Rabbim! İşlediğim bütün günahlardan dolayı tövbekârım.
Kalbime yerleşen bütün olumsuz düşüncelerden dolayı tövbekârım.
Yüreğime ve aklıma hükmeden bütün nefsani hezeyanlardan dolayı tövbekârım.
İçime ilmik ilmik işlemiş bütün kin ve nefret duygularından dolayı tövbekârım.
Namazı kılmama rağmen içimi tam arındırmadığımdan dolayı tövbekârım.
Her düşmüşün, her muhtaç ve mazlumun elinden tutup kaldırmadığımdan dolayı tövbekârım Dudağıma değdirdiğim her damla içkiden dolayı tövbekârım.
Masada kaybettiğim veya kazandığım her kuruş haram paradan, kumardan dolayı tövbekârım.
Tek secde etmesem de, tek bir insana faydam dokunmasa da, bir defa içimden 'Muhammedim' diyemediysem de, tek bir defa olsun Kur'an-ı Kerim dinleyip, anlayıp da 'Kitabım' demediysem de, tek yetimin, öksüzün, muhtacın sıkıntısını gideremediysem de yine de cennetin en güzel köşesinde olacağıma inandığım için, boşu boşuna oyalandığım için tövbekârım.
Çocuklarıma güzel ahlakı değil de, makam, mevki, hırs, tamah, kin, düşmanlık, kavga, intikam gibi duyguları miras bıraktığım için tövbekârım.
Hz. Kur'an'ı kendime rehber, yol, öncü, Hz. Muhammed'i kendime yol gösterici edinmediğimden dolayı tövbekârım.
Seninle Rabbim nefsim arasına aracılar koyup da müflis bir tüccar gibi sağa-sola yalpa yaptığım için tövbekârım.
Tenhada, kimsenin halime şahit olamadığı herhangi bir yerde senin hasretinle gözyaşı dökemediğim için tövbekârım.
Annemin ayaklarının altından öpmediğimden dolayı tövbekârım.
Babamın cehennem kapısını iten, cennet kapısını aralayan duasını alamadığımdan dolayı tövbekârım.
Aşığıyla bir olup kocasını veya karısını öldüren. Eşini sokak ortasında bıçaklayacak kadar gaddarlaşan insanların bolca olduğu bir ortamı gül bahçesine, merhamet esintilerine çeviremediğimiz için tövbekârım.
Riyakar tövbelerimden dolayı da tövbekarım.
Kibir, azamet ve bencilliği sahiplerine bırakmadığım için tövbekârım.
Kabul edilmeyecek duadan, doymayacak mideden, ürpermeyecek kalpten, fayda vermeyecek ilimden sana tövbekârım.
Tövbekarlığımdan da sana tövbekarım. Tövbekârım. Tövbekârım.
***
Torun sevgisi
Yere çömeldi. İki dizini ve iki avuç içini yere kondurarak iki sevimli torunundan birini sırtının hemen üstüne, omuz tarafına, diğerini ise karnının hizasına gelen orta tarafına yerleştirdi. Ve sonra yerde emekleyerek yürüdü.
Eyüp Sultan - İstanbul'da gömülü büyük sahabi- içeri girdi. Manzara hayret uyandırıcıydı.
Bir peygamber iki dizini ve avuçlarını yere dayamış, iki torununu Hz. Hasan ve Hz.
Hüseyin'i sırtına almış. Ve onları eğlendiriyor. Küçük dilini sanki yutacak Eba Eyyüb el-Ensari.
Hz. Peygamber'in bu muhteşem şefkatini görünce ancak şunu mırıldanabildi: "Çocuklar bindiğiniz binitiniz ne kadar güzel" Torunları sırtına alan Hz.
Resulullah şöyle buyurdu:
"Sen esas o binite binen şu şirin çocuklara bak o binite binen çocuklar ne kadar güzel." Şairin yüce ahlakını överken dediği gibi:
Bütün ayıplardan arınmış yaratıldın ey peygamber! Sanki Allah sana sordu seni nasıl yaratayım. Sen edebinle şöyle dedin de sanki o da seni öyle kusursuz yarattı.
Torunlara Çocuklara duası
Efendimiz torunlarını severken onlara şöyle dua ederdi:
Yüce Allah'ın tam ve noksansız kelime ve yüce isimleriyle, sizi her şeytandan, ısırıcı her tehlikeli hayvandan ve nazar değdiren gözden sakındırırım.
Efendimizin özel bir duası
Ya Rabbi! Senin zatının celaline ve senin hâkimiyetinin azametine layık bir şekilde sana hamd ederim.
***
Hz. Peygamber'e ihtiyaç
Savrulmuş, hata üzerine hata yapan, şirazeden çıkmış, kendilerine Kur'an'a öğretmen gibi gören insanları ve oluşumları gördükçe Hz. Peygamber'e olan ihtiyacımız günden güne fazlalaşıyor. Okudukları Kur'an'ı açıklayan, izah eden, her ayeti yerine yerleştiren Hz. Peygamber'i yok sayan herkesin varacağı yer koca bir hüsrandır. Hz. Peygamber'in hadislerini yok sayma yolu Kur'an'ı nefsine, hevasına ve zevkine göre yorumlayan bedbaht insanlara zemin hazırlar.
Kur'an-ı Kerim Allah'ın kelamıdır. Vahyi ilahidir. Her Müslümanın yol göstericisidir. Kur'an'sız İslam olamaz. Bu kitabın ne istediği, neyi hedeflediği, ayetlerinin nasıl anlaşılacağı hangi ayetin nasıl anlaşılacağı, önder ve öğretmen Hz. Muhammed (s.a.v.) ile anlaşılır. Kur'an'sız ve Peygambersiz İslam olamaz.
***
İnsan neden aldanır? Şeytana uyar?
Yüce Allah ruhlar aleminde bedenleri yaratmadan önce ruhların tümünden itaat sözü almasına rağmen dünya hayatına gelen ve aldatıcı zevklerine kapılan bazı kişiler verdikleri ahdi ve sözü unuttular. Bir kısmı amellerini bozdu. Bir kısmı ise imanda Rabbine şirk koştu. Nefis, heva, heves ve zevkine aldanan bu insanlar dünyanın imtihan olduğunu unuttular. Yaradılıştan gelen Allah'ı tanıma kabiliyetini, isyan, inkâr ve günah kabiliyetine değiştirdiler. Aldandılar ve aldattılar.
Bu hal Hz. Adem'den son peygamber Hz. Muhammed efendimize kadar devam etti. Bir tarafta şeytanı dost edinenler diğer tarafta Rahman'ın dostlarını dost edinenler. Temiz fıtratı bozanlar bozuldular, temiz fıtratı koruyanlar ise hidayeti buldular. Kıyamete kadar bu hal devam edecektir.
Amentü nedir?
Amentü iman edilen hususların özlü ifadesidir. Özünü Kur'an-ı Kerim ve sahih hadislerden alan bu ifadeler ehlisünnet dediğimiz sahih İslam anlayışının omurgasını oluşturur. Bir kişi burada söylenen ifadelere katılmazsa Müslümanlığın amentüsünü, girişini, ana imani omurgasını inkâr etmiş olur. Amentünün Türkçesi şöyledir: Allah'ın varlığına ve birliğine inandım. Allah'ın meleklerine inandım. Allah'ın kitaplarına (orijinal haline) inandım. Allah'ın gönderdiği peygamberlerine inandım. Ahiret gününe inandım. Kader, hayır, şer her şeyin Yüce Allah'ın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra tekrar dirilmek haktır.
Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah'ın kulu ve elçisidir."
Her Müslüman burada geçen hususların tümüne iman etmelidir.