Boğaziçi Üniversitesi Rektörü
Prof. Melih Bulu kendisini protesto eden öğrencilerin arasında konuşurken bir ara "
Network çok önemli..." diyor.
Bir öğrenci kızımız fırsatı kaçırmıyor, şappadak o espriyi patlatıyor:
"
Çokomelli..."
Orantısız zekâ böyle bir şey galiba. "Çok" ve "önemli" sözcüklerinden çikolata markası üretebiliyor maşallah.
Daha orantısız zekâya sahip olsaydı, "
Çok" sözcüğünden apostrof marifetiyle üreteceği "
Ok"u istemediği rektöre saplayabilirdi.
Sözcü gazetesi yazarı
Yılmaz Özdil dostumuz vaktiyle böylesi bir seri üretime
girmiş, "Ak'deniz, Or'ganizasyon,
İcra'at, Şeker'leme, Top'lum, Şam'piyon,
Benj'amin..." diye kaptırıp gitmişti.
Sanırım bu yeteneği de
Bekir Coşkun'dan kapmıştı. (Işıklar içinde yatsın,
"
Reception"dan apostrof marifetiyle
"
Recep" üreterek dönemin Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan'a ulaşmayı başarmıştı.)
Hay Allah! "Çokomelli" ha?!
Gel de gül gül ölme!
***
Prof. Melih Bulu Boğaziçi Üniversitesi'ni çok kısa süre içinde dünyanın sayılı üniversiteleri arasına sokacağını söyler söylemez bir erkek öğrenci hançeresini yırtarcasına bağırıyor:
"
Yav istemiyoruuuuz!..."
Diğer öğrenciler de rabarbayla istemediklerini belirtiyorlar.
Diyeceksiniz ki, ne var bunda, rektörü istemedikleri için vaat ettiği hiçbir şeyi de istemiyorlar işte.
Peki...
Sayın Bulu, "LGBTİ kulübümüze vereceğim destekle üniversitemizin adını tüm dünyada 'cinsiyet ayrımcılığına' karşı etkinliklerin merkezi haline getireceğim..." deseydi aynı şekilde "Yav istemiyoruz!" derler miydi?
Yoksa...
Kısa süre önce "
Trans çocuklar vardır" şeklinde bir bildiri yayımlayan Boğaziçi LGBTİ kulübü bizi yanlış anlayabilir endişesiyle, en azından susmayı mı tercih ederlerdi?
***
Gerçekten de çok ilginçti, tekrar tekrar izledim... Rektör zorlukla söz alıp, "Çocuklar bir randevum var, şimdi izin istiyorum. Ama yarın..." diyor.
Sözünü tamamlamasına bile izin vermeyip "Yuuuuuh!.." çekiyorlar.
Rektör "Bir soru da arkadan alalım..." diyerek hiç söz almayan bir öğrenciye söz veriyor.
Öğrenci sözü alır almaz, "Hiç utanmanız yok mu?" şeklinde "soru" yöneltiyor.
Sonra da "liyakat ve ehliyet" diskuru çekiyorlar.
Rektör protestolar arasında "Bakın benim bu konuda bir makalem var..." diyor.
"Sen makale de mi yazarmışsın!" dercesine "O'ooo!" diye aklı sıra dalga geçiyorlar.
Rektör naçar "İstinye Üniversitesi'ni kurdum... Daha 4'üncü senesinde dünyanın ilk 400 üniversitesi arasına girdi..." diyor.
Biri "Vayyy!" çekiyor, diğeri "Ben ikna oldum" diyerek orantısız mizah yeteneğini cömertçe sergiliyor. Bir başkası da posta atıyor:
"
Hadi ordan yaaa!..."
İçlerinden biri de şu soruyla arkadaşlarından bir hayli alkış alıyor: "Kendi kişisel kariyerinizi, geçmişinizi ve konumunuzu savunamazken bizim 150 yıllık değerlerimizi nasıl savunacaksınız?"
Bu 150 yıllık "değerler" arasında
George Washburn'un ibretamiz anılarından da söz eden Gaffar Yakınca dostumuzun kulaklarını çınlatarak mahut "genç çeriye" soralım:
"Hendek terörizmi" döneminde bildiri marifetiyle
yabancı devletleri Türkiye'ye müdahaleye çağırmak da var mıydı bu değerler arasında?