SENE 1990. ABD'den yalvar yakar ikisi hibe, biri kiralık üç fırkateyn sözü alıyoruz. Havalara uçuyoruz. Karşılığında ülke olarak ne verdiğimiz meçhul. Ancak ABD sözünde durmuyor. Vermiyor fırkateynleri... Bugün geldiğimiz noktada fırkateynlerimizi kendimiz üretiyoruz. Mavi Vatan'da denzaltılarımız, uçak gemilerimiz sahne alıyor.
Amerikalılar ve Türk Genelkurmayından üst düzey isimler yıllar önce bir masada buluşuyor. Helikopter alacağız Coni'den.
Sıkı pazarlıklar başlıyor. Helikopterler kızaklı. Türk Genelkurmayı tekerlekli istiyor.
Amerikalılar "Olmaz, bir teline dahi dokunamazsınız" diyor, burnundan kıl aldırmıyor. Türk heyetindeki albaylardan birinin yanına bir üsteğmen geliyor.
"Komutanım kızak veya tekerlekten daha önemlisi yazılımlar. Biz bunu yapabiliriz. Ne olur yerli yazılım için bastırın" diyor. Pazarlık kızak veya tekerlekten yerli yazılım tartışmasına dönüyor. Kibirli Amerikalılar "Size bu helikopterleri Türk yazılımı ile sattık diyelim. O zaman gelecekte bizi vurmayacağınızı nasıl garanti edeceksiniz?" diye soruyor.
Almanlardan Leopard 2 tankları istiyoruz bir zamanlar. Yıllarca kapılarında yatıp yalvarıyoruz. Bizim heyete "Sizde bu tankları kullanacak bilgi, beceri ve donanım yok ki" diyerek geri çeviriyorlar.
Aşağılıyorlar bir de.
Bunun gibi binlerce örnek içinde boynu bükülen nice subayımız, siyasetçimiz aramızdan ayrılıp gitti. Hayata gözlerini kırgın ve üzgün yumdular. Bugünleri göremediler. NATO'daki en büyük orduya sahiptik ama elimizde 2. Dünya savaşında Amerikalıların hurdaya çıkarıp bize hibe ettiği tahta mavzerler vardı. Tatbikatlarda bile Coni'nin bize verdiği çevirmeli "Cırcırlı" çalışmayan telefonlar kullanıyorduk.
Askerlik yaptığım dönemde bir tatbikatta 300 metre aşağıdaki karargah komutanını cırcır çevirerek arayan ve dakikalarca "Alo, sesim geliyor mu" diye bağıran komutanımızı gözyaşlarıyla izlemiştim.
Bir mermi bile yapamazdık. Bize Marshall yardımından sonra "Sadece domates, patlıcan, biber ekeceksiniz.
İşiniz sadece tarım" diye dikte eden ve kabul ettiren bir ABD vardı karşımızda.
20 yıl öncesine kadar bir arpa boyu yol gidememiş, sadece arpaya kalmıştık. Ancak son dönemde Türkiye tüm tabuları ve duvarları yıktı. Bunun için yürek ve cesur karar vericilere ihtiyaç vardı. Duvarları yıkacak bir lider gerekiyordu. Allah'a şükürler olsun ona kavuştuk. Çünkü kendi silahını yapmak demek tam bağımsızlık yolunda, sanayiden tutun enerji rezervlerine, yeraltı kaynaklarına kadar her alanda patlama yaşamak demekti. Her yerin petrol, doğalgaz, toryum, bor kaynasa fark etmezdi.
Bunlara dokunamaz, işleyemez, üretemez, çıkaramazdın. Silahın yoksa hepsi toprak altında kalırdı. Çıkarmaya kalksan parçalara ayırırlardı. Silah üretmeye kalksan, buna cesaret edecek olanı öldürürlerdi.
Türkiye son dönemde tüm tehditlere rağmen "Önce Savunma Sanayii" dedi. Bu alanda dünyayı şaşkına çeviren ve parmak ısırtan bir hamle başlattı. Tüm ekonomik, siyasi ve terör yoluyla gelen saldırılara göğüs gerdi. Savunma sanayiinde bağımsızlığını ilan etti. Bu gelişmeleri yaşarken de boş durmadı. Kafasını kumdan çıkarıp, dışarıya yöneldi. Kardeş Azerbaycan ile muazzam enerji anlaşmaları yaptı. Aynı ezberleri Afrika'da da bozdu.
Libya'dan, Cezayir'e, Kongo'ya kadar çok sayıda ülkeyle bir dizi ekonomi ve enerji alanında devasa anlaşmalara imza attı. Türk Cumhuriyetlerine, Karabağ üzerinden ele geçirilen geçit ile tarihi bir köprü kurdu.
Şimdi o geçit üzerinden önümüzdeki kısa dönemde döşenecek boru hatları ile kardeşlerimizin enerji rezervleri Türkiye üzerinden Batı'ya taşınacak. Rusya'dan tutun, Irak'a kadar her yeri boru hatları ile bağladık. KKTC'de bile "Su boru hattı" diye inşaya giriştik, bitirdik. Biri adaya giden, diğeri adadan Türkiye'ye gelen iki boru hattı yaptık. Birinden su gidecekse diğerinden ne gelecekti? Portakal suyu mu?
Tüm bu hazırlıkların tamamı Türkiye Yüzyılı için yapıldı. Adım adım sabırla, devletimizin kurduğu ağlara ilmek atıldı.
Şimdi meyvelerini toplama zamanı. Sadece Türkiye Yüzyılı başlamıyor. Aynı zamanda Türk Devletleri Yüzyılı da hayata geçiyor.
Trans Hazar Petrol Hattı da "Bismillah" diyerek henüz faaliyete başladı. Yıllık 1.5 milyon ton petrol Türk Cumhuriyetleri'nden bize gelecek. En kısa zamanda 70 milyon tona çıkacak. Tüm bunlar bizdeki Batı aşkına engelleyici maket muhalefete rağmen Savunma Sanayiimizdeki başarılardır.
Yakında Türk Devletleri ile ortak para birimi de yolda. Görün bakın neler olacak?