Uzun yıllardır siyaseti, siyaset kulislerini yakından izliyorum. Çok partili döneme geçişi ve 60'lı yılları tarih kitaplarından okudum. 70'li yıllardan bu yana da onlarca partinin kurulmasına, seçim zaferine, yenilgisine ve çok sayıda partinin kapatılmasına tanık oldum. Bütün bu tarih boyunca bir tek şey hiç değişmedi; halkın iradesine siyaset mühendisliğiyle ipotek koymaya kalkanlara halk izin vermedi. Darbeciler bile bunu başaramadı.
DP'nin kapatılmasına, rahmetli Menderes ve iki bakanının idam edilmesine rağmen halk CHP'ye tek başına iktidar izni vermedi.
Aynı şekilde 12 Eylül darbecileri de sağda MDP, solda Halkçı Parti projesini hayata geçirmek istedi ama halk Özal'ı seçerek onların projesini yerle bir etti.
90'larda darbecilerin yanında yer alan Demirel'in siyaset mühendisliği bile işe yaramadı. Bin yıl sürecek 28 Şubat postmodern darbesine ve "muhtar bile olamayacak" dayatmalarına rağmen 2002 yılında sandıktan Recep Tayyip Erdoğan çıktı.
Sonrasını biliyorsunuz, 2007'den bu yana, hukuk kumpasından parti kapatmaya, terör saldırılarından darbe girişimlerine kadar denenmedik yol kalmadı. Ne yaptılarsa halkın iradesine engel olamadılar.
Şimdi iç ve dış vesayet kurumları son bir hamleyle muhalefeti dizayn ederek yeni bir yol deniyor. Muhalefet de bu hesabın bir parçası olarak "ilkesizliği" ilke edinerek, HDP'nin şiddetle ilişkisini bile görmezden geliyor. Oysa Avrupa Parlamentosu'nda bırakın şiddeti, "ayrılıkçılık" gerekçesiyle bile Katalan milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılırken, Türkiye'de Kemalist CHP ile "milliyetçi" İYİ Parti, PKK terör örgütüyle ilişkisini saklamayan HDP'yi korumak için her şeyi yapıyor. Böylece HPD'ye oy verenlere de, Türkiye'ye de kötülük yapılıyor. Sivil siyasetin önü kapatılıyor.
Bu gerçeği halk görmüyor mu?
İYİ Parti Genel Başkanı MeralAkşener, artık bu gerçek saklanamadığıiçin tıpkı ittifak ortağı KemalKılıçdaroğlu gibi öfkeleniyor. Bakın,parti yöneticileri dahil herkes İBB BaşkanıEkrem İmamoğlu'nun "Pervin Buldangüzellemelerine" karşı çıkarken, o gruptavites yükseltip, "Ölüm olsa da sonunda,mücadele etmezsem namerdim"gibi bambaşka bir söylem tutturuyor.
Akşener'i tehdit eden var mı bilmiyorum ama Türkiye'de ölüm tehditlerini hangi terör örgütlerinden ve derin yapılardan geldiğini eski bir içişleri bakanı olarak en iyi o biliyor. Bilmese de en azından birlikte anılmaktan rahatsız olmadığı PervinBuldan'a veya FETÖ iltisaklı partililerine sorabilir.
Ama Akşener'in derdi, sorup gerçeği öğrenmek değil. Akşener, giderek netleşen HDP ile ittifak ilişkisini nasıl saklarım ve parti içinde başgösteren rahatsızlıkların üstünü nasıl örterim derdinde. Çünkü muhalefet cephesindeki çatlaklar giderek büyüyor. Bir yanda Ümit Özdağ ve arkadaşları harekete geçmiş durumda. Öte yanda CHP'den ayrılıp daha "milli" bir siyasi çizgi izleyeceğini açıklayan Muharrem İnce rüzgârı var. Her iki hareket de özellikle kıyılarda ve kent merkezlerinde yaşayan "milliyetçi laik" sosyoloji için yeni bir alternatif. O sosyoloji, HDP'yle yakın ilişki kuran partilere sıcak bakmıyor ve İnce'ye doğru kayıyor. Bu da Akşener'i korkutuyor. Öfkelenmesinin ve vites yükseltmesinin nedeni bu...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.