CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ne yapmak istiyor? Baskın mı ziyaret mi?
TÜİK'in enflasyon rakamlarını açıklamasının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TÜİK'e gitmek istedi ve burada içeri alınmayınca TÜİK'te çalışan memurları tehdit etti. Kılıçdaroğlu TÜİK memurlarını "Saray memuru" diye suçladı. Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde de Merkez Bankasına gitmiş ve kurum önünde açıklamalar yapmıştı. Peki Kemal Kılıçdaroğlu ne yapmak istiyor? Devlet kurumlarının önünde siyasi rant çabası mı? TÜİK ve MB'nin hedef alınmasının perde arkasında ne var? Devlet kurumları önünden toplumsal provokasyon hamlesi mi? Devlet kurumlarının önünde siyasi rant çabası mı? Gündemin öne çıkan gelişmelerini A Haber canlı yayınına katılan İletişimci-Yazar Ali Saydam ve Sabah gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu değerlendirdi.
İletişimci-Yazar Ali Saydam'ın canlı yayında öne çıkan sözleri:
"Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığının literatürde yaptığının net bir yeri vardır. 1960'lı yıllarda çok daha yaygındı. İnternet dünyasının yaygın olmadığı zamanlarda buna "fırdöndü PR" deniyordu. Görünürlüğü artırmak sansasyon yaratmak için yapılır. Aslında algıda karşılığı olmayan bir yaklaşım biçimi.
Buna soytarılık demek istemiyorum ama dikkat çekmek için bu tür provokasyonlara kalkışmak son derece basit bir halkla ilişkiler çalışmasıdır. Bunlar 1960'larda ABD'de çok yaygındı. İletişimde herkes her şeyi birden görür olunca etkisini kaybetti. Bu tür numaraları çok yapıyor.
Bu tür ziyaret işlerine iki türlü yaklaşmak lazım. Bir Merkez Bankası'nın Başkanı Şahap Kavcıoğlu gibi randevu verip gelen provokasyonu yumuşatacaksınız ya da TÜİK Başkanı'nın yaptığı gibi sert bir tavır koyacaksınız. Bu tercih meselesidir. Kemal Kılıçdaroğlu bu tarz işleri devam ettirecek gibi görünüyor. Yarın Genelkurmay Başkanlığı'na da gidebilir.
Kemal Kılıçdaroğlu kendine 'gölge cumhurbaşkanı' diyormuş. Bunun siyasi boyutta pek bir karşılığı yok. Bu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da yaptığı numaralardan bir tanesi. İmamoğlu 666 yataklı yurt yapıp 'yurt sorununu çözdüm' diyor. Oysa Gençlik ve Spor Bakanlığı yılda 50 bin yatak kapasiteli hizmet sunuyor. Bu tarz halkla ilişkiler numaraları yapıyorlar. Dertleri medyada görünürlüğü artırmak ve alan kaplamak. Bunu yememek lazım.
Bu tarz şovlara izin vermemek lazım. Bu insanlarla görüşürsünüz bundan bir şey çıkmaz. Geceden olayı başlatıyor. Mesajlar atıyor ve kendisini içeri alınmaması için her türlü adımı atıyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun tam olarak istediği de bu.
İtibarsızlaştırmayı Cumhurbaşkanlığı makamına karşı her türlü kullanan bir zihniyet TÜİK'in itibarsızlaştırılması sürecine gayet tabi yönelir. Bunlar bir tek yere kitlenmiş durumdalar. Dertleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmek. Bunun için HDP ile işbirliği, PKK ile anlayış birliği, elçilerle kol kola gelme gibi her türlü eylemi yapıyorlar. Burada kullanılan yöntem onlar için bir anlam taşımıyor.
Bunlar yakında OECD'nin de kapısına gidecekler herhalde. Çünkü onlar Türkiye'nin büyüme rakamını yükseltti. Bunlara göre OECD de yanlış söylüyor. Onların da yalan söylediğini savunup onlara da saldırıyorlar. Her türlü erdemsizliği kendine reva gören bu zihniyete karşı ne yapmalı asıl soru bu. Bunlar milli bağımsızlığın hiçbir yerinde yoklar. Dış politikayı 180 derece değiştireceğiz diyorlar. Nerede kaldı milli bağımsızlık?"
Okan Müderrisoğlu'nun öne çıkan açıklamaları:
"CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir plan dahilinde hareket ediyor. Ekim ayı itibariyle bürokrasiye imza atmayın atarsanız sonuçlarını düşünün diyerek bana göre "tehdit" mesajı gönderdi. Şimdi TÜİK'in kapısına dayanarak kurumları vasıta altına alma modeline geçti.
Bu modelin 3. fazında da "merak etmeyin bu kurumları teslim alacağız" algısı yaratmaya çalışıyor. Kendi açısından belki bir netice üretebilir ama toplumda güçlü bir siyasi karşılığı yok. Fakat bu tür anlık ve hedef odaklı bir seri faaliyet sürdürdükçe kendince gündem ve sansasyon üretip belli bir zaman dilimini de işgal etmeyi başarabiliyor.
Bu hareket tarzının sonraki adımları ön görüldüğünde buna karşı strateji geliştirmek oldukça mümkün. Kurumların itibarı ve sürdürebilirliği devletin temelini teşkil eder. Mevzuat dediğimiz yasal ve idari çerçeveyi belirleyen çok net hükümler vardır bir de bunu uygulayan bürokratlar vardır.
Bu devletin pratiğini ifade eder. Önce bürokrasi sonra kurumların kendisini baskı ve tehdit altında tutmak bu kurumları iş yapamaz hale getirir. Kamuoyu nezdinde bu kurumların itibarını çok ciddi bir şekilde değersizleştirir. Bu tehlikeli bir oyundur."