değil Osmanlı olarak oturuyoruz" diyordu. Ecdadımızın sömürgeci katillere, İngilizlere karşı onları nasıl koruduklarını anlatıyordu.
Şu anda da ülkesindeki Osmanlı aşkının sürdüğünü örnekle aktarıyordu. Hala düğünlerinde söylenen yüz yıllık bir şarkı vardı. "İstanbul feneri gibi ol, nurlu ol, mutlu ol.
İstanbul bizim vilayetimizdir biz oraya bağlıyız" diye başlıyordu vazgeçilmez şarkı.
Cezayir'e Erdoğan geldiğinde binlerce kişi başkent meydanında "Bienvenue Ottoman" yani "Hoş geldin Osmanlı" diye bağırıyordu. Resmi dilleri Fransızca'ydı. Osmanlı onların ne dillerine ne yaşamlarına hiç karışmamıştı. Zalimlerden, kanlı sömürgecilerden korumuştu.
Ancak bugün gelinen noktada Afrika'nın dörtte üçünün resmi dili katillerin dayatmasıyla İngilizce ve Fransızca'ydı.
"Osmanlı torunlarının başı dara düşerse bir ıslık çalsın yeter. Akın akın koşarız Devlet-i Aliye'ye yardıma" diyen milyonlar vardı Afrika'da.
İnsan haklarını, inançlara saygıyı, adaleti götürdüğü Afrika'da "Yaratılanı severim Yaradan'dan ötürü" diyen ecdadımızın kurduğu muazzam GÖNÜL İMPARATORLUĞU hala devam ediyordu. O yüzden Avrupa Birliği düşünce kuruluşu EUISS'in hazırladığı son raporda "Türkler Afrika'da büyük bir güce dönüştü" diye yağdırılan övgüler boşuna değildi. Afrika'da bölgesel manzaranın yeniden şekillendiği vurgulanan raporda "Türklerin yükselişi, ittifakların değiştiği ve daha önce Avrupa ve ABD gibi yerleşik oyuncular tarafından şekillendirilen güç dinamiklerinin yeniden tanımlandığı, değişim halindeki bir bölgenin daha geniş bir dönüşümünü yansıtıyor" ilanı yapılıyordu tüm dünyaya. "Genel olarak, Türkiye'nin Afrika'daki sömürge karşıtı bir ortak olarak imajı, geniş kapsamlı ekonomik, kültürel ve güvenlik katkılarıyla birleştiğinde, tartışmalı konularda bile Afrika'yı destekleyebilecek güvenilir bir müttefik algısını güçlendiriyor" diye çığlık atılıyordu satırlarda. "Güney Afrika, Nijerya, Fildişi Sahili, Gana ve Sudan, Türkiye'nin Sahra Altı Afrika'daki en büyük ticaret ortaklarıdır" vurgusu yapılan raporda, ticaretimizin 2003'ten bu yana 8 kat arttığına dikkat çekiliyordu. AB derhal Türkiye ile iş birliğine çağrılıyordu. Çünkü Batı'nın pasaportu oralarda geçmiyordu. Gidenler, nefretten dolayı kimliklerini saklamak zorundaydı. Osmanlı torunlarının YUMUŞAK GÜCÜ'ne şiddetle ihtiyaçları vardı şimdilerde Afrika'da her yerden kovulan bu kanlı sömürgeci katillerin. Ülkeleri karıştırmaya fonlar ayırmasıyla tanınan Alman Adenaur Vakfı Afrika Sahel programı Başkanı Ulf Laessing de önceki gün bir makale yazıyor ve "Afrika'da yeni güç Türkiye" diyordu.
"Batı'nın bıraktığı boşluğu bu kıtada Türkler dolduruyor.
Mali bile 10 yıldır isyancıların elindeki kale, Kidal'ı Türk İHA'ları sayesinde geri aldı. Türkiye'den çok şey öğrenebiliriz" diyordu. Bizden öğrenecekleri ilk şey katilleri, zalimleri değil, mazlumları kucaklamak olacaktı. Ancak onlarda böyle bir insanlık ve vicdan yoktu. O yüzden Osmanlı adaletle, insan sevgisi ile 600 yıl üç kıtada Süper Güç olmuştu.
Şimdi torunları da mazlumlarla elele koşuyordu. Bizi süper ahmağa dönüşen ABD'den ayıran en büyük fark buydu.
Çocuk ve bebek katillerine köle olup, binlerce ton bomba sevkiyatı yapmıyordu ecdadımız.
Bugün İsrail'i yeryüzünün en zalim, barbar ve kanlı katili haline dönüştüren ABD'nin "SARSILMAZ" dediği desteğidir. O yüzden Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan'ın dün söylediği "ABD'nin desteği olmasa İsrail'in yaptığı soykırımın sürmesi mümkün değil" şeklindeki sözleri boşuna değildir. İsrail kuklası ve kölesi ABD, dünyanın her yerinde nefreti üzerine çekiyor. Bugün İstanbul'un fethini kutlayan Osmanlı'nın torunlarıyla ise kucaklaşma çığ gibi büyüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.