CHP Genel Merkezi'nde müthiş bir hareketlilik vardı... Parti kurmayları peşpeşe parti binasına giriyordu.
Yüzler asıktı, gerilim doruktaydı. Bazılarında endişe hakimdi.
Bir bölümü ise tüm bu belirsizliğe rağmen umutluydu.
Sonuçta onlara göre ülke için hayati derecede önem arz eden bir sorun vardı.
Aylardır bu sorunla yüzleşiyorlar, boğuşuyorlar, kendilerini yırtıyorlardı.
Herşey vatan içindi. Ölmek var bu davadan dönmek yoktu.
Koskoca Merkez Yönetim Kurulu toplantısı boşuna yapılmıyordu.
Herkes yerine oturdu ve yavaş yavaş ülke için hayati önem arz eden konuya girilmeye başlandı.
CHP Genel Merkezi'nde tarihi saatler yaşanıyordu. Kurmaylar adeta karargahtaki komutan edasıyla konuşuyor, müthiş planlar havada uçuşuyordu.
Hararetli tartışmalar saatler sürdü. Finalde muazzam bir karar ortaya çıktı. Ülkenin en büyük sorunu uluslararası arenaya taşınacaktı.
Bu anlamda dünyaya açılım yapılacak, ikili dev temaslarda bulunacaklardı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emre, derhal Avrupa yollarına düşecekti. Taarruz ve çıkartma başlamıştı.
Avrupa Birliği'nin ilgili komisyonlarına bilgi verilecekti. Sadece Avrupa mıydı peki? Ya Amerika?
Orası boş mu bırakılacaktı?
Asla...
CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan da derhal harekete geçecekti. Karar büyüktü...
Beklemeye tahammül yoktu. Vatan beklemezdi. Yurter Özcan Amerika'da devasa bir binaya girecek masaya yumruğu vuracaktı.
Amerikalılara "Haddinizi bilin. Bu ne kepazelik" diyecekti. "Durdurun bu ülkemin en büyük sorununu" diye bağıracaktı.
Yok yok... Acaba nara mı atsaydı?
Türkiye, Suriye'de... Kıbrıs'ta... Libya'da... Akdeniz oyunları ile mücadele ediyordu. Askerlerimiz İdlib'te saldırıya uğruyordu.
Doğu Akdeniz'de doğalgaz rezervlerimiz üzerinde sinsi planlar yapılıyordu. Tezgahlar peşpeşe sahaya sürülüyordu.
Ankara "Vururum" diyordu. Saldıranlara misliyle cevap verip vuruyordu. Ülke ayaktaydı. Amma velakin CHP'nin gündemi başkaydı.
Bundan kat kat büyük bir ülke sorunu vardı. Avrupa Birliğine boşuna Genel başkan Yardımcısı yollanmıyordu.
Amerika'daki dev asa binaya boşuna CHP temsilci, John Wayne gibi giriş yapmıyordu. CHP bombayı patlatıyordu.
Ulusal güvenliğimiz ve çıkarlarımız için Amerika'da Amerikalılara "Ne olacak bu CNNTürk'ün hali" diyordu.
CNN İnternational yönetim binasında masaya yumruğu vuruyordu. Türk kanalını Amerikalılara şikayet ediyordu.
Avrupa Birliği'ne ihbar ediyordu. Bu ne muazzam bir başarıydı. CHP MYK üyeleri "Ne muhteşem bir iş yaptık" dediler birbirlerine bakarak.
Ağlamak istiyorlardı. Müthiş toplantı meyvelerini vermeye başlayacaktı yakında. Göreceklerdi günlerini CNNTürk'tekiler...
Bu arada Amerika'da devasa bir bina.... Orada da hararetli diyemeyeceğimiz bir toplantı var. Kanalı yönetenler şaşkın...
Ne yapacaklarını bilemez durumdalar. David "Yahu bizim bununla uğraşacak vaktimiz mi var" diyor.
CNN'in bir numarası söze giriyor. "Arkadaşlar" diyor. "Biz seçimlerde dibine kadar Hillary Clinton'u destekledik." diye ekliyor.
"Bir tek Fox dışında bizim gibi yüzlerce tv, gazete, internet sitesi, medya olarak ne varsa tamamı Trump'a saldırdı, Hillary'nin seçilmesi için kıçını yıttı." diye devam ediyor.
"Bizi kimse dünyada bir başka ülkeye şikayet etmedi. Medya istediğini destekler." diyerek sona geliyor.
"Bu CHP bize neyi şikayet ediyor? Ben anlamdım" diye final yapıyor.
David de söze giriyor...
"Anlayan varsa beri gelsin!"
George "Yahu işte Türkiye'de bunları FOX destekliyor. Acaba Fox'u da tarafsız değil diye şikayet ettiler mi" diye soruyor.
Hararetsiz ama şaşkın toplantıda Mike arkadan sesleniyor.
"Hadi beyler herkes işine."
Ve toplantı tarihi bir kararla son buluyor...
O yüzyıla damgasını vuracak tarihi kararı Jacklin gururla ve kararlılıkla bakın nasıl açıklıyor; "Kapılarda bekleyen CHP temsilcisine bari bir kahve ısmarlasın biri"
Wilson sesleniyor; "Kahvemiz bitmiş, Amerikan esprresso olur mu?"
David cevap veriyor; "Bu kriz için acil toplanalım"...
Galiba bu krizle ilgili Türkiye'ye bir heyet gönderecekler!