MAHİNUR Özdemir Göktaş Cezayir Büyükelçimizdi.
Devlet Başkanı Tebnun bir tören düzenledi. Mahinur hanıma "1. Derece Cezayir Ulusal Liyakat Nişanı" taktı. Bazıları bu fotoğrafa klasik bir tören diye baktı. Aslında derin anlamları vardı. Cezayir Büyükelçimiz Mahinur Özdemir Göktaş, son kabinede Türkiye'nin Aile ve SosyaL Hizmetlerden Sorumlu Bakanı görevine getirilmişti. Cezayir Cumhurbaşkanı, ülkesinde elçilik yapan kişinin terfisini ödüllendiriyordu. İşin derin tarafında ise Cezayir ile hızla artan ilişkilerimiz vardı.
Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun 2019'de seçilmişti.
Osmanlı'nın torunlarına, Türkiye'ye karşı büyük sevgi, ülkeyi yıllardır sömüren Fransa'ya da öfke duyuyordu. Bu öfkeyi Fransa Devlet Başkanı Macron'un yüzüne basın toplantısında da haykırmıştı. Ve ülkesinin kapılarını hızla Türk şirketlerine açıyor, anlaşmalar imzalıyordu. Bunlardan biri de Türkiye ile Cezayir'in ortak Petrol ve doğalgaz arama şirketi kurmasıydı. Cezayir'in milli petrol ve gaz şirketi Sonatrach ile Türkiye Petrolleri arasında ortak kurulacak şirket, petrol ve gaz arama faaliyetlerini, başta Cezayir olmak üzere, diğer bölge ülkelerinde de sürdürecekti.
Türkiye Libya ile de bu ülkenin münhasır deniz ve kara alanlarında ortak petrol ve doğalgaz arama anlaşması yapmıştı.
Sadece bu anlaşma bile başta ABD ve Fransa olmak üzere tüm Avrupa ülkelerini çıldırtacak noktadaydı. Libya iç savaşında bu nedenle taraf olup darbeci Hafter'i desteklediler ancak kaybettiler. Hafter'in en büyük para kaynağı BAE'ydi.
Mısır ve S.Arabistan da BAE'nin bu bölgede müttefikiydi.
Türkiye BAE ile yaşadığı krizleri başarılı bir manevra ile sonlandırdı. Libya'dan çekilen BAE de Ankara saflarına katıldı.
S.Arabistan ile son gezide dev ekonomik, askeri, ve enerji alnında anlaşmalar imzalayarak bu üçlü müttefikten ikisiyle krizleri sona erdirdi. Avrupa'nın S.Arabistan'dan gelen yeşil hidrojenin yanı sıra elektriğe de ihtiyacı vardı. Irak ve Ürdün üzerinden Suudi Arabistan'la kurduğu elektrik bağlantısı yoluyla Türkiye'nin rolü hayati önem taşıyordu. Türkiye, Suudi Arabistan'dan gelen elektrik için Avrupa'yla önemli bir bağlantı noktası oluşturuyordu.
Ankara, sorunlu olduğumuz Mısır ile de devlet başkanları düzeyinde görüşmeler başlatarak, Akdeniz ve Libya'daki bloğa büyük darbe vurdu. Zira BAE-S.Arabistan-Mısır üçlüsü içine sokulan bir Avrupa kullanışlı fitne elemanı vardı. O da Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimiydi. Avrupa'nın maşası böylece yalnızlığa itildi. Şimdi yalnızlaştırılan Yunanistan da Ankara'ya yanaşmanın yollarını arayacak duruma geldi.
Türkiye'nin bu manevralarıyla Ankara'ya bağımlılığı artan Avrupa Libya'da milyonlarca dolar rüşvet dağıtarak bir şeyler yapmaya çalışıyor. Nitekim en son Libya'dan Türkiye'ye gelecek bürokratlara havaalanında engeller çıkaran kullanışlı elemanları devreye soktular.
Çırpındıkça da batıyorlar.
Hızla Türkiye'ye mahkum hale geliyorlar.
Tüm bu gelişmeler İsrail'i de harekete geçirdi. İsrail Başbakanı Netenyahu da mecburen Türkiye'ye geliyor. Aylardır Erdoğan ile görüşmek için yanıp tutuşuyordu. Ancak Erdoğan, tüm hamlelerini yapıp, koz ustalığını gösterdikten sonra görüşmeyi kabul etti. Masadaki gündem maddelerinden ve en önemlilerinden biri de İsrail gazının taşınması. İsrail Leviathan ve Tamar bölgelerinde büyük enerji rezervlerine sahip. İsrailli ve Avrupalı uzmanların tamamı "Türkiye'yi dışarıda bırakan bir Akdeniz boru hattı inşa etmek şu anda mümkün görünmüyor çünkü ABD böyle bir girişimin ne zamanlama ne fiyat ne de çevresel faktörler sebebiyle destekçisi olmadığını açıkça beyan ediyor" diyordu. Tel Aviv bu konuda Ankara'ya mahkumdu.
İsrail doğalgazının taşınmasının en ucuz yolu Akdeniz'den gazı Türkiye'ye taşımaktı. Bu nedenle KKTC'nin de onayı gerekiyordu. Bu da bir bakıma KKTC'ye uluslararası arenada önemli avantajlar sağlayacak bir artı olarak hanemize yazılıyordu.
Batılı enerji uzmanları "Türkiye İsrail doğalgazını ülkesine taşıyarak İran'a bağımlıktan kurtulabileceği gibi bu gazı iç piyasada kullanabilir. Avrupa'ya da göndermesine gerek yok.
Azerbaycan'dan alıp kullandığı gazı Avrupa'ya satabilir. Hem kazanır. Hem de Avrupa'yı ülkesine bağımlı hale getirecek bir konuma yükselebilir diyordu.
Erdoğan'ın son NATO zirvesinde AB'ye seslenerek "Bizi Birliğe alın" demesi, Avrupa Birliği'nin de dün "Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi ve Birliğe dahil edilmesi" konulu gündem maddesi ile toplanması boşuna değildi. Dış politikadaki tüm hamlelerimiz Avrupa'nın Türkiyesiz yapamayacağını ve muhtaç hale geldiğini göstermekti.
Şimdi görüyorlar!