HOP oturup hop kalkıyorlar. İşi gücü bırakmış, Türkiye'deki seçimlere kafa patlatıyorlar. Batı'nın küresel sermayeye ait medya imparatorluğundan bahsediyorum.
Evet küresel piyasada büyük panik var. 6'lı masada kriz yaşandığı günlerde İngiliz The Guardian adeta yalvarıyordu. Muhalefete "Ne olur birleşin, yapmayın, etmeyin" diyerek gözyaşlarıyla çığlık atıyordu. Aynen şöyle diyordu Türkiye'deki seçimlere kilitlenen İngiliz gazetesi; "Erdoğan, bir dönem daha göreve gelmeyi hak etmiyor. Ana muhalefetteki CHP'nin hâlihazırda Cumhurbaşkanlığına aday olmayı planlayan bir ULUSAL lideri yani Kemal Kılıçdaroğlu var. Ancak, altı partili muhalefet ittifâkı, kimi destekleyeceği konusunda bölünmüş durumda. 2023 de yapılacak olan seçimlerde muhalefetin mutlaka kazanması gerekir. O nedenle muhalefet O'nu Erdoğan'ı yenmek için mutlaka birleşmeli"... Dünya tarihinde böyle bir olay yok. Başka bir ülkeden bambaşka bir ülkenin seçmenine ve muhalefetine acziyet içinde yalvaran, zavallı durumuna düşen Batı medyası hem bizi şaşırtıyor hem de güldürüyor. Adamlar binlerce kilometre öteden "Türkiye'deki muhalefet seçimleri mutlaka kazanmalı" diye anıracak, kendilerini deşifre edecek kadar aptallaştılar. Hatta "Batı'nın çıkarları için muhalefet mutlaka iktidarı ele geçirmeli" diye açıktan ve aleni yazacak kadar küçüldüler.
Şimdi de her fırsatta Erdoğan düşmanlığı yapan Reuters zıpladı ortaya. CHP'den milletvekili adayı olmuş, HDP kongrelerinde gezen, sık sık gittiği Almanya'da sivil toplum örgütleri ve Alman dernekleri ile iç içe olan, Amerikan elçiliğinden ziyaretçileri gururla ağırlayan bir adamın yaptığı anketi yayınladı.
Aynı zamanda sivil toplum örgütü başkanı olan CHP'linin ağzından "Türkiye'de muhalefet büyük farkla kazanıyor" diye dünyaya duyurdu. Halbuki aynı CHP'li, Şubat başında İngiliz Independent'in manşetinde "Erdoğan'ın oyları yüzde 5 arttı" diye ağlıyordu.
Bu elçilik görevlilerini ağırlayan CHP'linin anketine "Hurra" çeken Reuters bir süre önce "Tayyip Erdoğan, yirmi yıllık iktidarında Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika'ya uzanan bölgelerde iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürdü. Erdoğan'ın önümüzdeki aylarda yeniden seçilme hedefine karşı derinlemesine kurumsal hikayeler sunabilecek güçlü yazma ve raporlama becerilerine sahip birine ihtiyacımız var." diyerek Türkiye'den kullanışlı eleman aradığını duyurmuştu. Açık açık Erdoğan düşmanı olacak, hikayeler ve yalanlar uyduracak iftiracılar arıyordu bizim memlekette. Şunların düştüğü hale bakar mısınız? Dünyanın en zengin ailesi, bankaları, enerji şirketlerini yöneten, ülkeleri sömüren, ABD-İngiltere gibi ülkeleri petrol uğuruna başka ülkelere saldırtan bir patronlar sülalesi, yayın organı aracılığıyla neden Erdoğan düşmanı kullanışlı bir eleman arar hiç düşündünüz mü? Aynı ailenin bir başka yayın organı The Economist de geçmiş seçimlerde hiç utanmadan açıkça sayfalarında "CHP'ye oy verin" diye Türk halkına çağrı yapacak kadar kafayı yemişti. Onları bu kadar deşifre olma içine iten zavallılığın ne olabileceğini hiç sorguladınız mı? Aslında buna da gerek yok. Çünkü Erdoğan suçlu!.. Kandan ve sömürüden kazanan küresel patronların yayın organı Reuters bu suçun ne olduğunu da Erdoğan düşmanı kullanışlı uydurma hikayeci eleman aradığı iş ilanında açık açık yazdı. "Tayyip Erdoğan, yirmi yıllık iktidarında ülkesini Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika'ya uzanan bölgelerde iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürdü" diyerek.
Evet adamlar "Ülkesini dışarıda iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürmeyecek" bir Cumhurbaşkanı istiyorlar bizim için. İçeride ve dışarıda "Yetkisiz" bir Başkanı layık görüyorlar bize. Peki ama neden diye bir soru sormak, saçmalığın dipsiz kuyusuna düşmek demektir. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyor.
O yüzden Türkiye'de muhalif yandaş medya adı altında faaliyet gösteren çok sayıda yayın organına para yağdırıyor, çok sayıda gazeteciyi milyonlarca dolara boğuyorlar. Bunu da sahibi oldukları vakıflar aracılığı ile yapıyorlar. Küresel patronların tetikçisi Soros'un Açık Toplum Vakfı'ndan tutun, Amerika merkezli Chrest Foundation, Alman vakıfları olan Heinrich Böll Stiftung ve Friedrich Ebert Stiftung, İsveç bağlantılı Sida gibi onlarca yabancı vakıf "Özgür medyaya ve derneklere yardım" adı altında bavulla para gönderiyor Türkiye'deki gazetecilere, yayın organlarına ve sivil toplum örgütlerine. Danimarka bağlantılı IMS bile var yahu. Ne işi var Danimarka'nın bu ülkede fonlama aşkına tutulup yolları düşmesinde? Onlardan bavulla para alanlar da "Özgür medya", "Özgür sivil toplum örgütü" oluyor iyi mi?