BU ülkeye bir tek çivi bile çakılmasını hazmedemeyen Batı, tek bir tren yolu için koskoca Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalara ayrılması amacıyla düğmeye bastı. Bunun içinde tıpkı bugün olduğu gibi içimizdeki yerli uşakları kullandı. Abdülhamid Han Hicaz demiryolu yapımı için kolları sıvayınca İngilizler adeta çılgına döndü. Çünkü o demiryolu doğruca Medine'ye gitmek yerine Hindistan sınırına kadar uzanıp, geri dönen daha pahalı bir projeydi.
"Türkler bu tren yolu ile 3 günde Hindistan sınırına asker yığar" endişesi ile İngilizler adeta kudurdu. Dönemin mason sadrazamı yani günün Başbakanı'nı harekete geçirdiler. Şiddetle karşı çıktı Sadrazam bu demir yoluna. Engellemek için elinden geleni yaptı. Sultan Abdülhamid Han'a iptal ettiremeyince, bütün malını mülkünü satıp yurt dışına kaçtı. Tüm servetini Jön Türkleri, yani Batı yanlısı ittihatçı mason örgüleri kurmak içim harcadı. O Sadrazam menşeli yerli örgütler hızla çoğalarak Sultan Abdülhamid Han'ı tahttan indirdi. Ardından hızla imparatorluğun parçalara ayrılma dönemi başladı. Bir tren yolu dünyanın en güçlü ülkelerinden birini, milyonlarca kilometre kare yüz ölçümden binlerle anılan bu topraklara hapsetti. 100 yıl da yerinden kıpırdayamayacak, hiçbir şey üretemeyecek, ecdadına sövüp, üretmeye kalkanı ortadan kaldıracak bir sistem kurdu.
Osmanlı'yı yeryüzünün en geniş coğrafyası haline getiren en büyük güç inanç birliğiydi. O inançla Allah yolunda şehit olmak, sadece Allah'ı yeryüzüne anlatmak için Viyana kapılarına kadar giden ecdadımızdan, "Zulüm 1453'te başladı" diyebilen bir nesle devşirildik. İnanç düşmanı dönüştürülmüşler hızlı üretimle piyasaya servis edildi. Abdülhamid Han'ı Batı aşkına deviren devşirmelerin torunları bugün azgın azınlık olarak ortaya çıkarak, sessiz çoğunluğu bastırmak, ecdadın kanıyla yıkadığı bu toprakları tekrar Batı'ya peşkeş çekmek için seferber oldu. O yüzden batı başkentlerindeki tüm Uluslararası Yandaş Medya, var gücüyle bu azgın azınlığa ve onların desteklediği muhalefet topyekün destek vererek oy vermeye çağırıyor. Hem de hiç utanmadan, çekinmeden, aleni bir şekilde bunu yapıyor. Bugün dünya arenasında tek gram dahi esamesi okunmayan zavallı Avusturya'nın zavallı medyası bile "Erdoğan'dan kurtuluyor muyuz?" diye başlıklar atarak, Türkiye'deki ittihatçı, Batı yanlısı muhalefetten medet umar hale geldi. Bu zevzekleri, Avusturya kamuoyu adına Erdoğan'dan kurtulmayı isteyecek kafaya getiren ne olabilir hiç düşündünüz mü? Çünkü bizim içerideki kullanışlı elemanlar fark edemese dahi tüm Batı Başkentlerinde Erdoğan'la Türkiye Yüzyılı'nın başlayacağı korkusu sonuna kadar yaşanıyor. Erdoğan kalırsa yüzlerce trilyon dolarlık enerji rezervleri ve yeraltı kaynakları ile Türkiye'nin uçacağını biliyorlar. 2030'lu yıllarda hidrojen enerjisine geçecek dünyada rezervlerin yüzde 60'ına sahip ülkenin Türkiye olduğunu biliyorlar. 10 yıl sonra Türkiye bugünün petrol zengini Suudi Arabistan'ın 10 katı enerji servetine ulaşacağını bal gibi görüyorlar. İran'da tüm petrolü Batı şirketleri üretiyor, Tahran'a sadece koklatıyorlardı. Şah'ı da petrolü Batı şirketlerine peşkeş çekti diye sonuna kadar destekleyip alkışlıyorlardı. Ne zaman ki Şah, petrol kuyularını devletleştirip millileştirdi, işte o zaman ipini çekip halkı ayaklandırarak devirdiler. Libya'dan tutun Irak işgaline kadar tümünde bu Batılı petrol şirketlerinin kasası adına devrim ve işgal yapıldı. O şirketlerin medyası da ağzının salyaları akarak "Demokrasi götürüyoruz" diye manşetler attı. Ancak götürülen sadece ölüm tarlaları ve ceset torbaları oldu. İşte o medya bugün de Türkiye için Batı'nın tamamında işbirliği yaparak Erdoğan'ı kapağa koyarak saldırıyor, köpekler gibi havlıyor. Muhalefete açıkça oy isteyecek kadar uluyacak seviyeye gelmeleri boşuna değil. Çünkü muhalefet "Ne işimiz var Libya'da, Afrika'da Azerbaycan'da Akdeniz'de" diyor. Mavi Vatan'ı kenara atıyor, Savunma sanayiine karşı çıkıp yargılamaktan, PKK'ya özerklikten onun siyasi kanadı HDP'ye bakanlık vermekten bahsediyor. Batı ne istiyorsa onlara yeşil ışık yakıyor. Akdeniz'de cücük Danimarka bile savaş gemileri ile onlarca Batılı ülkenin savaş gemilerine eşlik ederken, "Bizim ne işimiz var oralarda" diyen ballı börek muhalefeti ne yapacaklar? Tabii ki sırtlarına alarak taşıyacaklar.
"Batı'dan afferim alacağız" diyen muhalefet liderlerimize tabii ki açık açık oy isteyecekler.
İçimizdeki bu ittihatçı kafalar "Batı bize yardım edecek" diyebilecek kadar uyuşturulmuş durumda. O batı ecdadın kanla, canla aldığı toprakları bir tren yolu aşkına parçalara ayırdı.
Unutmayın... O Batı Marshall yardımı yaptığında karşılığında "Asla tren yolu bile yapmayacaksınız" diye bize imza attırdı. Bir tren yolu bile yaptırmayacak kadar hazımsız olanlar biliyorlar ki, Türkler üretmeye, enerji sahalarına girmeye bir başlarsa, Barılı şirketlere zırnık koklatmadan büyür, alır başını gider. O yüzden içimizdeki devşirilmiş azgın azınlığı her daim kullanıyorlar.
Ve kullanacaklar da... Yoksa Türkiye trenine öküz gibi bakacaklar. Korkuları bu!