Son iki gün üst üste partilerin grup konuşmalarını izledik. CHP'den, dostları İP ve HDP'ye kadar hepsinin gündeminde ağırlıkla organize suç örgütü liderinin hezeyanları, ithamları ve ekonomiden aşıya, sanayiden çevreye felaketlerin yaşandığı bir "ülke" vardı.
Aslında bu hiç değişmeyen muhalefet gündemiydi. Muhalefet, uzun zamandır ya FETÖ'nün yasadışı iddiaları, ya ABD başkanlarının saldırıları, ya mafya babalarının söylemleri ya da kriz tellallığı üzerinden siyaset yaptı. Tabii tüm bunlara Türkiye'nin Suriye'den Doğu Akdeniz'e, Libya'dan Karabağ'a uzanan hatta yaptığı hamlelere karşı "Ne işimiz var" çıkışını da eklemek gerekiyor.
İlginç olansa muhalefetin içeriden gördüğü bu Türkiye fotoğrafına dışarıdakilerin daha gerçekçi bakması... Tabii dış basında Türkiye hakkında genelde olumsuz yazılar çıkıyor, ama arada bir objektif yazılar da var. Şimdi gelin o yazılardan birine yakından bakalım.
Yazı, birkaç gün önce Wall StreetJournal'da yayınlandı. Hudson Enstitüsüakademisyenlerinden Walter Russel Meadimzalı yazının başlığı bile çok şey anlatıyor:"Türkiye, dedenizin zamanındakiTürkiye değil."
Bu gerçeği bizimkiler görse belki çok şey değişecek. Tabii ABD'li yazar bunu söylerken Türkiye'ye övgüler de düzmüyor
Tam tersine, değişen Türkiye'ye dikkat çekiyor: "Türkiye, Amerika'nın en önemlimüttefiklerinden biri, ancak ABD'yediğer NATO üyelerinden daha fazlazorluk çıkarıyor. Soğuk Savaş yıllarınınlaik, Batılılaşan, kararlı bir şekildeSovyet karşıtı Türkiye'si şimdi popülistbir İslamcı tarafından yönetiliyor."
Gördüğünüz gibi aslında yazarın derdi, Türkiye'nin "laik ve Batılı" olmaktan çıkması veya "İslamcı" olması değil, ABD'ye zorluk çıkarması.
Şu tespiti bunu açıkça gösteriyor: "Cumhurbaşkanı Recep TayyipErdoğan, Libya ve Suriye'denAzerbaycan'a askeri müdahalelerdebulunuyor."
Sonra da sözü 14 Haziran'daki NATO toplantısında bir araya gelecek BaşkanErdoğan-Biden görüşmesine getirerek Biden'ı uyarıyor: "Başkan Biden'ın, bu ayın ortalarındaErdoğan ile ikili görüşmeye hazırlanırkenbu önemli ilişki hakkında yenibir düşünme biçimi geliştirmesi gerekiyor."
Türkiye'nin çevresinde yaşanan gelgitlere, Suriye'de PKK nedeniyle karşı karşıya gelinmesine, Türkiye'nin Rum ve Yunan yanlısı tezleri nedeniyle AB'den uzaklaştığına dikkat çeken yazar şu tespiti yapıyor:
"Hem Türkler hem de Amerikalılar uzun şikâyet listeleri üretebilir, ancak ittifakın önündeki gerçek zorluklar yapısaldır. Türkiye ve çevresi, ABD-Türkiye ilişkilerini hem daha önemli hem de daha karmaşık hale getirecek şekilde değişti, ancak Washington henüzyeni bir ortaklığın nasıl çalışabileceğinedair bir vizyon geliştirmedi."
Dışarıdakiler, içeridekilerden daha insaflı yaklaşıyor. Yazar açıkça, ABD'nin Türkiye'ye ilişkin yeni bir vizyon geliştiremediğini söylüyor.
Sonra da şu önemli tespiti yapıyor: "Ankara'nın dış politikası, dahabağımsız ve daha az öngörülebilirolmaya devam edecek. Washington,Türkiye'nin Hollanda, Norveç veya İspanyagibi davranmasını beklerse, ilişki her ikitarafı da hayal kırıklığına uğratır. AncakBeyaz Saray, Türkiye hakkında Vietnamve Hindistan gibi ortaklar hakkında düşündüğügibi düşünmeye başlayabilirse, politikayapıcılar hem Ankara'nın gerçekjeopolitik değerini takdir edebilecekhem de kaçınılmaz olarak ortayaçıkacak gerilimleri daha ustaca yönetebilecekler. Sayın Biden'ın Sayın Erdoğan'layapacağı görüşmede işi, eski ABDTürkiyeittifakını kurtarmak değil, yenibir ittifakın temelini atmak."
Belki de 14 Haziran'a bu gözle bakmakta yarar var. Başta CHP'li politika yapıcılar, dünyanın Türkiye'ye nasıl baktığını görebilselerdi eminim içeride bambaşka bir gündem tartışıyor olurduk.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.