TV programında bir tarihçimiz "Elçi var, elçi var" diyor. 1655'de Kara Mehmet Ağa'nın elçi olarak Viyana'ya Roma- Cermen İmparatoru ile görüşmeye gönderilmesini anlatıyor gülerek. 300 kişilik dev bir kadro ve mehter takımı ile, gövde gösterisi yaparak giriyor Viyana'ya Kara Mehmet Ağa... Dönemin Padişahı, tarihe not düşülmesi, gelecek nesillerde örnek alınması için Evliya Çelebi'yi de dev kafileye katıyor. Kara Mehmet Ağa, Saray'a girmeden önce şartlar öne sürüyor.
"Bir defa önce ben kapıdan içeri girdiğimde Roma imparatoru ayağa kalkacak" diyor.
"O benim omzumu öpecek, ben onun göğsünü öpeceğim.
Padişahımızın mektubu okunurken Roma- Cermen imparatoru ayakta bekleyecek." diye ekliyor. "Sen deli misin" diye karşı çıkıyorlar. Osmanlı elçisi "Şartlarım kabul edilmezse gelmem.
Padişahımız başka türlü gelir" diyor. İmparator anlatıyorlar. "Başka çare yok ama mektup okunurken mehter çalsın ve Osmanlı heyeti eteğimi öpsün" diye şart koşuyor. Elçi Kara Mehmet Ağa "Bizim adedimiz değildir.
Ümmeti Muhammed'den kimse de senin eteğini öpmez" karşılığını veriyor.
Tüm isteklerini kabul ettiriyor. Roma Cermen İmparatoru Osmanlı elçisi saraya girerken ayağa kalkıyor, onu omzundan öpüyor. Padişahın mektubu okunurken ayakta bekliyor.
Tabii ki bekleyecek.
Diplomasi de temsil ettiği GÜÇ nedeniyle "Kudret- Heybet-Adalet" politikasını benimseyen yeryüzünün en büyük imparatorluğundan elçi geliyor. Başka ne yapacak?
O yüzden Osmanlı'yı yıkanlar, tekrar o günleri yaşamamak için son yüzyıldır içeride pısırık, ezik liderler devşirerek bu ülkeyi yönetmeye çalıştılar.
Kafasını kaldırmak isteyeni darbelerle indirdiler. Ancak son 20 yılda her şey değişti.
Artık kafasını kuma sokan değil, yumruğunu ve gücünü gösteren, oyunları bozan ve oyun kuran yepyeni bir Türkiye var Allah'a şükür.
Bileşmiş Milletlerde hiçbir lider Erdoğan kadar cesur konuşamadı.
Başkan Erdoğan liderlerin gözlerinin içine bakarak, dünyadaki sömürü düzeninin değişmesini haykırdu.
Mazlumların, soyulanların, katledilenlerin tek sesi oldu.
Azerbaycan'ın haklılığını dünyaya haykırıyor, hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan bile "Azerbaycan kendi toprakları içinde operasyon yapıyor.
Bu hukuka uygun ve gayet doğal" açıklaması geliyordu. Ermenistan daha önce varılan anlaşmaya uymuyor, Türkiye ile Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini birbirine bağlayacak geçitten çekilmiyordu. Her tarafa döşediği mayınlarla, Azerbaycan'ın geri aldığı topraklarında asker ve polisleri havaya uçuruyordu.
Türkiye kardeş ülke Azebaycan ile o bölgeye başka bir şekilde geldi ve gerekeni yaptı. Tüm şartalrı kabul eden Ermenistan Paşinyan'a döndü.
Türkiye düşmanı Alman Bild gazetesi geçtiğimiz aylarda "Erdoğan, her zamankinden daha güçlü.
Batı'da birçok kişi onu övüyor. Hiçbir şey onsuz çalışmıyor. Hem Rusya hem de Ukrayna ile çalışabiliyor.
O Batı'nın yeni güçlü adamı." diye yazıyordu üzülerek. The New York Times da Türkiye enerji alanında yeni bir güç yeni bir merkez olarak öne çıkıyor" diye dövünüyordu.
Bir zamanların koskoca Fransa'sı artık Türkiye karşısında ezikleri oynuyordu. Dünya liderlerinin katıldığı toplantıda, Erdoğan'ı kollayan Macron, fırsatını bulduğu anda ayaküstü konuşmaya dalıyor, "Libya konusunda sizinle görüşebilirsem mutlu olurum" diyordu. Erdoğan da "Gel de konuşalım" karşılığını veriyordu.
Macron koşa koşa gelecekti.
Afrika'nın her yerinde kovuluyorlar, kıtanın her yerinden Türkiye'ye kucak açılıyordu. Artık Türkiye'nin onayı olmadan Afrika'ya giremeyecekleri günler kapıdaydı. Bu Fransa için tam bir kabustu. İsrail Başbakanı Netenyahu dahi ABD'deki Türkevi'ne, Erdoğan'ın ayağına geliyordu. İsrail basını da "Bu görüşme, iç politikada yokları oynayan Netenyahu'ya itibar kazandırdı" diye yazıyordu. ABD hükümeti son gezide "Aramızdaki sorunları rafa kaldıralım, ortak çıkarlarımız üzerinde birlikte çalışalım" teklifiyle geliyor, Türkiye "Peki, Mutabık kaldık" cevabını veriyordu.
Washington, Türkiyesiz tüm bölgede bir hiç olacağını ve zincirleme tüm dünyada büyük kayıplara uğrayacağını biliyordu. Elon Musk da Erdoğan'ı ziyaret ediyordu.
Cumhuriyetçiydi, Trump'ın bir numaralı destekçisiydi.
Bundan daha da öte Amerikan derin devletinin el üzerinde tuttuğu gözdesi ve üyesiydi.
Bizim muhalefete gelince... Bir Azeri sanatçı "Artık açıkla kimin yanındasın? "Ermenistan mı, Azerbaycan mı?" diye çağrı yaptı CHP'ye.
Asansörde mahsur kalan Kemal Bey'den henüz ses çıkmadı. O kongrelerle uğraşıyor. Kongrelerde kavgayı yasakladığını söyledi asansörde mahsur kalmadan önce. İstanbul belediyesi de metrolarda bozulan yürüyen merdivenlere duvar örerek kapatma projesini tüm dünyaya iftiharla sunma gururunu yaşıyor.
Asansörde kalanların, yürüyen merdivenleri dahi tamir edemeyenlerin, otobüs ittirenlerin dünyadan nasıl haberi olacak?