LONDRA Büyükelçimiz Rauf Orbay coşkuyla "Müjde, İngilizlerle görüştüm. 12 adayı bize verecekler" diyordu telgrafta.
Başbakan İnönü "Alıp başımıza bela mı edeceğiz" diyerek reddediyordu.
Kurtuluş savaşında Yunan'ı denize döktük. Lozan'da Türkiye'ye ödeyeceği tazminatı, 470 ton altını Yunanistan'a hediye ettik. Bugünkü rakamlarla yaklaşık 1 trilyon dolardan bahsediyoruz.
Kıbrıs Barış Harekatı'nda Yunanistan NATO'nun bizi durdurmasını istemişti.
Reddedilince NATO'dan ayrılmıştı.
12 Eylül darbesinin ilk yıllarında ABD Dışişleri Bakanı Türkiye'ye geldi.
"Yunanistan NATO'ya dönmek istiyor. Onayınız gerekiyor. İzin verin" diye yalvardı. Türkiye reddetti.
Kısa sürede yine geldiler. Türkiye "Tek şartla. Ege'de sürekli it dalaşı oluyor. Bir kıvılcım savaş çıkarır. Doğu Ege hava sahasının kontrolünü bize verin, dönüşe onaylayalım" teklifini sundu. ABD söz verdi. İmzamızla Yunanistan NATO'ya dönebildi. Hava sahası konusundaki sözü yuttular. Ankara yine kandırıldı. Geçmişte Yunanistan'a hep jest yaptık. 12 Eylül dönemindeki görüşmeleri köşkte takip eden sevgili Ali Baransel "Yunanistan'ın utanması lazım. İmzayı atmasaydık, NATO dışında kalmış zavallı, korumasız bir ülkeydi" diyordu. Şımartılmış Yunanistan arkasına Almanya, Fransa, ABD gibi NATO ülkelerini alıp, hem Ege hem de Akdeniz'de Türkiye'ye saldırgan tavırlar sergiliyor. Denizlerimizde sınırları olmamasına rağmen enerjiden pay almak isteyen NATO akbabaları türlü oyun ve kışkırtma deniyor. Yunanistan kullanılan bir zavallı. Gittiler Almanya'ya yalvardılar. Merkel, Erdoğan'ı arayarak rica etti. Masa kurulacağını söyledi.
Erdoğan "Sizi aldatıyorlar. Bunlar sözünde durmaz" karşılığını verdi.
İspatlamak için de sismik araştırma gemilerini durdurdu. Nitekim Yunanistan hemen Mısır'la deniz sınır anlaşması imzalayarak sahtekarlığını ilan etti.
Onu teşvik eden, Lozan anlaşmasına rağmen Yunan adasına askeri üs kuran ABD'ydi. Halbuki uluslararası hukukta deniz sınır anlaşması karşılıklı iki ana kara arasında yapılabilirdi. Yunan adaları ile Mısır anakarası arasındaki anlaşma saçmalığın da ötesindeydi. Dünyada bir çok ada, sahibi ülkeden binlerce km uzaktaydı. Onlar da aynını isterse ne olurdu? Türkiye'nin "Sahtekar Yunanistan" yakıştırması kısa sürede ispatlanınca Ankara harekete geçti.
Ege'de araştırma gemisini donanma eşliğinde göreve çıkardı. E. Tümamiral Cem Gürdeniz'le konuştuk dün. "Sevr anlaşmasının yıldönümünde denizde Sevr girişimini yüzlerine çarptık. Savaş istiyorsanız biz buradayız, hadi gelin dedik. Tarihi adımla meydan okuduk.
Bu mesaj gazcı NATO üyelerineydi.
Kıllarını kıpırdatamadılar." diyordu.
Bir sene önce Tümamiral Gürdeniz ahaber'de YazBoz'da "Mısır'a Batı'dan silah yağıyor, uçakları yenileniyor.
Birileri Mısır'ı bizle savaştırmak istiyor" dediğinde herkes "Yok daha neler" olmuştu. Şimdi Libya'da Mısır'la karşı karşıyayız. Gazcılar üstüne Yunanistan'la müttefik yapıp karşımıza diktiler. Çünkü Ege ve Doğu Akdeniz'den Türkiyesiz kimse balık bile tutamaz. Bir gün masa kurulacak. Denizlerde en uzun sınırı olan Türkiye pastada en büyük pay sahibi.
Bizi kuklalar ile çatıştırmanın, ardından hakem olarak masada bedavadan kazanmanın yollarını arıyorlar. Hep bu oyunu kuruyor, böyle kazanıyorlar. Ancak artık eski Türkiye değiliz. Donanmamız Libya açıklarında bile 6 aydır pozisyon almış durumda. Hiçbir ülke gemileriyle bu kadar uzun süre kalamaz. Yunanistan ahmağına aptalca bir eylem yaptırdıkları takdirde karşılaşacakları korkunç olur.
Chirchill "En büyük acım Gelibolu savaşıydı" diyordu. Hezimet savaşı 2 yıl geciktirmiş, Alman ve Rus imparatorluklarını çökerten sonuçlara gitmişti. E. Tümamiral Cem Gürdeniz diyor ki; "Yunanistan kurgulanıp Türkiye'ye saldırtılırsa, Rusya'ya karşı kurulan NATO'nun Ege- Akdeniz kanadı çöker. Türkiye Rusya ile askeri anlaşma imzalayıp, müttefik olur." Bir komutan NATO'daki gazcı ahmaklara "Churchill gibi oturup ağlamayın sonra" demek istiyor. Zekası olan anlar!