ONİKİ yıl önce siyasilere senelerce danışmanlık yapmış Orta Doğu ve ABD uzmanı bir eski milletvekili ile Türk siyaseti üzerine bir röportaj yapacaktık. Bir araya geldiğimizde konuyu değiştirmeyi teklif etti.
"Gelin bir tekne kiralayalım. Akdeniz'e açılalım. Tekneden canlı yayın yapalım.
Çünkü dünyayı kavuracak savaş yakında Akdeniz'de başlayacak" diyordu. O dönemde Akdeniz gündemde değildi. Ne buradaki doğal gaz ve petrol rezervleri konuşuluyor, ne de böyle bir savaş ihtimali kimsenin aklından geçmiyordu.
Ancak kısa bir sürede iş öyle bir hal aldı ki Akdeniz bir anda savaş gemisi yığınağına döndü.
ABD, İngiliz, Fransız savaş gemilerinin turladığı sularda çok sayıda ülkeyi de gördük. Hollanda, Almanya, İtalya, İspanya, Belçika hatta Portekiz bile savaş gemileri gönderdi. Kanada dahi 6 bin kilometre uzaktan savaş gemisini Akdeniz'de görücüye çıkardı. Bir gün bir baktık Danimarka bile komuta gemilerini Akdeniz'e göndermiş.
Ve derken Suriye'de iç savaş başlatıldı. ABD tamamıyla bu ülkeye çöreklenmek üzereyken Ruslar devreye girip, ülkenin Akdeniz'e kıyı olan bölgelerine yerleştiler. Yolu kapadılar.
Washington, PKK ile Afrin üzerinden Akdeniz'e açılmak istedi. Türkiye yaptığı bir operasyonla o yolu da tıkadı. Rusların Karadeniz'e Kırım işgali ile başlayan açılım savaşı, Akdeniz'de Suriye kıyılarına yerleşme ile son buluyordu.
Avrupa, Ukrayna savaşına kadar Rus gazına bağımlıydı. Alternatif kaynaklar bulması gerekiyordu. Kiev-Moskova savaşıyla birlikte bu ihtiyaç doruğa çıktı. En önemli kurtuluş yolu onlar için Akdeniz'deki el değmemiş doğal gaz rezervleriydi. Sadece Libya açıklarında 2 trilyon dolarlık henüz ulaşılmamış doğal gaz yatakları bulunuyordu. Libya'yı o yüzden parçalanma noktasına getirip üzerine çömmek istediler. Bu arada Mısır ve İsrail de Akdeniz'de yüklü miktarda gaz bulmuştu. Türkiye'nin yerlerini belirlediği noktalar da doğalgaz kaynıyordu. Ancak akbabalar hayatta kalmak için dünyanın bir ucundan akın akın fitne tohumları ile geliyordu.
Rusların Avrupa'ya taşıdıkları doğal gaz boru hatları CIA tarafından düzenlenen operasyonla bombalanmış ve işlevsiz hale gelmişti. Sadece Türkiye üzerinden geçen boru hattı çalışıyordu.
Avrupa için tehlike çanları çalıyordu. AB lideri Almanya dahi enerji krizi ve Rusya için dayatılan ambargo nedeniyle büyüme durma noktasına geliyordu. Alternatif çare Akdeniz'di. O nedenle çok sayıda ülkenin askeri üs kurduğu, savaş gemilerini demirlediği, uçaklarını yerleştirdiği Kıbrıs Rum Kesimi'ne Almanlar dahi özel harekat ordusu gönderiyordu. Ruslar, parayla Kıbrıs Rum Kesimi'ne giriyor, İsrail askeri anlaşmalar yapıyordu. KKTC'den de toprak satın alıyordu.
Herkes Akdeniz'in geleceğine yatırım yapıyordu.
Moskova için Akdeniz ölüm denizi demekti.
Buradaki rezervler dünyaya açılırsa, Rus gazı vazgeçilmez olmaktan çıkacaktı. Ambargoya rağmen bin küsur Rus tankeri, başka bayraklar altında Avrupa'ya şu anda denizden gaz taşıyarak yasakları deliyordu. Boru patlatılmışsa bin gemi ne güne duruyordu? Ambargo da delinmesi gereken bir hikayeydi. İsrail'in Akdeniz'de bulduğu doğal gaz rezervlerinin büyük bölümü Gazze kıyılarındaydı. Taa 2000 yılında Yaser Arafat ile anlaşma yapmışlar ve İngiliz Shell ile BP'ye ve Amerikan Noble Energy'e ortaklık vermişlerdi. Bu anlaşma gereği doğal gazın yüzde 60'ı İsrail'e, yüzde 10'u Filistin devletine kalıyordu.
Filistin'in o dönemki Başkanı Yaser Arafat, Gazze sondaj makinesindeki ilk ateşi yakıyor ve.
"Bu, Allah'ın bize ve çocuklarımıza armağanıdır.
Bu, ekonomimize sağlam temel oluşturacak ve bağımsız devlet kurulmasında Filistin'e yardımı olacaktır" diyordu. Ukrayna-Rus savaşından tutun, Gazze katliamlarına ve Libya, Suriye'de yaşananlara kadar bu açıdan bakan bir Türk Devleti ve Aklı var artık. O yüzden bizi Ruslarla savaştırmak isteyenlerin çok sayıda oyununu bozduk, Libya ve Cezayir'den sonra Mısır'ı da yanımıza aldık. Tunus'la, Fas'la askeri anlaşmalar yaptık. Aden'e, Somali'ye, Cibuti'ye kadar uzanan alanda üsler kurduk. Savunma sanayiimizi şaha kaldırdık. Savunma bütçemizi tarihi rekorla 90 milyar dolara çıkardık. İlk 5. Nesil hayalet savaş uçağımızı havalandırdık. Uçak gemimizi denize indirdiğimizde bizim muhalefet "Ne iş? Ülke dışında operasyon mu çekeceğiz" diye karşı çıkıp dalga geçiyor, tüm dünyanın övgüler yağdırdığı savunma sanayiimizi itibarsızlaştırmak için kıçını yırtıyordu. Üzerine bir de Amerikalı generallerin eğittiği PKK'nın siyasi kanadı ile "Kent uzlaşısı" adı altında ittifaklar yapıyordu gururla. Dünyadan bihaber, bu ülkeden çok uzaktılar. Evet gerekirse operasyon yapacaktık.
Çünkü Karadeniz'de yakın geleceğin enerjisi hidrojen rezervleri dünyanın yüzde 60'lık bölümü olarak bizim kara sularımızdaydı. Akdeniz kıyılarımız doğal gaz kaynıyordu. PKK'nın siyasi kanadıyla iş tutanlar Allah korusun iktidar olsalardı dış politikadaki en önemli hamleleri boğazda büyük afet bile olsa elçilerle rakı-balık yapmak olacaktı. Leş kargaları denizlerimizde uçuyor. Ankara geleceğe savunma devrimi ile hazırlanıyor. Yoksa bizim zavallı muhalefete kalsa Karadeniz bizim için "Hamsi", Akdeniz ise "Rakı balık" rezervleri yatağı olacak. Allah o günleri göstermişin.