Paranın yolu savaşları
CUMHURBAŞKANI Erdoğan'ın bugün Irak'a yapacağı ziyaret tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük önem taşıyor. Ankara, Orta Doğu ve savaşlar üzerinden dizayn edilen Yeni Dünya Düzeni kuruluşuna Irak'tan "Ben de masadayım, ben de söz sahibiyim" diyor.
Bunun açılımına geçmeden önce haydi gelin ABD'ye gidelim.
Temsilciler Meclisi, uzun süredir onaylanmayan ve bekletilen Ukraynaİsrail- Tayvan üçlüsüne 95 milyar dolarlık yardım paketini, İran-İsrail'in tatbikat tadında başlattığı göstermelik kriz sayesinde apar topar onaylayıverdi. 61 milyar doları Ukrayna'ya, 24.6 milyar doları İsrail'e 8.1 milyar doları da Tayvan'a silah olarak gidecek. Rusya Çin'in bir numaralı müttefiki.
Ukrayna ile savaşa devam diyor, Moskova'ya Washington. Rusya'dan "Anlaşılan ABD son Ukraynalı ölene kadar savaşın sürmesini istiyor" açıklaması geliyor. ABD Hükümeti, Temsilciler Meclisi'ni "Merak etmeyin bu para dondurduğumuz ve el koyduğumuz Ruslar'ın 300 milyar dolarlık varlıklarından ödenecek" diyor.
Rus parasıyla Kiev ve Moskova'yı birbirine sokmaya devam ediyor.
Rus parasıyla İsrail'e bomba sevkiyatına hazırlanıyor.
Daha da ilginci Pasifik'te Moskova'nın en büyük müttefiki Çin'le savaştırma planları yaptığı Tayvan'a, el koyduğu Rus parasıyla silah yığınağı yapıyor. Dünya büyük oyunu ağzı açık seyrediyor.
Cevabı aranan soru şu;
Yeni Dünya Düzeni'nde patron kim olacak? Kontrol ve denetim kimin elinde olacak? Savaş ve krizlerin net açıklaması bu sorularda yatıyor. Dünya, ABDAvrupa- Çin üçlüsü arasında muazzam bir kavgayla sarsıntı yaşıyor. Şöyle bir düşünün. Çin, küresel Yahudi sermayesinin katkılarıyla üretip satmaktan dolayı obeze dönmüş en zengin ülke haline geliverdi bir anda. ABD, Çin'i en büyük düşman ilan etmiş ancak Ukrayna-Rusya ve Gazze savaşına kadar harekete geçmemişti.
Ancak bu savaşlar düğmeye basıldığının bir göstergesi oldu. Washington kendi çıkarları açısından bunu yapmak zorundaydı.
Çünkü Çin'in ticaret fazlası 800 milyar doları aşıp, 1 trilyon dolara koşuyordu.
Üstelik Pekin hükümeti, kendi sınırlarından başlayıp Londra'ya kadar uzanan bir İpek Yolu projesi başlatarak limanlar satın alıyor, başka ülkelerde demiryolları kuruyor ve Avrupa'yı tamamen ekonomik anlamda ele geçirmeye hazırlanıyordu.
Çin Avrupa'ya sadece 2021 yılında İpekyolu tamamlanmadan yüzde 25'lik artışla 472 milyar dolarlık mal satıyordu.
Aralarındaki ticaret hacmi 828 milyar dolara ulaşıyordu. Şubat 2021'de BBC'nin yayınladığı rapor Washington'u tam kalbinden vuruyordu. O raporda "Çin ABD'yi ilk kez geçerek Avrupa'nın en büyük ticaret ortağı oldu" diyordu. ABD'nin en büyük ticaret ortağı Avrupa artık erezyona uğrayıp hem de koronavirüs şartlarına rağmen Çin'e kayıyordu. Avrupa'nın ABD ile ticaret hacmi 75 milyar dolar azalmış, Çin'in ise katlanarak artmıştı. Çin hem ABD'nin parasını çalıyor hem de "Süper Güç" kavgasında meydan okuyordu.
Washington "Alarm" dedi ve savaşları başlattı.
Çin "Büyük tehlike", Avrupa ise "Hain" ve hizaya getirilmesi gereken satılmıştı. Son savaşlar mal satmak için en çok Orta Doğu güzergahlarını kullanan Çin ile onun en büyük ticaret ortağı Avrupa'nın ekonomilerini vurdu. Sadece Kızıldeniz'deki Yemen'den gelen Husilere ait dronlu saldırılar sayesinde mal taşıyan gemiler yollarını değiştirmek zorunda kaldı. Gemilerin ve ürünlerin sigorta fiyatları ve maliyetleri 3 katına çıktı. Avrupa'da fiyatlar fırladı, büyük enerji krizleri baş gösterdi, ilk defa resesyona giren ülkelere tanıklık ettik. Rusya ve Ukrayna savaşıyor, İsrail Gazze'yi bombalayıp İran'a oyuncak dronlar gönderiyor, en büyük sarsıntıyı Çin'e yanaşan Avrupa yaşıyordu. ABD "Beni nasıl satarsın" dediği Avrupa'ya bedel ödetiyordu. Washington "Daha beter olacaklar" diyordu. Bu kazanımlar Rus ve Ukraynalı ile Müslüman kanı üzerinden yapılıyordu. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson'un önceki günkü "Yurt dışındaki çatışmalara neden kendi çocuklarımızı yollayalım. Kurşun göndermek varken" şeklindeki sözleri tam da bunu anlatıyordu. Mike'ın kurşun dediği Ukrayna-İsrail ve Tayvan'a yağdırılacak olan 91 milyar dolarlık yeni hediye bombalardı.
PKK'ya binlerce TIR silah yardımı da aynı stratejinin bir parçasıydı. Türkiye Orta Doğu'da söz sahibi en güçlü ülkeydi. Eskisi gibi artık söz dinlemiyor, kullanılamıyor, önce kendi çıkarlarını savunuyordu.
Bunu da en güzel Almanya Başbakanı Olaf Scholz açıklıyordu. "Türkiye artık her zaman KOLAY OLMAYAN bir ortak" diyerek. Türkiye işte böyle bir ortamda Irak'la PKK ile mücadele ve bitirme konusunda tarihi ön anlaşmalar yaptı. Irak'ta Basra körfezine dünyanın en büyük limanlarından biri inşa ediliyordu. İpekyolu alternatif güzergahı olan bu hayati limandan demiryolları ile taşınacak mallar Türkiye'ye getirilip, Avrupa'ya taşınacaktı.
Türkiye'nin önayak olduğu 800 milyar dolarlık "Kalkınma Yolu" adı altında devasa bir projeydi.
İnşasından Türkiye en az 100 milyar dolar gelir elde edecekti. Ve dahası İpek Yolu üzerinde söz sahibi ülkeler arasına girecekti.
Bu uluslararası arenada "Karar verici" olmayı daha da perçinleyecekti.
Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan, imzalar atmak üzere Irak'ta. Tarihi bir gün yaşıyoruz...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yumruklar konuşuyor (21.11.2024)
- Musk savaşı başladı (18.11.2024)
- "Trump; "Ben deliyim" (16.11.2024)
- İyiler de kazanır ama... (14.11.2024)
- Ödleri neden patlıyor? (11.11.2024)
- “Türkiye Günleri” yolda (09.11.2024)
- Trump namlunun ucunda (07.11.2024)
- Amerikan "ot"ları (04.11.2024)
- Güneysu (01.11.2024)
- Deli danalar-papağanlar (30.10.2024)