Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Rab olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı ve peygamber olarak Muhammed'i sevip beğendim diyen kimse cenneti hak etmiştir. (Ebu Davud, Nesai)
Yaratıcı olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı, peygamber olarak da Hz. Muhammed'i (s.a.v.) seçen kişi günahı ne kadar çok olursa olsun sonuçta -nihayette- mutlaka cennete girer. Günahının cezasını çektikten sonra. Zira cennetin anahtarı tevhiddir. İmandır.
Allah'ın razı olduğu söz:
"Ben Müslümanlardanım" (Fussilet, 33)
sözüdür. Bu sözü söyleyen Allah'ın zimmetindedir. Bu sözden razı olan Allah'tan razı olur. Allah da bu sözden razı olur.
Müslüman'dan razı mıyız?
Yani kendimizden razı mıyız acaba? Halimizden. Ahvalimizden. Gidişatımız iyi mi? En önemlisi Allah bizden razı mı? "Ey erginliğe erişmiş nefis! Rabbine dön. Sen ondan razı, o senden razı. Hakiki kullarımın arasına gir. Cennetime gir."
Bulaşıcı bir hastalıkta Ebu Ubeyde vefat edince çok üzülen Hz. Ömer, Ebu Ubeyde gibi mümin aradığını yansıtan şu soruyu sordu:
İslam için ne istersiniz? Ne yapmayı arzu edersiniz? Kimi şöyle dedi: "Bir oda dolusu altınım olsa. Dini onlarla güçlendirsem. Kimi başka bir şeyi.."
Hz. Ömer uzun uzun dinledi. Sonra şöyle dedi: Bana gelince; ben şu oda dolusu Ebu Ubeyde isterdim, onlarla insanları idare ederdim.
Evet; 'Din olarak İslam'ı seçtik' (Maide, 3) ama gereğini tam yapamadık.
Gün geldi hevamıza göre Kur'an yorumladık. Gün geldi Hz. Peygamber'i yok saydık. Gün geldi hadisleri, gün geldi tasavvufu, gün geldi mezhepleri yok saydık. Kısacası
ambara fare girdi. Kemiriyor. Bu kemirgenleri
uzak tutmak lazım.
Allah buyurdu:
"İslam'dan başka din peşinde olan bilsin ki o din asla kabul edilmeyecek." (Ali İmran, 85). Rabbin hükmü bu. Zira din kemale erdi. Daha kitap, daha Resul, daha semadan haber gelmeyecek. Gelen geldi. "Bugün dininizi kemale erdirdim. Nimetimi size bahşettim. Size din olarak İslam'ı seçtim. (Maide, 3) Seçen Rab seçti. Seçtiğini de ilan etti. Daha başka ne arar karanlıkta güneşi arayan kör!
Muhammed'i (s.a.v.) seçtik
Allah O'na gönderdi. Cebrail
getirdi. O da alacağını aldı. Mekke'nin
şımarık paganları 'niye bu yetim çocuk'
da niye biz değiliz dediler. Masumane
değil, korkunç bir hasetle biz değiliz dediler. Masumane değil, korkunç bir hasetle ayaklandılar. Allah cevap verdi.
"Allah peygamberliği -risaleti- nereye vereceğini en iyi bilendir." (Enam, 124) Size mi soracak. Dünün veya bugünün de bağnazlarına cevaptır aslında. Allah size mi soracak kimi seçeceğini. Göndereceğini.
Din olarak İslam'ı seçtik
Dünyayı biliyoruz. Dinleri. Felsefeleri. Akımları. İdeolojileri. Hepsini. Kimin ne vadettiğini de, hayalini de, kimin neyi bozduğunu da, boşa kürek çektiğini de.
Hiç kimsenin dinine, inancına sözümüz yok. Ama dinimize ait sözümüz var. İslam iki âlemin huzurudur. Kurtuluşudur. İki âlemin sevgisidir. Saadetidir. İslam'ın ne vadettiğini, gelecekte insanlığa ne vereceğini iyi biliyoruz. Bildiğimize de iman ediyoruz. Rabbimiz bize bir isim verdi. Müslüman ismi. O isimle, o isme layık yaşamak da yaşam felsefemiz olmalı.
Allah'a çağıran, dine ve dünyaya yararlı iş yapan ve 'Ben Müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kim vardır. (Fussilet, 33)
Kim?
Allah'ın boyasıyla, emrettiği rengiyle boyandık. (Biz Allah'ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah'ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet ederiz. (deyin) (Bakara, 38)
Hamd olsun Müslümanız. Öyle dünyaya geldik. Öyleyiz. Öyle ölürüz. Ve inşallah öyle diriliriz.
Allah'ı Rab, Muhammed'i peygamber, İslam'ı din, Kur'an'ı kitap, Kâbe'yi kıble, Müslümanları kardeş bildik. Rabbim! Bu iman ve teslimiyetten asla ayırma. Amin.
Kur'an'ın zarif üslubu
Kur'an akla ve kalbe hitap eder. Doğru yola çağırırken empati yapılmasını ister. İnançsızın da aklına ve yüreğine hitap eder. Gerçeği görsün diye anlayacağı dille hitap eder.
Şöyle bir manzara düşünün. Hz. Peygamber Kâbe avlusunda namaz kılıyor. Müşriklerden biri gelip Efendimizin sırtına işkembe koyuyor. Boğmaya çalışıyor. Hakaret ediyor. Namazı bozuyor. Kur'an sert üslupla cehennemlik demiyor. Şunu yaptın.
Kendini hak sahibi sanıyorsun. Ya Muhammed haklıysa! Ya sen haksızsan. Ey inançsız kişi veya kişiler. Hiç bunu hesaba kattınız mı? Buyurun ayetlerin akla, vicdana, kalbe hitap eden üslubuna bakın.
"Hayır! Gerçekten insan azar. Kendini güçlü (ve yetkin) gördüğünde. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir. O engellemekte olanı gördün mü? Namaz kıldığı zaman bir kulu (Muhammed'i)! Ne dersin (ey inkarcı) ya (namazdan alıkoyduğun) o kul (Muhammed) doğru yolda ise? Ya (yaptığı sadece ve sadece) iyiliği emretmek ise? Ne dersin (ey inkarcı taife! Ya Muhammed'i namazdan alıkoyan o kişi) yalanlayıp imandan yüz çeviriyorsa. Gerçekten Allah'ın (olup biteni) gördüğünü bilmedi mi? (Alak, 6-14)
Soru: Ey inkarcılar ya yanılıyorsanız! Hiç bunu hesap ettiniz mi?
ZAMANIN VELİSİ KİMDİR?
Bestamlı Beyazıd'a sordular. Sence bu zamanın en büyük velisi kimdir diye. O şöyle cevap verdi: Bence zamanımızın en büyük velisi (ermişi) bir demirci. Onunla görüştüm. Baktım onun tek derdi ümmetin azap çekmemesiydi. Şöyle diyordu o demirci: "Allah'ım! Cehennem ehlinin bütün günahını bana yükle."
NAMAZ KILANIN ÖNÜNDEN GEÇİNCE
Denir ki Mecnun namaz kılanın önünden geçer. Adam namaz sonrası Mecnun'a kızar. Der ki: Namaz kılanın önünden geçilmeyeceğini bilmiyor musun? Mecnun şöyle der: Ben Leyla'nın sevdasından seni göremedim bile. Peki asıl sen, namaz kıldığın halde, tamamıyla kendini Allah'ın huzurunda hissetmen gerektiği halde beni nasıl fark ettin. Allah aşkından vazgeçip de beni nasıl görebildin.
GÖĞSÜ KAZAN GİBİYDİ!
Hz. Aişe validemiz Peygamberimizin namazdaki halini anlatırken şöyle demişti. Namaz kılarken Resulullah'ın göğsünün kazan kaynaması gibi inip kalktığını görürdüm. Göğsünden kazan kaynaması gibi ses gelirdi.
NİHAT HOCA CEVAPLIYOR
Allah, Kur'an, Hz. Peygamber gibi kutsal değerlere küfretmek nikâhı bozar mı?
Kişinin dil alışkanlığı sebebiyle dini kutsallara küfretmesi, hakaret etmesi kasten olmadığı için o kişiyi dinden çıkarmaz, ancak günahkar yapar. Sıradan bir günah değil, büyük günahlardan birini işlemiş olur. Bilinçli, kasten ve tasarlanmış bir günah olmadığı için kişinin dinine ve nikâhına zarar gelmez. Yani nikâhı bozulmaz. Ancak bilerek, kasten ve hesap ederek kutsallara küfrederse durum değişir. Zira burada dinle alay etmek ve hafife almak niyeti vardır. Yeniden tövbe edip inancını, şehadetini yenilemesi gerekir. Her iki durumda da kişinin tövbe ve istiğfar etmesi gerekir.
Sırf devletin ödediği maaşı almak için -dini nikâhla- evli olmasına rağmen evli olmadığını söyleyen kişinin aldığı para helal mi?
Sırf kanunen dul olan hanımlara ödenen parayı almak için dinen nikâhlı olmasına rağmen nikâhlı olduğunu söylemeyen kişiye ödenen maaş haramdır. Yani aldığı bu maaş hakkı olmadığı için haramdır. Burada hile vardır. Devleti yanıltma vardır. Gerek devletten, gerek başkasından haksızca alınan her kuruş haramdır. İslam hileye caiz demez. Her hile, başkasını aldatmaya yönelik her işlem haramdır.