Ne zaman ABD- Türkiye ilişkileri gelse aklıma, 1940'lı yılların sonunda
İsmet Paşa tarafından onaylanan ikili askeri antlaşmalar geliyor.
Ve hep merak ederim, Türkiye, elini kolunu bağlayan, hatta
"sömürge" statüsüne indirgeyen böyle antlaşmalara neden imza attı?
Acaba bu mecburiyete, İkinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan
Stalin'in Boğazlar'ı tehdit etmesi, Kars ve Ardahan'ı istemesi mi yol açtı yoksa bu işin arka planında başka bir suçluluk psikolojisi mi var?
Ortak kanaat
Stalin'in tehditleri doğrultusunda... Ancak o günlerde Sovyetler'e hoş görünmek için yapılanlar da düşündürücü. Örneğin son dönemde
Başkan Erdoğan'ın ısrarla dile getirdiği
Boraltan Köprüsü faciası... Orada Sovyetler'e teslim edilen 193 Azerbaycanlı hemen kurşuna dizildi.
Acaba bu facianın arkasında Hitler Almanya'sı ile CHP arasında kurulan özel ilişkilerin açığa çıkma korkusu mu vardı? Bu olasılık üzerinde fazla durulduğunu sanmıyorum ve bilgi de yok.
Ancak gazeteci
İrfan Ülkü'nün,
"Büyük Oyundaki Türk Enver Altaylı" kitabında ilginç notlar var. İlki Hitler'in de olduğu bir fotoğrafla ilgili. Altında aynen şöyle yazıyor:
"Türkiye'den Genelkurmay tarafından Almanya'ya gönderilen generaller; Ali Fuat Erden ve Hüseyin Hüsnü Erkilet. Hitler'le askeri karargahta SSCB harekatı hakkında görüşmüşlerdi."
İkincisi ise gizli kalmış bir operasyonla ilgili;
Zeplin Operasyonu...
İkinci Dünya Savaşı'nın karanlıkta kalmış belki de en önemli operasyonlarından biri bu. Kısaca anlatalım:
Hitler'in orduları Rusya'da sıkışınca, onları cephe gerisinden vurmak için Nazi Gizli Servisi'nin efsane ismi
Walter Schellenberg 1943 yılında Ankara'ya gelir. Alman casusluk örgütüyle Türk istihbarat teşkilatı MAH
Kars'ta ortak bir hareket merkezi kurarlar.
Türkiye'de yaşayan Azeri, Tatar, Özbek ve Dağıstanlı göçmenlerden oluşan 200 kişilik bir grup eğitimden geçirilir. Çoğu Rusça bilen bu Türk ajanlar, Kars'tan havalanan Alman uçaklarıyla Ukrayna ve Kafkasya'daki Sovyet hatlarının gerisine paraşütle indirilir. Görevleri Sovyet ordusunu izlemek, sabotaj yapmak ve elde ettikleri bilgileri Kars'taki Almanlara bildirmekti.
Operasyon başarısız olur ve Kars'tan Ukrayna'ya gönderilen ajanların birçoğu yakalanır. Sorgularında Türk istihbaratına çalıştıklarını itiraf ederler.
Bu operasyonu Alman yazar
Patrick Von Zur Mühlen,
"Gamalıhaç'la Kızılyıldız Arasında" kitabında,
"savaşın en kapsamlı askeri casusluk hareketi" olarak niteler.
Ancak bu kadar önemli olan hatta
İnönü ve
Mareşal Fevzi Çakmak'ın onayıyla gerçekleşen Zeplin Operasyonu'nu tarih kitapları pek yazmaz.
Siyasi sonuçlarına da pek değinen yok. Ancak bu olayın özellikle Türkiye'yi sıkıştırdığı, ABD'yle ikili ilişkilerde
"çaresiz" bıraktığı söyleniyor. Çünkü şöyle bir süreç geliştiği iddia ediliyor;
Stalin, Zeplin Operasyonu'yla ilgili bilgileri
Churchill ve
Roosevelt'e vererek Türkiye'nin Almanya ile işbirliğinde suçüstü yakalandığını ve cezalandırılmasını ister. Stalin'in bu baskısı adeta Türkiye'yi ABD'ye
"teslim" olmaya zorlar.
Bu olayın, içerideki faturasını da Mareşal
Fevzi Çakmak emekli edilerek öder.
Kısaca Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'nda gelgitler yaşayarak yürüttüğü
"denge" politikasının hakkını tam verememiş ve açığa düşmüştü. Bedelini de ABD'nin güdümüne girerek darbelerle, uçak fabrikaları dahil ağır sanayi hamlelerinden vazgeçerek ödedi.
Tam da bu yüzden
Başkan Erdoğan o günleri hatırlatarak aynen şöyle diyordu:
"Ülkemize ve milletimize yeni pişmanlıklar yaşatmamakta kararlıyız."