SON yıllarda dinlediğim en güzel cümlelerden biriydi bu; "Daha fazla yerde tutamadık. Uçtu rabbime şükürler olsun" diyordu Selçuk Bayraktar. Süpersonik, görünmez, muazzam manevra kabiliyetine ve savaş uçaklarına benzer özelliklere sahip insansız savaş uçağımız Kızılelma'nın ilk test uçuşundan sonra yapıyordu bu paylaşımı.
Daha fazla yerde tutamamıştık Kızılelma'yı. 17 yılın sonunda dünyada kendi sınıfında en iyisi denilebilecek, dünyada en fazla ülkenin talep ettiği insansız hava araçlarını geliştiren kurumdan sesleniyordu Selçuk Bayraktar. "6 kilodan başlayan serüven 6 tona, bugün de ülkemizin ilk insansız savaş uçağı olacak Kızılelma'ya kadar gitti" diyordu gururla.
Kızılelma dünya basınında "Tüm ezberleri bozacak potansiyele sahip uçak geliyor" diye övgüyle tanıtılıyordu. Tüm dünya insansız hava araçlarımızı konuşuyordu. 85 milyon olarak gurur duyup, göğsümüzün kabarması gerekti. Bu ülkenin her bir ferdi coşkuyla sevinmeli, tıpkı Selçuk Bayraktar gibi "Uçtu rabbime şükürler olsun" diye çığlık atmalıydı.
Ancak böyle mi oldu? Hayır. Bu ülke için yapılan her güzelliğe, her projeye bu ülke topraklarında kafayı takan, yerden yere vuran, sevinemeyen, gurur duyamayan, çıldıran, deliren ezikler güruhu türedi. Öyle bir hale geldik ki içimizden ekranlara çıkıp "Türkiye'deki SİHA ve İHA üretiliyor, bunlar planör. Oyuncak uçak gibi düşünün" diyen 6'lı masa hayranları çıktı. "Maket bunlar maket" diye dalga geçenler oldu. Halbuki tam 27 ÜLKEYE insansız hava araçları ihracatı gerçekleştirmiştik. Bunların arasında Avrupa ülkeleri dahi vardı. Ne yani bu 27 ülke sıraya girip, bizden OYUNCAK mı ihraç etti diye sormamız gerekiyordu bu eziklere.
İşte yıllardır bu sütunlarda anlattığımız ittihatçı kafa zihniyeti budur. Onlara "Batı hayranı" oldukları için, "Biz yapamayız, üretemeyiz" ezikliğini her defasında dışa vurdukları için ittihatçı kafa diyoruz.
Dünyanın parmak ısırarak, hayranlık duyarak, sahip olabilmek için sıraya girdiği, aracı koyduğu, birbirini ezdiği bir dönemde Savunma Sanayii ürünlerimize "Oyuncak" diyebilecek kadar itibarsızlaştırma operasyonları çekenler oldu. Dünyada ülkesinin ürettiği silahlara saldıran, dalga geçen, itibarsızlaştırmak için bir yerlerini yırtan başka bir ülke yoktu.
Bu kafalar İHA-SİHA yapıyoruz sevinmiyorlar. Üzerine insansız savaş uçağı koyuyoruz üzülüyorlar. Tank, top, tüfek, uçak yapıyoruz kahrından ölüyorlar. İnsansız uçaklarımızın üzerine inebileceği devasa gemiler, denizaltılar yapıyoruz ağıt yakıyorlar.
Doğalgaz buluyoruz, "Çıkaramayız" diyorlar.
Borular karaya ulaşıp gözlerine giriyor, bana mısın demiyorlar. Köprüler, otobanlar, tüneller yapıyoruz ayağa kalkıyorlar.
Boğaza tüp geçit yapıyoruz, "Niye balıkları görmüyoruz" diyorlar. Ayasofya'yı açıyoruz, şiddetle karşı çıkıp "Sultanahmet Camii'ni de müze yapalım" diyorlar. Dünyanın en büyük havaalanından birini yapıyoruz, THY ile şampiyonlar ligi şampiyonu oluyoruz, sırf çamur atmak için çamura yatıyorlar. Türkiye Uzay Ajansı'nı kuruyoruz, uçan araba üreteceğiz diyoruz dalga geçiyorlar. Yerli ve milli oto TOGG'u üretiyoruz "İntihar olur" diyorlar. Örnekler o kadar çok ki, say say bitmez, sayfalar yetmez.
Bu ülke için çakılan her çiviye karşı çıkan ve her şeyi Batı'dan bekleyen bu ezikler içinden darbeseverler, FETÖ ve PKK'ya bile çanak tutanlar, onlarla iktidar uğuruna yanyana gelmekten, kolkola girmekten çekinmeyenler fışkırıyor. "Zulüm 1453'te başladı" diyenler bile ortalığa saçılıyor.
Ecdadının kan ve can vererek aldığı bu topraklarda, ecdadına sövmeyi görev edinenler aramızda kol geziyor. Peki kim bu ekmeğini yediği devletine, ecdadına, bu ülke için çakılan her çiviye saldıran güruh? İşte bu güruhu görmediğimiz, tanımadığımız, anlamadığımız, yollarımızı ayırmadığımız sürece başımıza daha çok sıkıntı gelir.
Türkiye'yi, bu Batı yanlısı ittihatçı kafalar eliyle 100 yıla yakın bir süredir yerde tuttular, kıpırdatmadılar.
"Amerikan mandası" olalım diyenleri Meclis kürsüsünde bile konuşturdular, Başbakanlık yaptırdılar. "ABD ve İngiltere bu dünyada özgürlüklerin şerefli hamisi" diye Meclis'te bağıranları darbeyle Başbakanlık koltuğuna oturttular. Uçak yapmak için ömrünü harcayıp bedel ödeyen ilk uçak mühendisimizi bunlar eliyle Hakkari'ye sürdüler. Bu ülkeyi yerde tutmak için her şeye karşı çıkan, devletine saldıran bir güruh oluşturdular. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar artık uçak kalktı. Türkiye uçuyor Rabbime şükürler olsun. Kızılelma'ya doğru!