Küresel belirsizlikler, siyasi ve ekonomik krizler içinde hiç hesapta olmayan fırsatlar da var. Bunu fark eden ülkeler, o krizleri en az hasarla atlattıkları gibi yeni güçlü çıkışlara da vesile yapabilirler. Türkiye böyle bir zaman diliminden geçiyor. Savunma sanayiinden yazılıma, yenilenebilir enerjiden sağlığa, altyapıdan tarıma birçok alanda gıpta edilecek işlere imza atıyor. Bu nedenle de birçok emperyalist merkez tarafından "hasım" kapsamına alınmış durumda.
Tam da bu yüzden Türkiye, uzay yarışında da yerini almak zorunda... Yıllardır da buna hazırlık yapıyor. Önceki gün Başkan Erdoğan geldiğimiz noktayı açıkladı: "Küresel uzay yarışında, ülkemiziüst liglere taşıyacak bu yol haritasınınbaşarıyla hayata geçmesini diliyorum. Yüzyıllar boyunca yeryüzünde adaletin,ahlakın ve barışın öncülüğünü yapanmedeniyetimizin gökyüzündeki yolculuğunakapı aralıyoruz. Paylaşacağımızhedefler, bir hayal ürünü değil, havacılıkve uzay teknolojilerinde bugüne kadarbaşardıklarımızın bir üst noktaya taşınmasıdır."
Bu perspektif ekseninde ülkenin önüne de,önümüzdeki 10 yıl için 10 büyük hedef koydu. Hepsi de birbirinden heyecan verici 10 hedef. Bunun birkaçını bile 20 yıl önce kimse hayal edemezdi. Uzay Ajansı Programı da çok şık ve etkileyiciydi. Birkaç gün önce Göbeklitepe'de ilgiyle izlenen ve üzerinde Göktürk alfabesiyle "Gökyüzüne bak, Ay'ı gör" yazan metal blok fikri de zekiceydi.
Başta Sanayi ve Teknoloji Bakanı MustafaVarank olmak üzere heyecan verici bu projeyeemeği geçen herkesi kutluyorum.
Eller Ay'a biz yaya Aziz Nesin'e mal edilen bu sözü, Batı'ylaya da gelişmiş ülkelerle kıyaslamalarda hepduyduk. Ezik ruhumuzu daha da ezen, çaresizbırakan bir yaklaşımdı. Söyleyen de adeta keyifalıyordu.
Türkiye'nin belki de en büyük talihsizliği, kendi toplumunu hor gören, bundan da keyif alan Beyaztürk sosyolojiye ve onların goygoycusu aydın ve medya mensuplarına sahip olmasıydı. Bunlar yılardır hiç değişmedi. Devlete güvenmeyen, halkı ötekileştiren bu kesim hem değişimi ve bilimi ağızlarından düşürmedi hem de her değişime karşı çıktı. Statükoculukları da buradan geliyor.
Şimdi dillerine Türkiye'nin uzay programını dolamışlar... Gerekçeleri de hiç değişmiyor; "Millet aç aç..." Oysa uzay teknolojisi aynı zamanda katma değeri yüksek yeni ürünler demek. Buna karşı çıkanlar geçmişte tam tersini yaptı. Uçak fabrikalarını kapattı, Devrim otomobilini sabote ettiler, sonra da köprülere, barajlara ve altyapı yatırımlarına karşı çıktılar. CHP'nin makul isimlerinden 70'lerdeki en etkili lideri Bülent Ecevit'in bile şöyle bir sözünü hatırlıyorum: "Keban Barajı'nı kurbağalara gölyapıyorsunuz."
CHP sözcüsü de, "Bu kadar enerjiyitoprağa mı vereceksiniz" diyordu.
Ama işin suyunu çıkaranlar da var. Cumhuriyet gazetesi, "Açlık, işsizlik uzayahavale" manşeti atarak rahatsızlığını belirtirken,yazarı Orhan Bursalı çok daha ucubebir gerekçe öne sürüyordu: "Cumhuriyetin100 yılı. Bu yıla özgü bir büyük olayyaratmaları gerekirdi ve buna dayanarakda seçmen kazanmaları. Uzay programınıne zaman açıklıyorlar? 100. yıla iki yılkala!"
Gel de CHP Grup Başkanvekili EnginAltay'ı hatırlama: "Bu hükümet dünyanın en iyi işini deyapsa alkışlayacak halimiz yok."
Son not: CHP'liler dönüp bakmaz amaeski liderlerine saygı gereği biz hatırlatalım: Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi'nde gençler, Türkiye'nin ilk cep uydusu Grizu-263'ü üretti. Haberiniz olsun.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.