CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu'nun alamet-i farikasıolan kanıtsız suçlamalardan biriyledaha karşı karşıyayız. Bu kez bir kişiyideğil birkaç kişiyi hedef alan bir suçlamadabulundu ve şöyle dedi: "İttifakın içinde geçmişte yer alıp-CHP veya başka partiolabilir- buradanbelli kişilerifinanse ederek,belli kişilere paralarverilerek veonların çevresiyleberaber acaba ayrıbir parti kurdurabilirmiyiz diyeböyle bir özel çabavar."
Kılıçdaroğlu,"Muharrem İnce'yimi kastediyorsunuz?"sorusuna"Sadece o değil" derken, ikinci soru geliyor; "Mustafa Sarıgül'den mi bahsediyorsunuz?".
Kılıçdaroğlu gerçeğin peşinde olmadığı için net cevap vermek yerine soyut suçlamayı sürdürüyor:
Peki, kimi veya kimleri suçluyor?
İttifak ortağı İYİ Parti veya HDP'de derin ayrılıklar olsa da parti kurma girişiminde bulunan kimse yok. Ama CHP'de var. Suçlama da asıl onlara yönelik.
CHP'den ihraç edilen Öztürk Yılmazparti kurdu. Muharrem İnce, Memleket Hareketi başlattı ve büyük olasılıkla partisini de kuracak. Mustafa Sarıgül de düğmeye bastı ve Türkiye Değişim Partisi'ni yakında kuruyor.
Sırada Yılmaz Ateş'in başını çektiği CHP içindeki eski Baykalcılar ve ulusalcılar var ve onların arayışı da sürüyor. Orada da "lider kim olacak?" tartışması sürdüğü için adım atılamıyor.
Bütün bu isimlerin CHP içinde siyasi bir ayrışma yaşandığı için ayrıldıkları veya ihraç edildikleri, bu nedenle de ayrı bir parti kurma çabasında oldukları biliniyor.
Peki, para alan hangisi veya hangileri? Kılıçdaroğlu bunu açıklamıyor. Büyük olasılıkla da yok böyle bir isim. Maksat böyle bir algı oluşturmak. Parti içimuhalefeti siyaset üreterek durduramadığıiçin itibarsızlaştırma yolunuseçiyor.
Bu da Kılıçdaroğlu'nun her zaman başvurduğu bir yöntem... İktidara karşı da aynı şeyi yaptı.
En çarpıcısı da kendisini CHP'nin başına getiren kumpas kasetiyle ilgili söyledikleriydi. O kaseti o dönem başbakan olan Erdoğan'ın "İzlediğini gördüm" diyen Kılıçdaroğlu, "O kaseti size kim getirdi?" diye sorunca da şu dehşet verici cevabı verdi: "Genel merkeze kar maskelilergetirdi, izledim, yüzlerini görmedim."
Benzer bir şeyi 15 Temmuz darbe girişimisonrası da yaptı. Adil Öksüz'ü MİT ajanı ilan etti, AKParti'de 120-180 FETÖ'cü milletvekiliolduğunu söyledi ama hiçbirini kanıtlamadı.
Böyle çok sayıda iddia ortaya attı ama hiçbirinin arkası gelmedi. Tıpkı Muharremİnce'yi besleme basınla birlikte "Saray'agiden CHP'li" ilan etmesi gibi...
Dikkatinizi çekmiştir, Kılıçdaroğlu son dönemde bu tür çıkışlarını daha çok CHP içindeki siyasi aktörlere yönelik yapıyor. Bu da onun parti içinde sıkıştığını gösteriyor. Oysa bırakın partiden ayrılanları, ihraç edilenleri, parti içindekiler bile isyan bayrağını çekmiş durumda.
CHP oylarının yüzde 17'ye indiğini, partinin sürekli üye kaybettiğini söyleyenlerin sayısı hiç de az değil.
Gerçekten karşımızda değerleri erozyona uğratan yeni bir siyasetçi tipi var. Dün siyasi yol arkadaşlığı yaptığı insanların bugün hiç çekinmeden "parayla" satıldıklarını söyleyebiliyor.
Oysa rakibi AK Parti 18 yıldır iktidarda olmasına, son 7 yıldır derin kuşatma yaşamasına, Suriye'den Libya'ya uzanan hatta küresel güçlerle cebelleşmesine ve en son dünyayı sallayan korona belasıyla uğraşmasına rağmen o değil ana muhalefet partisi CHP oy ve üye kaybediyor. Bu tesadüf mü?
Sizce CHP'de olup bitenleri dışarıdan gönderilen parayla açıklamak ahlaki mi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.