AMERİKA'DAKİ Yahudi düşünce kuruluşunun yayın organı Foreing Affairs son sayısında "Türkiye paha biçilemez müttefik, tek çare işbirliği" diye yazıyordu.Başkan Erdoğan'dan nefret eden bir dergiydi. Seçim süresince Türkiye'deki muhalefete çalıştı. "Birleşin" diye adeta yalvardı. Önceki gün çaresizlik içinde çırpınan bu derginin "Erdoğan ile yüzleşmeye devam edeceğiz. Yakın çalışmaktan başka çaremiz yok" şeklindeki gözyaşı dolu satırlarını sizlere aktarmıştım.
Tabii ağzındaki baklayı da çıkarıyordu "Sıradan bir lider değil, Türkiye'yi dönüştürdü" diye yazıyordu. Dönüşmüş, gelişmiş bir Türkiye'yi asla istemezlerdi. Sıradan bir liderle yönetilmemiz en büyük hayalleriydi.
O yüzden sanki Türkiye merkezli bir yayın organı gibi işi gücü bırakıp her seçimde muhalefetimizin başarısı için kıçlarını yırttılar. Bu hevesleri her defasında kursaklarında kaldı.
Onlara kuzu gibi bir Türkiye lazımdı. Hayt deyince tayt giyecek elemanlar gerekiyordu.
Geçmişte ezik, hazır olda bekleyen liderlerle ne güzel istediklerini yaptırmışlardı. Ancak şimdilerde sıradan olmayan bir lider, Türkiye'nin çıkarlarına öncelik verdiği için anlaşamadığımız birçok konu ortaya çıkıyordu. Üzerimize her geldiklerinde Türkiye'yi bağımsızlaştıran bir kayaya çarpıyorlardı.
O yüzden Foreign Affairs "ABD anlaşmazlığı ağırlaştırmak istemediği için Türkiye'ye karşı gelmekten çekiniyor" diye yazıyordu. Kuzu gibi bir Türkiye'den çekinilecek noktaya geldiğimizi açık açık yazıyorlardı. Sizlerle asıl paylaşmadığım bir final çağrısı vardı bu dergide. "ABD Erdoğan'ı desteklemese de Türkiye'yi desteklediğini göstererek Türk sivil toplumunu ve muhalif siyasetçileri güçlendirme şansına sahip. Burada anahtar, ekonomik yardım olacak" diyordu. Hala çıkmadık candan umut kesilmez edasıyla Türkiye'yi kuzuya çevirecek muhalefetten medet umuyorlardı.
Muhalefete ekonomik yardımdan bahsediyorlardı. Kimlere ne paralar dağıtılması gerektiğini de yazsalardı da öğrenseydik.
Tabii orada en çarpıcı cümle bana göre "ABD MUHALİF SİYASETÇİLERİ GÜÇLENDİRME ŞANSINA SAHİP" diye açık açık yazıyorlardı. Vay canına sayın seyirciler demenin alemi yoktu.
Artık bu biline bir gerçek ve bizzat Amerikalılar tarafından açıkça telaffuz edilen bir durumdu.
Saklamanın alemi yoktu.
Evet ABD açısından Türkiye'de muhalif partilerde sıkıntı vardı.
Partnerleri olabilecek bu partiler yetersizdi. Deniz baykal'ı, ABD'nin çok istediği tezkereye geçit vermediği için FETÖ eliyle kastele devirip, Kemal Bey'i de kasetle yerine oturtmuşlardı.
Büyük umutları vardı.
Ancak devirmeyi çok istedikleri Erdoğan her defasında dizayn edilmiş muhalefeti yendi de yendi.
O yüzden Foreing Affairs açık açık ABD muhalefeti güçlendirme şansına sahip diye aleni yazıyordu. E adamlar bizim muhalefete çekilen operasyonları biliyorlardı. Yazacaklardı tabii.
Türkiye'de bugün en büyük ana muhalefet olması gerek CHP maalesef bu noktada değildi. Bir numaralı muhalefet Türkiye'de yayın yapan Amerikan kanalıydı. O kanalda yapılan haberleri izleyen bizim muhalefet, ertesi gün üzerine gidiyor, birkaç kelam edip, aynı konuda "Gak-guk" diyordu.
Amerikan kanalının haberlerine kilitlenmiş zavallı bir muhalefet vardı. Bu ABD'yi rahatsız ediyordu. O yüzden mutlaka bu konuya el atacaklardı.
Malumunuz yıllar önce CHP, HDP'leşecek, çünkü bu bir Amerikan projesi diye yazdığımda muhalefetten tonla küfür yemiştim. Bugün HDP ile omuz omuza olmaktan çıkıp artık Amerikan ordusuna bağlı PKK'nın siyasi kanadı HDP'nin elemanlarını dahi parti içine alan bir CHP var. PKK'nın hendek kalkışmasında "Biz de bölgeye gidip, hendeklerde savaşacağız." diyen ve güneydoğumuz için "Kürdistan" ifadesini kullanan adam CHP İstanbul'da ilçe başkanlığına getirildi.
Gelecekte bu adam parti başkanlığına bile gelebilir.
Yolu açık. Çünkü artık açık açık yol veriyorlar.
Eh ABD'nin de en çok istediği bu. Onlar için normal.
Şimdi bazıları aylar sonra İstanbul'a dönüp, koltuğuna sarılan İmamoğlu'ndan ümidi kesti. E zaten bir yayın organına verdiği röportaj yüzünden çizik de yedi.
Özgür Özel'den medet umuyorlar. Ancak hiç boşuna heveslenmesinler.
CHP'nin ABD temsilciliğinde yer alıp, bu Foreign Affairs'in sahipleri Yahudi Thinktank kurumlarında konferanstan konferansa koşan nice beyaz yakalı var. Onlara gösterilen ilgiyi görünce gülüyorum.
Bana göre değişim ABD'den olacak. Oradan bir beyaz yakalı pat diye bir gün CHP'nin başına oturacak. Kasetle lider deviren, değişim yaptığı partiyi şimdiki yetersizlere ve başkasına bırakır mı?
Ama ne?