Merhume Şule Yüksel Şenler'i "Huzur Sokağı" romanını atv için diziye uyarladığımız 2012'de tanıdım.
Romanının diziye uyarlanması karşısında çok heyecanlanmış, yaptığımız işi de çok beğenmişti.
Mültefitti...
Kentli, dindar ve öncü kişiliğinin yanı sıra müthiş bir iletişim gücü vardı. Sanki ilk kez değil de yıllar yılı tanış gibiydik.
Laf lafı açmış, merhum YücelÇakmaklı'nın 70'li yıllarda "BirleşenYollar" adıyla çektiği Huzur Sokağı'nınsinema versiyonunu da konuşmuştuk. Feyza'yı Türkan Şoray, Bilal'i de İzzetGünay canlandırmıştı. Şule Hanım buvesileyle Türkan Şoray'la çok sevimli,çok hoş bir anısını da bizimle paylaşmıştı.
Doğrusunu isterseniz, Şule Hanım'ın dizimizde "Feyza" karakterini canlandıran Selin Demiratar'la "iletişim" kurduğunu bilmiyordum.
Selin Hanım telefonla arayıp cenazenin nerden kaldırılacağını sormasaydı veya Huzur Sokağı yazarının veda yolculuğuna iştirak ettiği Eyüp Sultan'ın avlusunda ayak üstü görüşmeseydik hiçbir zaman bilmeyecektim. Şule Yüksel Şenler belli ki sadece TürkanŞoray'ın değil sonraki kuşağın nitelikli oyuncularındanSelin Demiratar'ın da sevgi ve saygısını kazanmıştı.
***
Orta mektep yıllarında içercesine okuduğum romanlardan biri Orhan Kemal'in El Kızı'ydı.
Roman bitince yaşça benden oldukça büyük yakın bir akrabam sitayişle bahsederek Huzur Sokağı'nı hediye etti.
Şaşacaksınız ama söyleyeyim sıkı bir CHP'liydi ve Trabzon'da bir ortaokulda müdürlük yapıyordu.
Demem o ki Huzur Sokağı'nın herkese hitap eden bir yanı vardı. Zaten bu nedenle milyonlarca okundu.
Feyza, Cemil Meriç'in ifadesiyle, Batı'ya gidip doğuya varanlardandı. Doğu'ya yani Bilal'e.
Lakin bir iddia yüzünden Bilal'i kaybetmiş, bu kaybın acısıyla da yıllar yılı bir arayışın içine girmişti. En sonunda da "ballar balını buldum / kovanım yağma olsun" kıvamına erişmişti.
Bu kıvam, Allah'tan başkasına boyun eğmeyen özgün bir bireye mündemiçti.
Bireyselliği "keşfeden" bar kızı Neriman'ın ardından, dekadansın ayartıcı seylâplara direnerek "eşrefi mahlukat" katına yükselen Feyza'nın bireysel direnişini okuyunca mideme yumruk yemiş gibi oldum...
Romanı yan komşumuz istedi ona verdim, o okudu bir başkasına verdi, derken tüm mahalle aynı nüshayı okudu. (Öyleydi, kitap satın almak o vakitler meseleydi.)
En son okuyan (Sabahat teyzenin oğluydu galiba) "romanın son sayfası kayıp, kimdeyse Allah rızası için getirsin" diye feveran etmişti.
Son sayfası eksik o nüsha hâlâ bende duruyor.
Mahalle sakinlerinden biri (kimdi unuttum) Feyza'nın ölümünü anlatan satırlara çok üzülmüş, bir başkasının üzülmesini istememişti.
***
Bir nesli derinden etkilemiş adeta var kılmış bir kült roman olan Huzur Sokağı'nı birileri "hidayet romanı" falan tesmiye eder. Fakire soracak olursanız, illaki bir tanım yapılacaksa "telkin romanı" derim.
Şule Yüksel Şenler de Kerime Nadir'lerden daha yetenekli bir roman yazarıydı.
Ama onun romanla eğleşecek, üzerinde sabırla çalışacak, yeni eserler verecek vakti yoktu.
Gördüğü manzara Necip Fazıl'ın anlattığıdır: "Aman efendim, aman! / Galiba âhir zaman! / Manzarası yurdumun, / Tufan gününden yaman!.."
Huzur Sokağı yazarı çocuklarını tufandan kurtarmak isteyen bir anne şefkatiyle yollara, meydanlara koşmuş, konferans konferans ülkeyi bir uçtan diğer uca dolaşmış, davası uğruna mahpus damlarında yatmıştır.
"Anadolu büyüklüğündeki dava taşını gediğine koymak için" kimsenin kınamasına aldırmadan bir ömür mücadele etmiştir.
Sonsuz rahmet dilerim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.