A HABER GALERİ

Nükleer silahlar uzmanı
Sivil hayata geçtikten sonra Avustralya'nın Ankara Büyükelçiliği'nde Siyasi ve Ekonomik Danışman olarak görev aldı. Aynı dönemde Viyana'daki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ve Cenevre'deki BM Silahsızlanma Enstitüsü (UNIDIR) ile Londra merkezli Verification Research, Training and Information Center'da (VERTIC) akademik çalışmalarını sürdürdü.

2003-2007 yıllarında Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığı görevini yürüttü. Fidan'ın bu dönemde Afrika, Orta Doğu, Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlar'da neredeyse ayak basmadığı ülke kalmadı.


12-13 Nisan 2010'da Washington'da düzenlenen Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Türkiye'yi temsil etti. Mart 2008'den Şubat 2011'e kadar Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti'nde yer aldı. TİKA Başkanlığı ve Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı makamlarında sergilediği başarılı performansının yanında istihbarat alanındaki bilgisiyle de dikkat çeken Fidan, 17 Nisan 2009'da, dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner'in yardımcılığına getirildi. Daha önce görev süresi iki kez uzatılan Taner'in emekli olmasının ardından, AK Parti hükümeti tarafından 27 Mayıs 2010 tarihinde, henüz 42 yaşındayken, MİT Müsteşarlığı makamına atandı. Fidan böylece MİT tarihinde müsteşarlık koltuğuna oturan en genç isim oldu.

Fidan'ın yeni görevi medyada, 'MİT'te yeni dönem' yorumlarıyla karşılandı.
Türkiye'nin istihbarat zaaflarını ortadan kaldırmayı hedefleyen Fidan, öncelikle haberalma örgütlerinin ABD'deki gibi dış (CIA) ve iç (FBI) şeklinde ikiye ayrıldığı modeli teşkilata uyarlamaya çalıştı.

Mavi Marmara ile gündeme geldi
MİT'in başına geçmesinin hemen akabinde, 31 Mayıs 2010 akşamı gerçekleşen Mavi Marmara olayı, Fidan'ın adının uluslararası alanda gündeme taşınmasına sebebiyet verdi.


Dönemin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, "Türkiye dost bir ülke ve stratejik bir müttefik. Fakat son haftalarda İran destekçisi bir adam Türkiye MOSSAD'ının başına atandı. Onların elinde önemli miktarda sırrımız var. Son iki aydaki izlenimimiz, bu sırları İran'a açabilecekleri yönünde. Bu da çok rahatsız edici" sözleriyle Fidan'ı hedef alması, mevcut gerilimi daha da derinleştirdi.


PKK ile görüşmeler yaptı
Fidan, görevinin ilk aylarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki MİT merkezlerini ziyaret etmişti. Fidan'ın ismini Türkiye gündeminin ilk sıralarına çıkartan gelişme ise Türkiye ile savaşan ayrılıkçı örgüt PKK'nın yöneticileriyle 2009 yılında Norveç'in başkenti Oslo'da yapılan müzakerelerin ses kaydının internete sızması oldu.

Dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile beraber katıldığı görüşmelerde Fidan, PKK'lı Sabri Ok, Mustafa Karasu ve diğer isimlere kendisini, "Sayın Başbakanımızın özel temsilcisiyim, Sayın Başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi" sözleriyle tanıttı.

Fidan, masadakilere İmralı Adası'ndaki cezaevinde ömür boyu hapis cezasını çeken PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesini de aktardı. Türkiye'de medya organlarında 'Oslo görüşmeleri' adıyla anılan müzakereler nedeniyle Hakan Fidan, özellikle muhalefet partilerinden eleştiri aldı.

Öcalan'ın İmralı Günleri kitabının yazarı Cengiz Kapmaz, görüşmelerin perde arkasını, 22 Eylül 2011 tarihinde Akşam gazetesinden Burcu Bulut'a verdiği röportajda anlattı (haberin orijinal metni). Kapmaz röportajında, "Hakan Fidan olmazsa Abdullah Öcalan, bunu süreci bozma nedeni sayar. Çünkü aralarında karşılıklı dostane ilişki oluşmuş." cümlesini kurdu.

'Uludere' istihbaratını yalanladı
28 Aralık 2011 akşamı, TSK'ya bağlı savaş uçaklarının Şırnak'ın Uludere İlçesi'nde Irak sınırından Türkiye'ye geçmek isteyen sivil kaçakçıları PKK'lı zannederek vurması, Fidan'ı yeniden tartışmaların odağına yerleştirdi.

Ocak 2012'de teşkilatın 85. kuruluş yıldönümü törenleri kapsamında gazetecileri ağırlayan Fidan, Uludere saldırısına kaynaklık eden istihbaratın MİT'ten verildiği yönündeki söylentileri yalanladı. MİT Müsteşarı, isim vermeden bu iddiayı ortaya atan Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu'yu eleştirdi.

7 Şubat ifade krizi
7 Şubat 2012 tarihi, Hakan Fidan etrafında gelişen olaylar arasında sivil bürokrasideki çekişmeleri açığa çıkaran en bariz olay konumundaydı.

Emre Taner, Afet Güneş ve iki MİT mensubu ile birlikte Fidan'ın da KCK'ya dönük soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması, Türkiye'yi derinden sarstı. Hükümet kanadı ve kamuoyunda ciddi rahatsızlık doğuran bu girişim sonrası, Fidan ve diğer dört ismi ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya'ya, 11 Şubat 2012 günü dosyadan el çektirildi.

Ardından da MİT mensupları ile bazı kamu görevlileri hakkında ceza soruşturması açılmasına, Başbakanlıktan izin alınması şartı getiren 6278 sayılı 'Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' çıkarıldı.

O dönem başbakanlık koltuğunda oturan Tayyip Erdoğan, Fidan için "Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sır küpü. Türkiye'nin geleceğinin sır küpü" ifadelerini kullandı.