BUNDAN tam 10 yıl öncesi... 23 Şubat 2013... Zeytinburnu'nda Deprem Odaklı Kentsel Dönüşüm Projeleri yıkım ve toplu anahtar teslim töreni düzenliyor.
Kürsüde konuşan kişi "Allah göstermesin depremlerde yıkımların altında kalıp da 'Yandım Allah' demektense umudun tohumlarının atıldığı bu yıkımların yapılması bizim ufkumuzun ne anlama geldiğini gösterir" diyor.
Yepyeni evleri sahiplerine teslim etmekten mutlu... Ancak bir o kadar da öfkeli.
Muhalefeti anlayamıyor. İstanbul depremi "Geliyorum" diyor ama muhalefet kentsel dönüşümde hep çukur ve engel kazıyor.
Durdurmak için çırpınıyor. O muhalefetin koyduğu takozlardan bakın, 10 yıl önce halka nasıl dert yanıyor;
"Başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde bazı çevreler var. Onların başında da ana muhalefet partisi. Kentsel dönüşüm projelerine muhalefet ediyorlar. 'Evime dokunma' diyerek kimi mahalleleri galeyana getirerek, bu son derece önemli dönüşüm sürecini sekteye uğratmaya çalışıyorlar.
Çünkü ana muhalefet zihniyetinde iki tabaka vardır. Kaymak tabakası ki onlar farklı bir dünyada yaşarlar. İkincisi tamamen ezilenler.
Onlar ezen ezilen mantığı ile halka bakarlar ve bunu hala sürdürmeye devam ederler.
Ana muhalefet partisi de, onun kol kola olduğu marjinal sol örgütleri de, terör örgütleri de bu dönüşümün gerçekleşmesini belli sebeplerle istemiyorlar. Çünkü mağduriyet diyerek fırsat devşiriyorlar.
Kardeşlerimizi önce yoksulluğa mahkum edip, sonra da duygularını istismar ediyorlar." Peki Türkiye'deki muhalefet neden kentsel dönüşümü, marjinal örgütleri de yanına alarak durdurmak için kendini yırtıyor? Bu sorunun cevabını da o kürsüde veriyor;
"Milleti devşirdikleri insanca yaşamdan uzak bu yapılaşmanın devamını istiyorlar.
Ana muhalefet bütün tarihi boyunca tüm imtiyazların kendi elinde toplanmasını istemiştir. Kendisini en iyi eğitim imkanlarına sahip olacak ama gecekondulunun çocuğu okumayacak. Bunlara destek verenleri bir inceleyin. Bunlar bu ülkenin en iyi eğitim kurumlarında okumuşlardır. Aradan sıyrılıp çıkanlar hep zenci Türk olarak görülmüştür.
Biz de onlardanız. Onlar hep en iyi işlerde çalışır ama kapıcının çocuğu kapıcı kalacak derler. Kendisi en iyi konutlarda oturur ama yoksul gecekonduya o garip gurebayı mahkum ederler. Nasıl ki Anadolu çocuklarını okullardan uzak tuttularsa, yoksulları şehirlerden uzak tutmak istediler. Biz şu an yaptığım dönüşümle Türkiye'de çürümüş bir sistemi ortadan kaldırıyoruz. Şu binalarla çürümüş bir sistem ortadan kalkıyor." Ve 10 yıl önce Türkiye'ye o kürsüden çağrı yapıyor;
"Yoksulun hep yoksul, zenginin ise zengin kalması üzerine inşa edilmiş sistemi bu kentsel dönüşümle tersine çeviriyoruz.
Ne muhalefetin, ne marjinal örgütlerin propagandalarına aldanmayın. Dedikodu, yalanlara, iftiralara kulak asmayın." Tüm bu sözlerin sahibi o dönemin Başbakanı... Şimdi ise Başkan... Onun adı Erdoğan...
Evet o muhalefet, kentsel dönüşümü durdurmak için kırk takla attı. Mahkemelere başvurdu sürekli. Durdurma kararları aldırdı.
Bununla övündü, gurur duydu, iftihar etti.
Milletvekilleri ile kentsel dönüşüme isyan yürüyüşlerinde en önde yürüdü. Çünkü o muhalefette kamerlar önünde "Bu memlekette iyi bir şey yapılsa bile karşı çıkarız. Çünkü bize verilen görev bu" diyen siyasiler vardı.
2019 seçimleri öncesi muhalefet lideri "İstanbul'u bize verin, kentsel dönüşüm nasıl yapılırmış gösterelim" diyordu. İstanbul'u aldılar. Ve gösterdiler.
Onların anladıkları dönüşüm tek bir çivi bile çakmamakmış meğer. Senin o İstanbul belediyen Reklam ve algı operasyonlarına tonla para ayırırken, kentsel dönüşüme cücük kadar bütçe tahsis edip adeta toplumla dalga geçti. Bu da normaldi. O belediyenin meclisinde kürsüde "Kentsel dönüşüm beni irite ediyor. Sanki her şeyin ilacı kentsel dönüşüm" diyenleri görevlendiren zihniyetten ne beklenirdi? İrite olmak TDK'ya göre "Sinirlendirmek, rahatsız etmek ve tıp biliminde tahriş etmek" anlamına geliyor.
Evet, birileri kentsel dönüşüm için çırpınırken, birileri de buna sinirlendi, rahatsız ve tahriş oldu bu ülkede. İritenin kökeni Fransızca'dır, "İrrite"den gelir. O yüzden Fransızlar "Geliyorum" diyen depreme.
O yüzden mahkemeye koşmadıkları, durdurmak için çırpınmadıkları kentsel dönüşüm projesi kalmadı. İstanbul'a dört yılda bir çivi bile çakmayanların, başkalarının her çivisini durdurmaya kalkanların, iktidara geldiklerinde nasıl sıfır çekeceklerini düşünmek bile istemiyorum. Çünkü bunu düşünmek bile beni "İrite" ediyor.