ADAM Danimarka'da ırkçının önde gideni… Parti lideri… Eline Kur'an-ı Kerim almış yakıyor.
Gazetecilerin önünde Erdoğan'a saldırıyor. Çünkü Erdoğan'ı Müslümanların hamisi, lideri olarak görüyor.
Dünyaya bir mesaj verecekse bunu Erdoğan üzerinden yapmayı uygun görüyor.
Dedik ya adam ırkçı… İslam düşmanı… Müslümanları hedef gösterdiği için de inşan düşmanı… İnsan düşmanlarının bu tür hareketlerini yadırgamıyoruz.
Başka ne beklenir ki? Tabii bir de içimizde bazılarının hem şaşırdığı hem de sevindiği başka saldırılar da var Erdoğan'a… Mesela Avrupa Birliği'nden çok sayıda siyasi hem Erdoğan'a hem de Türkiye'ye veryansın ediyor.
Bizim şaşkın ittihatçılar sevinip avuç ovuşturuyor. Avrupa'dan medet umuyor.
Amerika'da da Biden başkan oldu. Adam seçim öncesi kamera karşısına geçip vaadlerini sıraladı. Bu vaadlerden biri de Erdoğan'ı indirmekti. Ama bu defa darbeyle olmayacağının altını çiziyordu. Çünkü darbeyi denemişler analarının ölekesini görmüşlerdi. "Muhalefete yardım ederek" diyordu Biden. Adam haklıydı. Bizim muhalefet yardıma muhtaçtı.
Girmediği seçim kalmamıştı.
Becerememişlerdi indirmeyi.
Muharrem İnce bile Erdoğan için "Yendi de yendi. Yendi de yendi" diyordu.
Her seçim öncesi CHPli arkadaşlarla tartıştık. Ben hep gırgır şamata yaptım. Zira o CHPli arkadaşlarım her seçim öncesi "Erdoğan bu defa gidecek" diyordu. Ben gırgır geçiyordum. "Bu defa da kaybedeceksiniz" diyerek.
Her seçim sonrası da mahcup mahcup beni arıyorlardı.
Peki kaybedeceklerini nereden biliyordum?
Çünkü lider diye peşinden koştuklarının tek bir siyasi sloganı vardı. "Erdoğan gidecek" diye. Ne bir proje, ne de bir vaad yoktu ortada.
Üstelik dünyadan uzak uzaylı takılıyorlardı. Dış politikada ülke yararına tek söylemleri yoktu. Avrupa ve Amerika ne derse onu tekrarlıyorlardı. Sanki Avrupa veya Amerika'nın bir siyasi partisinin lideri gibiydiler. Her iki kıta da terör seviciydi. Bizim muhalefet liderleri de terör sevicilerle omuz omuzaydı.
Dışarıdakiler ne diyorsa oydu.
Muharrem İnce bile partiden ayrılırken "Amerika'dan demokrasi dilenenlerle aynı çatı altında olamam" diyordu.
Bir zamanlar da partide Amerikancılar olduğunu söylemişti. CHP'de bir dönem parti genel sekreterliği yapan Süheyl Batum da, Gürsel Tekin ve birkaç isim sayarak bu kişilerin küresel sistemin adamları olduğunu ileri sürüyordu. Hatta daha da ileri giderek "ABD'ye adam gönderip Erdoğan'ı devir beni getir dediler" iddiasında bulunuyordu. Vardı bir bildiği… Zaten Amerika'ya da çıkarları için Erdoğan gibi "Önce Türkiye" diyen bir lider uymuyordu. Afrika'ya açılan, balkanlardan Kafkaslara uzanan, Ortadoğu'da ve Asya'da nüfuzunu artıran, Ruslarla çıkarları için dirsek teması kuran, bağımsız hareket eden, nükleere geçen, S-400 alan, tank, uçak, İHA-SİHA üreten, lazer silahları dahil savunma sanayiinde patlama yapan, kendi hava savunma silahlarını üretmeye başlayan, alıcıların koşmaya başladığı bir Türkiye onlar için çıldırtıcıydı.
Bir zamanlar bu ülkede markette görülen, etliye sütlüye karışmayan, çiçekleri sulayan, ömrü hayatında sadece bir tek İran'a gidebilen Cumhurbaşkanları vardı.
Batı'ya böyle biri lazımdı.
Tabii ki Erdoğan'a saldırıp muhalefete yardım edecekler.
Arayış bu!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.