Son dakika: TÜİK'in kapısına randevusuz dayanan Kılıçdaroğlu neyi hedefliyor?
Son dakika haberine göre Gerginlik çıkarmak için her yola başvuran CHP lideri Kılıçdaroğlu, bu sefer TÜİK’i hedef seçti. TÜİK’ten randevu talebine olumlu cevap alamayan Kılıçdaroğlu, devletin kurumunu basmaya kalktı. Peki Kemal Kılıçdaroğlu ne yapmak istiyor? Devlet kurumlarının önünde siyasi rant çabası mı? Devlet kurumları önünden toplumsal provokasyon hamlesi mi? CHP devlet kurumlarını neden itibarsızlaştırma çabası içinde? TÜİK ve Merkez Bankası'nın hedef alınmasının perde arkasında ne var? TÜİK baskınını bugünkü köşesine taşıyan Sabah yazarı Burhanettin Duran, dikkat çeken tespitlerde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu randevu talebine olumlu cevap alamayınca adeta baskın yaparcasına Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) kapısına dayandı. Randevusu olmadığı gerekçesiyle TÜİK binasına alınmayan Kılıçdaroğlu bina önünde şov yaptı. Yeni bir provokasyona daha imza atan Kılıçdaroğlu, TÜİK'in randevu isteğini geri çevirmesini sosyal medya hesabı üzerinden duyurdu. Amacı TÜİK önünde vatandaşların da gelmesini sağlayarak gerginlik yaratmaktı ama FETÖ'cüler haricinde gelen olmayınca amacına ulaşamadı.
ÇALIŞANLARI TEHDİT ETTİ
Kılıçdaroğlu, Genel Sekreter Selin Sayek Böke ve Grup Başkanvekili Engin Özkoç ile Türkiye İstatistik Kurumu'na baskın yaptı. Böke ve Özkoç, içeri girmek için kapıdaki görevlilerle konuştu. Görevliler randevuları olmadığı için kapıyı açamayacaklarını söyledi. CHP heyetinin binaya girememesi üzerine Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, bu kez bina önünde açıklama yaptı. TÜİK'le ilgili olumsuz değerlendirme yapan Kılıçdaroğlu ve beraberindekiler daha sonra binadan ayrıldı. TÜİK'ten randevu alamadığını dün sosyal medya hesabından, "TÜİK'ten randevu istedim. Vermediler. Saat 11.00'de geliyorum haberiniz olsun!" sözleri ile duyuran Kılıçdaroğlu hem TÜİK çalışanlarına gözdağı verdi hem de vatandaşları davet etti. Ama Kılıçdaroğlu'nun bu çağrısına FETÖ'cüler haricinde vatandaşlar itibar etmedi.
FETÖ'CÜLERİN UMUDU
Bina önünden ayrılmak üzere iken, Kılıçdaroğlu'na bağıran bir kişi, oğlunun FETÖ'den tutuklu olduğunu belirterek, kendisine yardım etmesini istedi. Her fırsatta terör örgütü FETÖ'den dolayı tutuklanan veya KHK ile görevden ihraç edilenlerle ilgili düzenleme yapacağını söyleyen Kılıçdaroğlu'nun TÜİK önündeki toplantısına FETÖ'cülerin katılması dikkat çekti.
MUHALEFETİN TEHLİKELİ POPULİZMİ
Sabah yazarı Burhanettin Duran, TÜİK'in kapısına randevusuz dayanan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili önemli tespitlerde bulundu. Duran, bugünkü yazısında CHP'nin bu politikasını eleştirerek "Devlet kurumlarını karşısına alan tehlikeli bir muhalefet popülizmi üretiyor. Bürokrasiyi tehdit ederek sindirmeyi hedefliyor. " dedi. Duran'ın yazısı şu şekilde:
Kasım ayı enflasyon rakamlarının açıklandığı günde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun TÜİK'e randevusuz gitmesi ve orada yaptığı açıklamalar, muhalefetin tehlikeli bir savrulmaya doğru gittiğini gösteriyor. Kılıçdaroğlu'nun derdinin bilgi almak değil devlet kurumlarını hedef alan yeni bir muhalefet taktiği geliştirmek olduğu anlaşılıyor.
Daha önce Merkez Bankası ziyaretinde gösterdiği üzere Kılıçdaroğlu, kendisince "Saray kurumu" olarak gördüğü yapıları baskılama çabası güdüyor. Hayat pahalılığı üzerinden muhalefet yapmayı anlıyorum. Ancak Kılıçdaroğlu bir süredir çok farklı bir yaklaşım sergiliyor.
Devlet kurumlarını karşısına alan tehlikeli bir muhalefet popülizmi üretiyor. Bürokrasiyi tehdit ederek sindirmeyi hedefliyor. Yani "Dosya gönderenler var" ifadeleri ile devlet memurlarına yönelik "akıllarını başına alsınlar" tehditleri aynı amaca matuf: Devlet memurları üzerinde korku oluşturarak kurumların çalışmalarını engellemek.
Bu itibarla CHP'li yetkililerin TÜİK'i yalancılıkla suçlayan açıklamaları "hesap sorma" tehdidinden öte bir noktaya geçti. "Burası artık devletin kurumu değildir" ifadesi açıktan "devri sabık yapma" iradesinin beyanıdır. Kaldı ki, Dünya Bankası'nın ulusal istatistik sistemlerinin performansı ve geliştirme çabalarına yönelik Performans Endeksi'nde, 178 ülke arasında Türkiye en iyi 'İlk 20'de.
Ve TÜİK verileri aralıksız uluslararası denetime tabi. Yine de elbette CHP, bu kurumu eleştirebilir. Ancak "Saray rejimi" adı altında yaptığı "kurum karşıtlığı" demokrasimize zarar veren zehirli bir dil taşıyor.
CHP'NİN 'DİN SÖMÜRÜSÜ' MÜ?
Kılıçdaroğlu'nun TÜİK'e dair cümleleri tam şu şekilde: "Milyonlarca emekçinin ücret artışı, bu yalan dolan TÜİK rakamları üzerinden yapılacak.
Zulmü her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur. Kimse unutmasın, her Firavun'un bir Musa'sı vardır."
Görüldüğü gibi, bir taraftan dindar kesimlerle helalleşme mesajı veren Kılıçdaroğlu, diğer taraftan "zulüm" ve "Firavun" gibi çok sert söylemleri seferber ediyor. Daha önce de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleyenleri "hakiki Müslüman" olmamakla suçlamıştı. "Gayri milli," "hakiki Müslüman değil" ve şimdi "Firavun"...
Hadi CHPli üslubuyla söyleyelim. CHP'nin yeni dili "din sömürücülüğü" formuna büründü. Kendi bulunduğu yeri Hz. Ömer'le, karşısındakini Firavun'la nitelemek siyasal İslamcılara yöneltilen bir eleştiri değil miydi? Bu tarz muhalefet aklını Kılıçdaroğlu'na, eskiden AK Parti'ye danışmanlık yaparken şimdi CHP için çalışanlar mı verdi bilmiyorum.
Ancak bu dil artık AK Parti'den kopya çekmekten (Hz. Ömer'e atıf ve helalleşme çağrısı gibi) fazlası. Tersine "din sömürüsü"...
DİL VE TAKTİKLERDE HDP'LİLEŞMEK
Dahası, CHP ile HDP arasındaki yakınlaşmanın tezkereye "hayır" demekle sınırlı kalmadığı anlaşılıyor. CHP giderek muhalefet taktiklerinde ve sert söylemlerinde HDP'lileşiyor. Nitekim, HDP Grup Başkanvekili Hakkı Oluç da TÜİK baskınını, "Saray rejiminin demokrasiyle alakası kalmamıştır" şeklinde savundu.
CHP ve HDP arasındaki bu ortaklaşma, HDP'nin tutuklu eski eşbaşkanı Demirtaş'ın 'Erdoğan'ı devirmek için meydanlara çıkalım' önerisine muvafık görünmektedir. Bunun "mutlaka beraber bir gelecek inşa etmekle" sonuçlanıp sonuçlanmayacağı belirsiz. Gerçi HDP'nin Türkiye için tahayyül ettiği geleceğin ne olduğu da ziyadesiyle sorunlu. CHP'nin muhalefetinin giderek HDP'lileştiği tespitimi paylaşmayanlara diğer bir önerim de şu: Kılıçdaroğlu'nun muhalefet tonu, taktikleri ve söylemi giderek 1950'lerin yıkıcı CHP muhalefetine benziyor.
KILIÇDAROĞLU NE YAPMAK İSTİYOR?
Peki Kemal Kılıçdaroğlu ne yapmak istiyor? Devlet kurumlarının önünde siyasi rant çabası mı? Devlet kurumları önünden toplumsal provokasyon hamlesi mi? CHP devlet kurumlarını neden itibarsızlaştırma çabası içinde? TÜİK ve Merkez Bankası'nın hedef alınmasının perde arkasında ne var?
Prof. Dr. Zakir Avşar ve Takvim Gazetesi Yazarı Ekrem Kızıltaş, konuyla ilgili A Haber canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.
"SİYASETÇİNİN MUHATABI SİYASETÇİDİR"
Avşar, "Sayın Kılıçdaroğlu çok provokatif bir muhalefet tarzı izliyor şu anda. Siyasetçinin muhatabı siyasetçidir. Her şeyden evvel muhatabını doğru tayin etmesi lazım. TUİK yapısı bürokratik ve teknik bir kurumdur. Orada sadece uzmanlar vardır." ifadelerini kullandı.
"CHP'NİN ZİHNİYETİ HER ZAMAN BÖYLEDİR"
Buradan bir fayda elde edemeyeceklerinin altını çizen Avşar, "Bürokrat tehdidi kadar kötü bir şey yoktur. CHP hep şunu yapar ya bürokrasiyi ele geçirmeye uğraşır iktidar olduğu dönemlerde partizan bir bürokrasi yaratmaya uğraşır. Veya kendisine muti olmayan bürokratları sürekli sürgün eder. CHP'nin zihniyeti her zaman böyledir. Sizin TÜİK'in önünde ne işiniz var?" dedi.
Takvim Gazetesi Yazarı Ekrem Kızıltaş ise "Ortada ciddi bir problem var. Türkiye Cumhuriyeti devletinin şu anda karşı karşıya bulunduğu bir durum var. İhracatımız rekor üstüne rekor kırıyor, üretimimiz artıyor, istihdam yükseliyor. Türkiye dünyada devletleri arasında salgınla alakalı süreç dolayısıyla ayrışarak büyümede ön planlara çıkıyor. Tuhaf bir şekilde aynı günlerde döviz fiyatları tuhaf bir şekilde yükseliyor." şeklinde konuştu.
"DOSTLARI TARAFINDAN BAŞLATILAN SALDIRILARIN UZANTISI"
Kızıltaş, "Birileri döviz üzerinden saldırıyor. CHP'nin başını çektiği Millet İttifakı'na mensup bir takım partilerden bir tanesi bile şu ana kadar ülkemize yönelen ve aslında ciddi manada zarar veren döviz saldırısı konusunda neredeyse tek kelime etmediklerini, ağızlarını açmadıklarını görüyoruz. Bu da dostlarıyla iktidara geleceklerini söyleyen birilerinin dostları tarafından başlatılan döviz saldırısının uzantısı olarak Türkiye'de değişik davranışlarda bulunup siyasi rant toparlamaya çalıştıklarını gösteriyor. TÜİK'e gidip onun üzerinden siyasi hesaplaşma yapmaya kalkmak herhalde bir tür gövde gösterisi yapmaya çalışmak gibi bir şeydir.açıklamasında bulundu." açıklamasında bulundu.
TERÖR ÖRGÜTÜ GİBİ
TÜİK baskınını sert dille eleştiren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Kılıçdaroğlu'nun terör örgütü lideri gibi davrandığını söyledi. Soylu, "Kılıçdaroğlu, suç ve suç örgütleriyle ilişkisiyle, o iklimin ve sözlerin etkisiyle siyasi tarihimizde görülmeyen yöntemlere başvuruyor. Ana muhalefet partisi Genel Başkanı, PKK, DHKP-C ve organize suç örgütlerinin ağına düşüp, onlara özenip mekân basmaya gitmez. Siyasetin ve devletin kaidesi bellidir. CHP, başında ehliyetini kaybetmiş bir kişi ve bunu istismar edenlerin işgalindedir" dedi.