“VIP”-”İT”
İçeride yapılan konuşmalar dışarıya asla aktarılmıyor. İçeriye giriş izninin teminatı, davet alanlardan sır saklanması konusunda garanti alınması. Herkes istediği gibi konuşacak ama asla dışarıya bilgi sızmayacak. Bu kural Bilderberg'in olmazsa olmazı. Bilginin sızdırılmadığı hatta yasaklandığı toplantıdan bu defa "VIP" bir fotoğraf sızdırılması ise çok ilginç.
Türkiye'den Bilderberg'e katılan en önemli VIP isim Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç'tu. Koç, burada özel bir fotoğrafın servis edilmesinden rahatsızlık duymadı. O fotoğrafta MI6'in eski şefi John Sawers ile oturuyordu. John Sawers, bugün bile Kraliçe II. Elizabeth'in MI6 ile ilgili karar almadan önce danıştığı tek isim.
Normal şartlarda böyle bir fotoğrafın yayınlanması bir işadamını rahatsız eder, hatta öfkelendirir. Ancak Ömer Bey, bu konuda bir rahatsızlık belirtmedi.
Fotoğrafın da tesadüfen yoldan geçen biri tarafından çekilmediği bir gerçek. İngiliz gizli servisi tarafından çekimlerin yapılıp servis edilmesi akla en yatkın olanı. Böyle bir durumda, Ömer Bey'in de iznini almış olmaları gerekiyor. İngiliz istihbaratının bu fotoğrafı servis ederek "Bizim Türkiye'de yakın dostlarımız var" mesajını vermek istediğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye artık tüm dünyada hiç tahmin bile edemeyeceğimiz noktada kilit bir ülke haline geldi. Dünyanın her yerinde hemen hergün seçim var. Ancak Batı medyasının tamamında, konferanslarda, lobilerde her yerde sürekli İstanbul seçimleri gündemde.
Önceki gün Kazakistan'da seçim vardı, kimsenin umurunda değildi. Geçtiğimiz hafta Danimarka'da seçim yapıldı.
Onlardan başka kimsenin haberi olmadı.
Ancak önüne gelen İstanbul seçimlerini konuştu. Konuşmaya da devam edecek.
Çünkü biz yeryüzünde kurulan masalara oturan VIP ülkelerden biriyiz artık. Bunu farkedebildiğimizde, İngiliz istihbaratının bile bir fotoğraf servis ederek mesaj verme ihtiyacı duymasını da daha rahat anlayabileyeceğiz. Türkiye, Batı çıkarlarının tavan yaptığı jeopolitik bir konumda yer alıyor. O yüzden çıkar çatışmaları da dönüp dolaşıp tam bizim etrafımızda boy gösteriyor. Mesela Matthew Palmer diye bir adam var. Derin Amerika'nın etkin isimlerinden. Son olarak ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olarak ABD'nin Kıbrıs ve Akdeniz politikasını belirlemekle görevlendirildi. Matthew Palmer, "Doğu Akdeniz, bizim bir dizi stratejik çıkarlarımız için asla vazgeçemeyeceğimiz bir bölge. Biz Doğu Akdeniz'e, yeni hidrokarbon kaynaklarının bulunduğu, enerji kaynakları açısından da giderek önemi artan bir bölge olarak bakıyoruz. Kıbrıslı Türkler bizim için dost ve ortak. Biz Kıbrıslı Türk liderlerle düzenli temas halindeyiz.
Türkiye ile ilişkilere değer veriyoruz.
PKK terörüyle mücadelede yakın şekilde çalışıyoruz, özellikle Irak'ta.
Suriye'de istikrarın sağlanması için de birlikte çalışıyoruz" dedi. Herkese açık yapılan bu konuşma etkili ve hoştu.
Ancak bu açıklamanın akşamı katıldığı bir toplantıda Palmer, "Türkiye'yi Akdeniz'den uzaklaştırmalıyız. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağız" diyerek, dilinden yansıyanla kalbinden geçenin çok farklı olduğunu gösteren bir çakal olarak karşımıza çıktı. Dünya sofrasının tam ortasında yer alan Ankara ve İstanbul'u isteyen çakalların restleşmeleri ile karşı karşıyayız. Akıllı bir oyun kuran Türkiye, yeni dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olacak. Şu an CIA masasında ilginnç bir detay yatıyor. O detayda "ABD'deki tüm raporlar Türkiye'nin gelecekteki gücünün çok büyüyeceğini gösteriyor.
ABD bunun için de önlem almalı" diye. O yüzden bizimle dışarıdan "İT" dalaşı yapıyorlar, "VIP" fotoğrafları servis ediyorlar. Ankara herşeyin farkında. Peki sandığa giderken biz ne ne durumdayız?
Farkında mıyız acaba?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yumruklar konuşuyor (21.11.2024)
- Musk savaşı başladı (18.11.2024)
- "Trump; "Ben deliyim" (16.11.2024)
- İyiler de kazanır ama... (14.11.2024)
- Ödleri neden patlıyor? (11.11.2024)
- “Türkiye Günleri” yolda (09.11.2024)
- Trump namlunun ucunda (07.11.2024)
- Amerikan "ot"ları (04.11.2024)
- Güneysu (01.11.2024)
- Deli danalar-papağanlar (30.10.2024)