CHP'nin Boğaziçi Üniversitesi'ndeki öğrenci protestosuna bodoslama atlamasıyla 60 darbesi tartışmalarının çakışması şaşırtıcı değil. Siyaset üretemeyen, sıkışık durumdaki CHP, arkasına saklanacağı bir olay ararken, aydınları ve medyası da dilinin altındaki "darbe" baklasını çıkarıveriyor. Tıpkı 60 darbesi öncesinde olduğu gibi... O yılları yaşayanlar bilir, ordu içindeki cuntacılara en büyük destek üniversitelerden gelmişti.
İstanbul'da 28 Nisan 1960'ta başlatılan öğrenci olayları hızla Türkiye'ye yayılacaktı. Hem de akıl almaz yalanlarla.
Bu tablo büyük oranda da CHP'nin eseriydi. Yıllar sonra o dönemi CHP üyesi ve gazeteci Orhan Birgit şöyle anlatıyordu: "Ben, CHP Beyazıt ilçe başkanıyım.Öğrenciler, (Nurettin Sözen falan davardı içlerinde) geldiler. Üniversitedeoturup direnç göstereceklerdi, mitingyapacaklardı, tahkikatların kurulmasınakarşı. Ancak olaylar kontroldençıktı."
"Öğrenciler kıymamakinelerinden geçiriliyor"
Aslında bilinçli bir biçimde kontrolden çıkması isteniyordu. Bunun için de "Öğrenciler Et Balık Kurumu'ndakıyma makinelerinden geçiriliyor" gibi akıl almaz yalanlar uyduruluyordu. Bakın o yalanları CHP'li Birgit nasıl anlatıyor: "Kıyma makineleri haberleriniyayımladıktan sonra öğrendik ki uydurma.Dezenformasyonun dik âlâsı." Birgit, bugünlerde çok tartışılan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un "Erken seçim kararı alınsaydı darbeönlenirdi" yaklaşımını, ordu içindeki ilk cunta girişimi olan, "9 Subay Olayı"nı hatırlatarak adeta tekzip ediyordu: "CHP il örgütünün talimatı ile 9cuntacı subayı kuyudan ben aldım. 9subay, hâkim karşısına çıkarıldıktansonra mahkûm edilselerdi belki kanlıihtilal olmayacaktı."
Başbuğ, bu konuda şimdi ne der bilemem ama CHP bu darbeci geçmişiyle yüzleşmediği ve sahici bir özeleştiri yapmadığı için siyaset üretemiyor ve umut olamıyor. En basiti, HDP gibi şiddetle arasına mesafe koymayan bir partiden medet umar hale gelmesi, ülkede alternatif siyaset üretilmesini engelliyor. Onu sivil alana çekmek yerine, onun arkasına takılıyor.
"Ahmet Türk ismiyle insanmilletine fitne olur mu?"
Bu durum CHP'nin ittifak ilişkilerini de tehdit ediyor. CHP, 2019'da İYİ Parti ve HDP'nin desteğiyle yerelde seçimleri kazandı ama bugün durum o günden çok farklı. Birçok şey açığa çıktı ve tartışılıyor. Artık o günkü gibi gizli kapaklı ittifak yapmak çok zor. Bu durum en başta İYİ Parti'yi zorluyor. İYİ Parti zorlandıkça da aktörleri ne yapacağını şaşırıyor. Alın, partinin önemli isimlerinden Yavuz Ağıralioğlu'nun söylediklerini. Bir yandan Diyarbakır Anneleri'ne insani bir yaklaşımı "devlet destek veriyor" gibi ucube bir gerekçeyle itibarsızlaştırırken, dönüp HDP'li siyasi aktörlere de, Selahattin, Sırrı, Hasip ve Fatma gibi isimleri bile uygun görmüyor ve sert biçimde eleştiriyor: "Ben adamlara bizimle ortak dünyamızatekabül eden isimleri çok görüyorumartık. Ya bu memlekete beraberyaşamanın bedelini ödeyin, ya milletinberaberliğine yürüyün ya da yaptığınızşenaate uygun isimler alın kendinize."
Ağıralioğlu'nun ne dediğini belki de en çarpıcı biçimde şu sözleri anlatıyor:
çarpıcı biçimde şu sözleri anlatıyor: "Ahmet Türk ismiyle insan milletinefitne olur mu?"
Tuhaf bir durum bu... İlkesiz ve "Erdoğan düşmanlığı" üzerine kurulu bu ittifak ilişkisi hem bu iki parti, hem de CHP tarafından artık taşınamaz durumda. Bu yüzden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yana yakıla erken seçim istiyor. Seçim olsun ki, bu tartışmalar derinleşmesin...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.