Bana sorarsanız Türkiye parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine adamakıllı tartışarak geçmedi.
Şurda burda elbette konuşuldu ama son derece kaotik bir atmosferde.
O kadar ki kimin ne dediğinden ziyade, kimin nerde kimin yanında durduğu belirleyici oldu.
Haliyle "sistemler" arasında sağlıklı bir karşılaştırma yapılamadı.
Kaldı ki eski sistemi savunanlar da parlamenter sistemin nasıl olmaklığı konusunda hemfikir değillerdi.
Gerçi yeni sistemi savunanlar da adlandırma konusuna ("Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" mi "Başkanlık Sistemi" mi?) netlik kazandırmamışlardı.
Net olan tek bir şey vardı: SayınErdoğan. Zaten tartışmanın odak noktasıda ondan başkası değildi.
Sistem tartışması çoktan araçsallaşmıştı.
Bir taraf, "Madem Erdoğan parlamenter sistemi kaldırmak istiyor, sımsıkı sarılalım, ve madem başkanlık sistemini getirmek istiyor, inadına karşı çıkalım..." zihniyetiyle hareket ediyordu.
Hülasa, esasta karşı çıktıkları başkanlık sistemi değil, Sayın Erdoğan'dı.
Bunu da en açık şekilde PKK'nın siyasi ayağının eşbaşkanı dillendirmiş, "Seni başkan yaptırmayacağız!" diyerek hedeflerini ortaya koymuştu.
ABD'den AB'ye, PKK'dan FETÖ'ye, İYİP'den CHP'ye kadar aynı hedef doğrultusunda hareket etmişlerdi.
Karşılarında da malumunuz "Cumhur İttifakı" yer almıştı. Bu ittifak da öyle masa başlarında değil, 15Temmuz'da, arazide şekillenmişti.
"Seni başkan yaptırmayacağız" diye meydan okudukları Erdoğan da, cumhurbaşkanı olması hasebiyle 15 Temmuz direnişinin başkumandanıydı.
Tabiri caizse, saflar netleşmişti.
Bir yanda 15 Temmuz'a "tiyatro" diyen Kılıçdaroğlu vardı, diğer yanda 15 Temmuz'da bu aziz milleti "ölümüne" direnişe çağırarak vatanın işgaline engel olan Erdoğan.
Sistem tartışmasını hiçbir şekilde araçsallaştırmayan, hatta hem Erdoğan'a karşı çıkmayıp hem de parlamenter sistemi savunalar az da olsa yok değildi. Ne ki sesleri o kargaşa içinde kaybolup gitti.
Son günlerde sistem tartışması üzerine kimi arkadaşlarımız parlamenter sitemin fenalıklarını sayıp döküyorlar. Parlamenter sistemin cari olduğu yıllara dair istatistik paylaşıp, "Bakın işte doğru dürüst 2 yılı dolduran hükümet yok; bu kadar istikrarsız bir sistemde icraat yapılamaz!.." diyorlar.
Parlamenter sistemin melanetlerini bizzat yaşadım, gördüm. Haksız da sayılmazlar...
Lakin şu da var: Demirel'in ilk başbakanlık dönemi, Özal dönemi ve özellikle 15 yıl tek başına hükümet kuran Sayın Erdoğan, parlamenter sitemde, Türkiye'ye bir Türkiye daha katacak kadar büyük icraat yaptı.
Bildiğimiz, bilmediğimiz sistemden kaynaklanan birçok bedel ödemiştir, amenna!
Fakat sistemden kaynaklanan bedellerin zihniyetten kaynaklanan bedellerden daha ağır olduğunu düşünmüyorum.
Ben futbolda bile sisteme değil, sonuca bakarım.
Mesela, aynı sistemde NurettinSözen de İBB Başkanlığı yaptı Erdoğanda! Şimdikini de görüyorsunuz işte.
Demem o ki, bazen öyle fecaat yönetimlere maruz kalırsınız ki, "İyi ki bir buçuk yıl sürdü, 5 yıl dayanamazdık!.." dersiniz.
Parlamenter sistemde böylesi "hükümetleri" gördüm de ondan söylüyorum.
Bu tarz hükümetleri cumhurbaşkanlığı sisteminde düşünmek bile istemem. Türkiye'nin tüm kazanımları 5 yılda biter diyeyim de varın gerisini siz hesap edin.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.