Türkiye'deki bazı medya kuruluşlarının dışarıdan beslendiği az çok biliniyordu. Şimdi bu gerçek bir kez daha hem de rakamlarla ortaya çıktı. Aralarında P24, Medyascope, Serbestiyet ve 140Journos gibi son dönemde popüler olan çok sayıda haber sitesi ve dijital mecra var. Hepsinin ortak özelliği de hükümet karşıtı "sol" muhalif olmak.
Peki, kim besliyor bu sol muhalif gazetecileri?
ABD merkezli Chrest FoundationVakfı... Bu ABD'li vakıf da, tıpkı ABDemperyalizmi gibi "özgür basın vedemokrasi"den yana olduğu için bütünbütçesini Türkiye'ye ayırmış. Güler misinağlar mısın? Soros da böyle yaparak"turuncu devrimleri" desteklemiş ve birçokülkeyi karıştırmıştı.
Bu gerçekten yola çıkan İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ABD'li vakfın Türkiye'deki sol medyaya ilgisini siyasetle ilişkilendiriyor ve şöyle diyordu: "Bazı yabancı liderlerin Türk siyasetinidizayn etme niyet ve gayretleriniaçıkça ifade ettiği bir ortamda,hiçbir yabancı devlet ve kuruluşunmedya sektörüne çeşitli fonlar sağlamasınısöz konusu çıkar ve hedeflerdenbağımsız yorumlayamayız. Kimsenin şüphesi olmasın ki, nebasın özgürlüğü ne de bir başka bahaneyledemokrasimizi kimsenin masasınameze yaptırmayız. Yeni kisveleraltında beşinci kol faaliyetlerinemüsaade etmeyiz."
Gerçekten de ABD'nin Türkiye'de siyasetidizayn etme yaklaşımı ile medyayı yönlendirmestratejileri arasında bir paralellikvar. Bu noktada ilginç olansa, Türkiye'dekibazı "sol" partiler ile "sol" medyanın"Amerikancı" bir çizgide buluşmaları.
Bu da yeni değil ve bir stratejiye dayanıyor. Geçen yıl 18 Ağustos'ta bu köşede "Amerikancı solcular" başlığıyla aynen şunları yazmıştım:
"Bu ilişkinin mimarı da Obama ve yardımcısı Biden'dı. O günlerde 'ObamaDoktrini' denilen bu strateji dünyanın birçok bölgesinde 'vekâlet savaşları' adıyla hayata geçirildi.
Bunun bir ayağında terör örgütleri, diğer ayağında ise legal muhalefet partileri,medya ve sivil toplum örgütleri vardı."
ABD ile Türkiye'deki solun ilişkisinin ne kadar geçmişe dayandığı meçhul olsa da açığa çıkmasına ve görünür olmasına Gezi kalkışmasında tanık olduk. O tarihten sonra -belki bir iki sol parti ve aktör hariç- ne CHP'nin ne HDP'nin ne de sol medyanın ABD karşıtlığına rastlanmadı. Bir zamanlar solun antiemperyalist olduğu unutulmuş, yerini tıpkı Batı medyasında olduğu gibi AK Parti düşmanlığı almıştı.
CHP dahil sol bu süreçte F Tipi dediği FETÖ'yü bile görmezden geldi. Dahası Gezi sonrası hem CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu, hem de HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ABD'ye gitmiş, FETÖ'cüler ve Türkiye karşıtlarıyla özel ilişkiler kurulmuştu.
Mesela bu tabloyu o "muhalif sol"medyanın hiçbirinde göremezsiniz. Bu ilişkileronlara göre yok hükmünde.
Ama daha vahim olanı, sık sık DenizGezmiş'lerin ABD karşıtlığına sahip çıkansol siyasetçi ve medya mensupları, ABD'ninPKK-YPG'ye binlerce TIR silah verip onlarıbölge ülkelerine karşı kara gücü olarakkullanmalarını da görmezden geldi.
ABD'li vakfın para verdiği hiçbir sol muhalif gazeteci bu konuyu gündemine alıp işlemedi, işleyemez de.
Boşuna "besleme basın" denmiyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.