CHP'nin 37'nci Kurultayı hiç de şaşırtmadı. Beklenen gibi oldu ve "tek adam"Kemal Kılıçdaroğlu yeniden genelbaşkan seçildi.
İlginç olansa, bu kez genel başkan adayı diye ortaya çıkan isimlerin yüzde 5 delege imzasını bile toplayamamalarıydı. Aslında aday olmak isteyen solcu İlhanCihaner, yılların eskitemediği genel başkanı adayı TolgaYarman Hoca ya da tipik Post-Truth siyasetçi Aytuğ Atıcı'nın Kılıçdaroğlu'ndan siyaseten hiçbir farkları yok. Bu yüzden 68 imza toplayamamaları sürpriz olmadı.
Eğer CHP'nin 37'nci Kurultayı'nda bir sürprizden söz edilecekse o sürprizi, adı sanı hiç duyulmayan bir partili yaptı; NuriyeBerberoğlu...
Mühendis kökenli Berberoğlu, geçmişte birkaç belediyede başkan yardımcılığı, imar komisyon üyeliği ve İTÜ öğretim üyeliği yapan bir siyasetçi. Doğrusu son 10 yılda izlediğim onca kurultayda, ilk kez Y-CHP'nin siyasi duruşunu doğru sorularla sorgulayan birine rastladım.
FETÖ'ye karşı mücadeleden hiç söz etmeyen, iktidara yürüyeceği "dostları" incitmemek için PKK-HDP ilişkisini görmezden gelen Kılıçdaroğlu'na, ilk kez böyle sorular soruldu.
Ama önce delegeyi şoke etti:
"Tıpış tıpış yürümeyi tercih eden delegeler,nasılsınız? İyi misiniz? Halinizdenmemnun musunuz?"
Sonra da sözü FETÖ-CHP ilişkisine ve geçmişteSHP'den atılan Kürt milletvekillerini getirerekşöyle bir kıyaslama yaptı: "1989'da Paris'te Kürt konferansınaizinsiz katılan 7 milletvekili SHP'denihraç edildi. Zaman gazetesinin sponsorluğundaFetullah'ın konferansına katılanCHP milletvekilleri izinli oldukları içinihraç edilmedi, öyle mi?"
Bunu dediği anda Divan'dan "sürenizdoldu" diye uyarılar da gelmeye başladı. AncakBerberoğlu dinlemedi ve "Bu kürsüdenGenel Başkan'a sormak istediklerim var"diyerek sorularını sıraladı: "Partimiz, uluslararası bir operasyonamaruz bırakıldı. O operasyona konu kaseti,Erdoğan'a izletirken aldıkları görüntüyüsize kimlerin nerede servis ettiğiniaçıklamadınız." Neden?
Aslında bu soruları sadece CHP'li siyasi aktörler değil, "çamur medyası" da hiç sormadı, sormaz da.
Berberoğlu'nun Kılıçdaroğlu'na ikinci sorusu ise İstanbul seçimlerine günler kala bu köşede yazılan o meşhur "yat buluşması"yla ilgiliydi. Divanın "kesin" uyarısına rağmen o soruyu da sordu: "Kalamış Yat Limanı'nda beraberinizdekilerintüm telefonlarını kapatarakkatıldığınız yat gezisinde kimlerle görüştüğünüzüaçıklamadınız."
Ve son olarak "çamur medyası" tarafındangündeme taşınan ve Muharrem İnce'ninitibarsızlaştırıldığı "Saray'a giden CHP'li"haberine değinerek o vekili neden açıklamadığınısordu: "'Erdoğan, CHP'yi dağıtmak için devletinen kilit noktalarındaki kişileri devreyesoktu' dediniz. Ama Saray'a gidenvekili açıklamadınız."
Gördüğünüz gibi cevabı aranan onlarcasoru var ve Kılıçdaroğlu hiçbirinin cevabını vermişdeğil. Bugün Parti Meclisi'ne delerek girenlerdahil kimse de bunu sorgulamıyor. Daha vahimi,Kılıçdaroğlu'nun kurultay konuşmasındakiderin çelişkileri de sorgulayan yok. Davutoğlu "vatan haini" mi?
Alın Süleyman Şah Türbesi örneğini. Bakın ne diyor: "Süleyman Şah Türbesini kaçıranlaraasla ve asla vatansever denmez, onlarvatan hainleridir. Açık ve net söylüyorumvatan hainleridir."
Kime söylüyor bunu? Hükümete. O dönemhükümetin başında Ahmet Davutoğlu var. Davutoğlu halen de o kararının arkasında. Peki Kılıçdaroğlu "vatan haini" dediği biriyle nasıl yüzde 99 anlaşıyor? Herhalde yeni ittifak anlayışında, hem "hain" hem "dost" olmak mümkün...
Kılıçdaroğlu'nun siyasette hain kavramını ölçüsüz kullandığı biliniyor peki buna "dostları" arasında sayılan Davutoğlu ne diyor?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.