Türkiye'de garip bir durum var; kadına yönelik şiddet ve tecavüz gibi insanlık dışı saldırılar kendilerini laik, ilerici, aydınlanmacı ve solcu gören çevrelerde yaşandığında tartışılmıyor, es geçiliyor ama muhafazakar bir kurumda meydana geldiğinde yer gök inliyor. Bir dini cemaat veya tarikat içinde yaşanan cinsel taciz veya tecavüz olayı üzerine dört koldan gidilirken (gidilmesi de gerekiyor) ama söz konusu CHPveya benzeri laikçevre olunca herkessuspus.
Buna işkence, cinayet ve örgüt içi infazları hatta ünlü simaların eşlerine dayak atmalarını da eklemek gerekiyor.
Bu çifte standart hep vardı ve hâlâ da devam ediyor. Şu son birkaç günde CHP içinde yaşanan taciz ve tecavüz olaylarına bakın. İlk defa CHP içinden bir siyasetçinin (BarışYarkadaş) isyan ettirmesine yol açan İstanbul'daki üç taciz ve tecavüz olayını ne CHP yönetimi gördü ne de CHP yandaşı medya... Hepsinin de haberi vardı.
En iğrenç tavrı sergileyen ise CHP'nin hem de kadın olan İstanbul İl Başkanı CananKaftancıoğlu... Yardımcısı bile tacizci çıkan bir il başkanı olayın üstüne gideceğine kapatmaya çalışacak hatta olayların üzerine giden eski milletvekilini "şov" yapmakla suçlayacaktı.
Oysa aynı Kaftancıoğlu, kadın cinayetleri üzerinden bile hükümeti suçlayarak siyaset yapmış bir siyasetçiydi ve hızını alamayıp şunu bile söylemişti: "İçki içiliyor diye meyhanelerikapatmak aklınageliyor da tecavüz oluncavakıfları kapatmak nedenaklına gelmiyor."
Acaba şimdi aynı yaklaşımı kendi partisi CHP için de önerecek mi? Onun "CHP vakıfolmalı" diyen bir grupla birlikte CHP'ye geldiğini herkes biliyor ama o bu tür insanlık dışı olayların, kurumlarla bir ilgisi olmayacağını bilmiyor.
İşte ilkesizlik, önyargı insanı buralara sürüklüyor, Allah'ın sopası yok.
CHP ve çevresinde konumlanan solda çifte standart meselesi aslında yeni değil. Dün de bugün de sol cenahın çifte standardı hep var. Bugün nasıl sosyalist geçinenBirgün, Kemalist geçinenCumhuriyet, CHP'dekitecavüz olaylarını görmüyorsa, geçmişte de sol aydınlar bırakın kadına dayağı veya tecavüzü sol örgütler ve PKK içindeki infazları da görmedi. Halen de görmüyorlar.
Gelin solun en parlak olduğu yıllara gidelim. 68 kuşağının en ateşli günleri. Henüz muhtıra verilmiş değil. Gençler devrim havasında. O kuşağın simge isimlerinden MünirRamazan Aktolga anlatıyor: "Devrimciler işkenceyapar mı? 'Yapmazmı' diyorsunuz? Bakınhem de nasıl yapılırmış...Bir gün Siyasal'dayım.Mahir'i sordum, dediler kibir polis ajan yakalanmışSiyasal'ın bodrum katında.(...) Gittim bir de baktım,bir çocuk duruyor, DilTarih'tenmiş. Ağzı burnukan içinde... " Devamınımerak eden Aktolga'nın Anılarkitabından okuyabilir.
Ama daha büyük zalimlikler var... Mesela örgüt içi infazlar hiç konuşulmaz. Bugün PKK'dan ayrılanların verdiği rakamlara göre 15 bini aşkın örgüt içi infaz var.
Yazar Aytekin Yılmaz"Son Diktatör" kitabında buinfazları anlatırken, PKK dışısoldan bir örnek veriyor: "Şimel Aydın 1994 yılındaİstanbul BayrampaşaHapishanesi'nde henüz 17yaşındayken, DHKP-C'li 30kadın tarafından ajan olduğugerekçesiyle bir gecekoğuşta uyurken, boğdurulmaksuretiyle öldürüldü.O gün orada 11 sol örgütvardı ama hiç kimse engelolamadı."
Son sözü Başkan Erdoğan'a bırakalım: "Senin tecavüzcünkötü benimki iyi,senin tacizcin kötü benimkiiyi, senin ahlâksızın kötübenimki iyi kadar iğrençbir anlayış yoktur. Zulüm kime yapılırsa,şiddet kime yönelirseyönelsin, cinayetin faili vemaktulü kim olursa olsunmücadele edilmesi gerekenbir kötülüktür."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.