UEFA 2032 Avrupa Şampiyonası finallerine Türkiye ve İtalya'nın ortak ev sahipliği yapacağını ilan etti.
Sevindirici ve çok güzel bir haberdi bu.
Tabii ben elimde olmayarak gerilere gittim.
Yavuz Sultan Selim Han'ın en büyük hayali Roma'yı almak, İtalya'yı Osmanlı topraklarına katmaktı. İki defa orduyu Roma'ya doğru yola çıkardı. Her iki seferde de geri dönmek zorunda kaldı. Çünkü İran her ikisinde de Osmanlı topraklarına girip Erzurum'a kadar girdi. Yani arkadan hançerledi. O yüzden Yavuz Sultan Selim Han, "Doğu'yu halletmeden, Batı fethedilemeyecek" diyerek geri döndü. İran'ı halledip, tüm İslam dünyasını tek sancak altında topladı. Eğer İran fitne çıkarmasaydı, bugün belki de Roma'nın, hatta tüm Avrupa'nın Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki varoluşunu konuşacaktık.
Osmanlı sancağı altında huzur içinde güvenle, adaletle yaşayan Ortadoğu'da bugün en büyük fitnenin başını çekenler İran ve S.Arabistan'dır.
İkisi de kullanışlı elemandır ve Batı çıkarlarına hizmet ederler. Bunu anlayamadan bugün yaşananları çözmemiz imkansızdır. Fitne özellikle İran'ın genlerinde yüzlerce yıldır var olan bir virüstür. Suudların da onlardan bir farkı yoktur. ABD'ye 11 Eylül saldırısını Suudiler yaptı.
Vehabi örgüt El Kaide'nin lideri Usame bin Ladin'in talimatıyla dünya finans merkezi İkiz Kuleler vuruldu.
BBC, o dönemlerde bir röportaj yayınladı. İngiliz istihbaratı MI6'nın bir ajanıyla yapılan bir röportajdı bu.
O İngiliz ajanı, BBC'de manşette "El Kaide'nin kurucusu" olarak tanıtılıyordu. Yani tüm bu olayları birbirine bağladığımızda İngiliz istihbaratından ajanın kurucusu olduğu Vehabi ve Suudi örgüt EL Kaide, ABD'ye saldırıyordu. Aradan yıllar geçtikten sonra Amerikan kongresinde "Suudlardan milyarlarca dolar tazminat alalım" sesleri yükseldi.
Ancak o dönemde ABD Başkanı olan Trump, bir Suudi Arabistan turu yapıp, yüz milyarlarca dolar silah sattıktan sonra bu sesler kesildi.
Peki 11 Eylül olunca ABD ne yaptı.
İngiliz ajanının kurduğu El Kaide'nin Suudi üyelerine aldırış etmeksizin, olayda hiçbir dahli olmayan Irak'a ve Afganistan'a daldı. Saddam'ı suçladı İkiz kule saldırıları nedeniyle. Bir de "Kimyasal silah var" yalanı uydurdular. Bu yalan resmi açıklama ile tescillendi. Bizzat İngiltere'nin o dönemdeki Başbakanı Tony Blair yaptı bu açıklamayı. "Irak'ta kimyasal silah var" raporunu biz hazırladık. Yalandı. Özür dileriz" dedi. Tabii Irak'a dalmadan önce ön hazırlık yaptılar. En iyi kullandıkları, bugün düşman gibi görünüp aslında ABD çıkarlarına en iyi hizmet eden İran'ı öne sürdüler. Önce Humeyni'yi Fransa'da besletip büyüttüler.
Ardından petrolleri devletleştiren Şahı devirip, koltuğuna oturttular. CIA ajanı ile bir röportaj yayınlamıştık ahaber'de Yazboz'da. "Humeyni'yi İran'a devlet başkanlığı koltuğuna götüren uçakta en arkada CIA ajanları oturuyordu" diyordu. O İran'ı Irak üzerine sürüp tam 8 yıl savaştırdılar. Böylece Irak ordusu yerle bir edildi. Ardından ellerini kollarını sallayarak ve 11 Eylül'ü bahane ederek Irak'a girdiler. Bu ülkede, İran'a kendini yaslayan bir Şii yönetim gücü kurarak, Tahran'ı adeta ödüllendirdiler.
ABD ve İsrail'in en büyük düşmanı gözüken İran'ın, bugüne kadar onlara tek bir saldırı yaptığını görmedik.
Ancak Ortadoğu'da nerede parçalanacak ülke varsa, orada İran ve Suudlar vardı. Yemen'deki iç savaşta ve başroldeki iki ülke yine Suudlar ve İran'dı. Suriye'deki parçalanmada da İran vardı. Suriye'de hortlayan DEAŞ da Suudi kökenli Vehabi'ydi.
Bugün İsrail-Filistin çatışmasına da "İsrail'in 11 Eylül"ü yorumları yapılıyor. İran dini lideri Hamaney "Siyonist oluşum can çekişiyor" diye tweet attı. Ertesi gün Hamas İran'dan elde ettiği 5 bin füzeyi fırlattı. Ortadoğu bir kez daha alev topuna dönerken, iktidardan sokak ayaklanmaları nedeniyle düşürülmek üzere olan Netenyahu "Bu bir savaş" diyerek Ortadoğu'da haritaların değişeceğini ilan etti.
Gazze'de şu an her gece yüzlerce kadın ve çocuk ölüyor. Zulümden gelen korkunç feryatlar Arş-ı alaya çıkıyor. O yüzden zalimlerin kazanma şansı yok. Dualarımız masum Filistin halkı için. İsrail televizyonu bir kadınla röportaj yayınladı. Filistinli bir grup evlerine gelmiş. "İki çocuğum var" diye ağlamış kadın. "Korkma biz Müslümanız. Kadın ve çocuklara dokunmayız" demiş Filistinli grup. Hatta içlerinden biri mutfakta muz görüp "Yiyebilir miyim" diye izin dahi istemiş. Bugün İsrail, çocukların ve kadınların üzerine bomba yağdırıyor. 11 Eylül'den sonraki işgallerden dolayı dünyadaki ABD nefreti yüzde 70'lere çıkmıştı.
İsrail'in bu gözü dönmüşçesine kadın ve çocuk demeden giriştiği katliam onlara da nefreti büyütecektir.
Osmanlı ve Türkiye gittiği her yerde zulüm yapmadı tam tersine şefkat elini uzatıp, adaletle, merhametle herkesi kucakladı. O yüzden bize olan sevgi her geçen gün çığ gibi büyüyor.
Gönül coğrafyamızdaki zulümler, her geçen gün milyonlarca halkları bize yaklaştırıyor. İçimizdeki zulmü alkışlayan Batı aşığı ve devlet düşmanı ittihatçı kafalara rağmen hem de...