A HABER GALERİ
İBB'ye kayyum atanır mı? Belediye meclisi yeni bir başkan mı seçecek? A Haber canlı yayınında çarpıcı detaylar
İBB'ye yönelik yolsuzluk ve terör soruşturmasında Ekrem İmamoğlu'nun da aralarında olduğu 106 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Bundan sonraki süreç merak konusu oldu. İBB'ye kayyum atanacak mı? Gözaltı süreci ne kadar sürecek? Uzman isimler A Haber canlı yayınında konu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik yolsuzluk ve terör soruşturmasında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da aralarında olduğu 106 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.

Peki, süreç nasıl işleyecek? İBB'ye kayyum atanır mı? İmamoğlu üzerinden sosyal medyada nasıl bir algı operasyonu yürütüldü? Ekonomiye operasyon mu çekildi? Uzman isimler A Haber canlı yayınında konu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
İşte o açıklamalardan satır başları;

GÖZALTI SÜRESİ NE KADAR?
Avukat Burak Evci: Toplam 4 günlük bir gözaltı sürecinin olması söz konusu olacaktır. Bu sürenin bitmesinden itibaren ise 12 saat içinde kişiler hakim huzuruna çıkartılacaklardır. Dosya kapsamında çok fazla failin olması ve bunların ifadesinin alınması aşamasında belki farklı faillerin de sürece dahil olması atılı suçların çok olması sebebiyle bu süre her ne kadar yetersiz olsa da burada kolluk kuvvetlerinin insanüstü bir gayretle bazen geceleri de ifade almak suretiyle bu süreci tamamlayacaklarını düşünüyoruz.

BELEDİYE MECLİSİ Mİ SEÇECEK?
Belediye kanuna göre belediye başkanları herhangi bir hastalık, istifa veya bir suç işlenmesi durumunda bu halde belediye meclisi yeni bir belediye başkanı seçer ve süreç bu şekilde devam eder.

İBB'YE KAYYUM ATANACAK MI?
Fakat bu durumun terör örgütü ile iltisaklı olması halinde yani suç örgütü kurulması, terör örgütleriyle iltisaklı olunması halinde bu durumunda İçişleri Bakanlığı tarafından ilgili belediyeye kayyum atanması söz konusu olacaktır.
Sayın İmamoğlu ile alakalı olarak yapılan soruşturmalarda saymış olduğumuz iddialar bulunduğu için ilerleyen süreçte muhtemelen İçişleri Bakanlığı tarafından belediyeye kayyum atanması söz konusu olacaktır.

"BELEDİYELERİ YAĞMALAMAYA BAŞLADILAR"
Gazeteci Kurtuluş Tayiz: CHP'nin siyasi operasyon savunmasını çok komik buluyorum. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra CHP'nin başına geçtiği yönetmeye hak kazandığı birçok belediyede korkunç bir yolsuzluk olayları patlak vermeye başladı. Gözle görülebilir derecede bir anda bu belediyeleri deyim yerindeyse yağmalamaya başladılar.

"ŞİKAYETLERİN KAYNAĞI CHP'NİN İÇİNDEN"
Birçok soruşturmada sanılıyor ki AK Parti talimat verdi cumhuriyet savcıları bu işi yönetiyor. Bakın şikayetlerin kaynağı CHP'nin kendileri. CHP'nin yönettiği belediyelerdeki kendi kadroları özel kalemi ile genel sekreter yardımcısı gitmişler savcıya şikayette bulunmuşlar. Birçok belediyede durum budur. CHP'nin kendi itirafçıları var.

EKONOMİYE KİM NEDEN OPERASYON YAPTI?
Takvim Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Faruk Erdem: Bir panik havasıyla açıldı Borsa ondan sonra da bazı kurumların satışlarıyla birlikte küçük yatırımcı da onların peşine takıldı panikle yüzde 7'nin üzerinde bir düşüş yaşandı ama kurumlar zaten devre kesicileri devreye sokarak çok daha büyük bir paniğin olmasını önlemiş oldular. Kurda da başka oyunlar oynanmaya çalışıldı ama ona da müdahale edildi. Bugün beklediğimiz gibi Borsa küçük de olsa bir yükselişle açıldı. Tepki alımları gelecektir ve normal seyrine dönecektir bugün.

TEHLİKELİ SENARYO
Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu: Birkaç farklı noktaya işaret etmek istiyorum. Birincisi Ekrem İmamoğlu 2019 yılında kim tarafından üretildi? İstanbul'da küçük bir ilçede mütevazi bir belediye başkanıyken nasıl İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday gösterildi. Bu projeyi kim üretti? Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bizzat evine giderek kendisiyle görüşme gereğini neden duydu? İmamoğlu kimin ürettiği nasıl bir projeydi? Bugün bunların bir kez daha açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

NASIL CHP GENEL MERKEZİNDE HAKİMİYET KURABİLİYOR?
İkinci husus İmamoğlu İBB Başkanı olarak merhum Deniz Baykal'ın kızı Aslı Baykal'ın son sosyal medya paylaşımda ifade ettiği gibi nasıl oluyor da Ankara'da CHP Genel Merkezi üzerinde hakimiyet kurabiliyor? Benim bizzat izlediğim kurultayda akşam saatlerine kadar dönemin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçileceğine ilişkin yaygın kanı ve kanaat varken o arada ne değişiyor da birden bire Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ikilisi ittifak oluşturuyor Özgür Özel bir tür emanetçi genel başkan olarak buraya oturuyor ve aynı zamanda hançerlendim diyen Kemal Kılıçdaroğlu şaibeli kurultay iddialarına bir cevap bulunması gerektiğine ilişkin girişimlerde kamuoyuna dönük beyanlarda bulunuyor.

BÜYÜK BİR SORU İŞARETİ
Bir başka husus 6'lı masa sırasında cumhurbaşkanı yardımcılığı pazarlığı, eğer bizi denkleme sokmazsan biz istifa ederiz şeklinde yine Kılıçdaroğlu'nu baskılamaya dönük Ankara'daki otel lobilerinde Çankaya Belediyesi'nin tesislerinde hangi pazarlıklar yürütüldü ve ne amaçla yürütüldü? Bu da bir başka büyük soru işareti olarak ortada duruyor.

"SİYASİ KAMUFLAJ FAALİYETİ"
Bir belediye başkanının belediye ile ilişkisinin ne olduğu ve o kente hizmetinin ne olduğu değil de Türkiye'yi yönetmeye dönük iddiasının ne olduğunun konuşulması ise aslında tamamıyla bir siyasi kamuflaj faaliyetiydi. Ekrem İmamoğlu bagajının ne kadar büyük olduğunu sırtındaki kamburun ne kadar büyük olduğunu ve artık mızrağın çuvala sığmadığını gören ve bilen bir aktördü. Bu nedenle 3 yıl öncesinden kendisini cumhurbaşkanı adayı haline getirmeye dönük aceleciliği, emanetçi genel başkan diye tanımladığım Sayın Özgür Özel üzerinde oluşturduğu otorite, parti meclisine ve MYK'ya isimlerini sokarak partinin iç müzakerelerinde kim ne diyor diyerek hakim olduğu konular ve buradan neyi hedeflediği, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı sıfatını kazanarak haftanın belli günleri Ankara'ya gelerek kimlerle ne kulis yürüttüğü, Ankara'da özel bir medya ekibini neden ve nasıl oluşturup bu arkadaşları hangi görev ve pozisyonda istihdam edildikleri ve bunun ekonomik karşılığının nasıl üretildiği, bütün bunlar aslında geliyor gelmekte olanı çağrıştırıyordu.
Sayın İmamoğlu'nun bugün Devlet Bey'in de ifade ettiği gibi suçluluğu ispat edilinceye kadar masumiyetini esas almak, Türk yargısına güvenmek, süreci soğukkanlılıkla ve sabırla izleyip beklemesi gerektiğine ilişkin çağrısına katılıyorum.

"İKİ BÜYÜK OPERASYON YÜRÜTÜLÜYOR"
Sosyal medya üzerinden şu anda iki büyük operasyon yürütülmeye çalışılıyor. Bunlar son derece profesyonel ve son derece organize bir şekilde yürüyor. Bunlardan birincisi artık bu iş bitti sandık bundan sonra bir daha milletin önüne gelmez biz bu işi bu hesaplaşmayı sokakta görelim diyen zihniyet bir tür pasif direniş dahil olmak üzere sokağa çağrılar ki Sayın Bahçeli'nin o konudaki uyarısı çok yerinde tutarlı ve çok isabetli. Bir başka senaryo üretilmeye çalışılıyor. Türkiye'yi istikrarsızlaştırma senaryosu.

"EKONOMİYE VE VATANA İHANET"
İkincisi de ekonominin oldukça hassas ve gerçekten çıkışa geçmekte olduğu bir dönemde kurlar da dahil olmak üzere piyasalarda istikrarsızlık yaratmaya dönük bir takım organize ataklar ve bu işin finansal kısmı. Ama bir de sosyal medya dalgasıyla kamuoyunu panikletmeye dönük son derece tehlikeli ve gerçekten ekonomiye ve vatana ihanet derecesinde yürütülmeye çalışan faaliyetler. Bunlar birbirinden bağımsız değil. Özellikle bu hususlara dikkat etmek gerek finansal piyasalarda gerekse toplumun bu süreci izleme ve değerlendirme sürecinde kural dışı şiddetle ifade edilebilecek ve demokrasinin tüm hassas noktalarını yani sinir uçlarına basarak tahrik edecek her türlü faaliyet beyan ve eylemden kaçınılmasını özellikle telkin ve tavsiye ediyorum.

"İMAMOĞLU VE EKİBİNİN AMACI BU"
Ekrem İmamoğlu ve çevresinde örgütlenenlerin amacının da aslında özü itibariyle bu olduğunu düşünüyorum. Bir dokunulmazlık zırhı bir siyasal kimliği cumhurbaşkanı adayı sıfatıyla ilişkilendirerek adeta fiili cumhurbaşkanı kimliğine oturtmak. Bunu nereden biliyoruz? Sayın Özgür Özel geleceğin cumhurbaşkanına riskli bir ifade kullanarak darbe yapılmıştır diyor. Hukuki tasarrufu darbe ile açıklamaya çalışmak veya 15 Temmuz hain darbe girişimi ve 12 Eylül ile bugünkü hukuki süreci bir araya getirmek gerçekten duygusal yoğunluk içinde kontrolsüz söylenmiş sözlerse belki bir yere kadar tolere edilebilir ama son derece yanlış ve tehlikelidir.