Yüce Allah bazımızı yönetici ve imkân sahibi, bazımızı da yönetilen ve kısıtlı gelir sahibi kıldı.
Bununla hem yöneteni ve hem de yönetileni deniyor Yüce Rabbimiz.
Bazen yakınımızdaki olayları göremiyoruz.
Kendi hayalimize kapılıp gidiyoruz. Dünya yıkılsa umurumuzda değil. Bencillik her yanımızı kuşatmış.
Empati kuramıyoruz. Etrafımızdaki yıkımları tahribatları göremiyoruz.
Çünkü varımız, yokumuz biziz. İnsanları çoğu kez, makam ve mevkileriyle değerlendiriyoruz.
Yüreklerine bakmıyoruz. Biz merdiveni çıkmışsak, aşağıdakilere yukardan bakıyoruz.
İşadamları: Lütfen işçilerinizin sizin yükünüzü ve sıkıntılarınızı gideren kardeşleriniz olduğunu unutmayın. Onlara yediğinizi yedirin, giydiğinizi giydirin. Yardım edin. Gönüllerini kazanın. Her şeyin para olmadığını unutmayın.
Paranın elde edemeyeceği şeyler vardır.
Tebessüm. Gönül kazanma. Kalp yumuşatma.
Çok kazandığınızda bazen işçilerinize ikramiye dağıtın.
Lokanta sahipleri: İşçilerinize, garsonlarınıza en azından haftada bir gün herkesin yediği yemekten ikram edin.
Onların nefsinin olduğunu unutmayınız.
Geçenlerde bir garson bana; servis yaptığı yemekten bir kaşık aldığı için işverenden tokat yediğini anlattı. Aslında bugünkü yazının sebebi de budur.
Ev Kadınları: Saygıdeğer hanımefendiler.
Yanınızda çalıştırdığınız gündelikçiler sizin dostlarınız, sırdaşlarınızdır. Onlara güçlerinin yetmediği şeyleri yüklemeyin.
İşçilerimize kirli yerleri, düşük seviyedeki mekânları layık görmeyelim. Onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmayalım. Herkesin saygınlığının olduğunu unutmayalım.
Allah sizi işveren, onları ise işçi yaptı. Sizi zengin, onları ise fakir kıldı. Bunun tam tersi olabilirdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) hizmetçilere yediğinizi yedirin, giydiğinizi giydirin buyurmuştur. Onları yatırdığınız yerler temiz, nezih yerler olmalıdır.
Dindar olanlar: Dinden uzak olanları dışlamayalım. Onları günahkâr görüp küçümsemeyin. Allah'ın geniş rahmetinin onlar için de geçerli olduğunu düşünün. İbadetinizi çok büyük görmeyin. Kibir, haset, gösteriş gibi manevi hastalıklardan uzak durun.
Dine soğuk olanlar: Ümitsiz olmayın.
Ama şeytanın sizi; 'daha zamanı var, kalbin temizliği yeter' gibi sözlerle aldatmasına fırsat vermeyin. Şeytan sizi Allah'ın affıyla aldatmasın. Günahları küçük görmek kalbin mühürlenmesine yol açar.
Bu geçici dünyada hayat sınavını başarılı şekilde geçmeye çalışın. Önünüzde sonsuz bir gelecek var. Efendimiz (s.a.v.) o geleceği cennete çevirecek formülü fısıldıyor:
"
Bir parça hurmayla da olsa cehennemden uzaklaşın."
KUR'AN'I TARTIŞMA ARACI YAPMAK
Kur'an-ı Kerim ayetleri hayatımıza yön vermesi için Yüce Allah tarafından vahyedilmiştir.
Yoksa kendi şartlandığımız kabul ve doğruları Kur'an ayetlerine söyletmek için değil.
Bazı insanlar, akıllarınca dini bir konuda bir sonuca varır, akabinde ise verdikleri sonucu başkalarına empoze etmek veya onları ilzam etmek için Kur'an'dan kendilerine, iddialarına uygun ayetler ararlar. Yüce Allah'a din öğretmeye çabalamak bu olsa gerek.
Kur'an'dan yararlanma metodu Müslüman'ın Kur'an'a bakış metodu şöyle
olmalıdır: Herhangi bir husustaki bütün ayetler
derlenir. Bu ayetlerin Mekke ve Medine'deki
iniş sıraları tespit edilir. Sonra da neden indikleri
-
esbabı nüzul- belirlenir. Bu ayetler kendi içinde
zaman kaydı da esas alınıp anlaşılmaya çalışılır.
Sonra bu ayetler hakkında sahih bir rivayet -
hadis-, Efendimiz'in (s.a.v.) açıklaması veya sahabenin yorumu varsa bunlar tespit edilir.
Yine bu ayetlerle ilgili ilim erbabının görüşleri de kayda alınıp yorumlanır. Ortaya çıkan sonuca da itibar edilir. Kur'an-ı Kerim'den yararlanmanın en doğru ve tavsiye edilen metodu budur.
SİZ KUR'AN'I TARTIŞMAK İÇİN Mİ GÖNDERİLDİNİZ?
Hz. Enes (r.a.) diyor ki; Biz Hz. Peygamber'in (s.a.v.) kapısında oturmuş kendi aramızda müzakere yapıyorduk.
İçimizden biri Kur'an'ın bir ayetini, diğerimiz ise diğer ayetini delil getiriyorduk. (Kur'an ayetlerini tartışmamıza malzeme yapıyorduk.) Nihayet bu iş tartışmaya vardı. O esnada Resulullah (s.a.v.) geldi. Öfkelenmiş olan yüzü -üzerine- nar tanesi sıkılmış gibi kıpkırmızı idi. Şöyle buyurdu:
"Ey İnsanlar!
SİZ BU TARTIŞMA İÇİN Mİ DÜNYAYA GÖNDERİLDİNİZ?
Yoksa bunun
için mi emredildiniz. Ben dünyadan ayrıldıktan
sonra sakın bir kısmınız diğer bir kısmınızın
boyunlarını vurarak kâfir olmayın."
(Mecmeuz Zevaid)
Kur'an'ı görüşüne mahkûm etme Kur'an-ı Kerim'i açıp herhangi bir ayetini
okuyup 'bu ayet şunu anlatıyor' diye
mutlak sonuca varmak sakıncalar oluşturur.
Yanlış bir sonuç doğru var sayılabilir.
Bu doğru bir yöntem değildir. Doğru yöntem yukarıda belirtilen yoldan sonuca varmaktır.
Hz. Cündüb diyor ki, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kim Kur'an-ı Kerim hakkında sırf kendi reyiyle konuşursa (kötü bir metodun yolunu açtığı için) isabet etse de hata etmiş sayılır." (Ebu Davud)
PEYGAMBERİMİZ'İN (S.A.V.) MİRASI
Hz. Ebu Hureyre (r.a.) bir defasında Medine çarşısına uğradı ve orada durarak, "Ey çarşı ehli! Sizi hangi şey aciz kıldı?" dedi. Halk, "Ne oldu ey Ebu Hureyre?"dediler. Ebu Hureyre (r.a.), '
Resulullah'ın (s.a.v.) mirası pay ediliyor, siz burada oturuyorsunuz. Siz gidip Resulullah'ın (s.a.v.) mirasından payınızı almak istemez misiniz?" dedi. Halk, 'Resulullah'ın (s.a.v.) mirası nerede?" dediler. Ebu Hureyre (r.a.) "Mescitte" dedi. Halk koşarak mescide gittiler. Ebu Hureyre (r.a.) halk geri gelene kadar olduğu yerde bekledi. Halk dönünce onlara, "Neden döndünüz?" diye sordu.
Onlar, "Ey Ebu Hureyre, biz mescide gittik. Mescide girdiğimizde orada pay edilen hiçbir şey görmedik" dediler.
Ebu Hureyre (r.a.), "Siz mescitte kimseyi görmediniz mi?" dedi. Onlar, "Evet biz bazı insanlar gördük, namaz kılıyorlardı.
Bazıları Kur'an okuyorlardı, bazıları da helal ve haram olan konuları konuşuyorlardı" dediler. Ebu Hureyre (r.a.), "Yazıklar olsun size. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) mirası işte odur" dedi.