Geçtiğimiz pazar, 68 kuşağının simge isimlerinden İrfan Uçar'ın daha o dönemde radikal bir solcu olarak darbecilere karşı çıkıp, sağcı Demirel'i sahiplenmesine değinmiş, Demirel'le ilgili ilk kez duyulan şu sözlerine yer vermiştim:
"O zaman Başbakan Demirel'inAmerikancı diye sol örgütlerce kaçırılıpöldürüleceğini öğrenince buna karşıçıktım ve deşifre ettim."
Sol örgütleri içeriden bilen birinin böyleaçık tavır koyması önemliydi çünkü o tarihtesolda TİP dışındaki bazı sol gruplardevrim yapmak içinya darbecilerle işbirliğiyapmış ya da şiddetlebuluşmuşlardı. Busonuçta, solun kendiinisiyatifi kadar, CIA veMİT gibi "dış" güçlerinkatkısı da çok büyüktü. Ne yazık ki sol hala bu yüzleşmeyi doğru dürüst yapmış değil.
O dönemde Mahir Kaynak, MİT adına nasıl bir rol üstlendiğini hem yazdı hem de anlattı. Ama işin arka planında MİT'i de aşan, küresel bir akıl da vardı. O akıl, Demirel, Sovyetler'e yaklaşınca tıpkı 60 Darbesi'nde olduğu gibi düğmeye bastı ve darbe gerçekleşti.
O saatten sonra sol veya sağ radikaller artık birer aparattan öte bir şey değillerdi. Tıpkı 8 yıl sonra İtalya'daki Kızıl Tugaylar gibi...
Basının duayenlerinden Güneri Cıvaoğlu önceki gün Milliyet'teki köşesinde benim yazımdan yola çıkarak Demirel'in kaçırılma iddiasını, İtalya'da 1978 yılında Kızıl Tugaylarca kaçırılan ve öldürülen Başbakan Aldo Moro'ya benzetmiş ve bazı sorular sormuştu.
Demirel ve Aldo Moro
Haklıydı çünkü Demirel'le Moro arasındaçok ortak nokta vardı. İkisi de sağcıydı ve başbakanlıkyapmıştı. Biri Sovyetler'le iş yapmayakalkmış öteki de Sovyetler'le ilişkili KomünistPartisi'yle koalisyon kurmak istemişti.
Ve iki ülkede de NATO eksenli Gladyo örgütü vardı ve çok güçlüydü. ABD Demirel'i askeri muhtırayla iktidardan uzaklaştırırken, Aldo Moro'yu da kaçırıp öldürmesi için solcu Kızıl Tugaylar'a yol veriyordu.
Cıvaoğlu, bu kirli operasyonu soruşturan emekli polis müfettişi Enrico Rossi'ye gelen bir mektuptan şu satırları aktarıyor: "Her şey Moro kaçırıldığı sıradaFani Caddesi'ndeki Honda motosikletinarkasında oturan adamınyazdığı anonim bir mektupla başladı. Motosikletteki iki kişi, KızılTugaylar'ı olası bir aksilikten korumaklaSİSMİ'den (Askeri İstihbarat ve GüvenlikServisi) görevlilerdi. SİSMİ'den Albay Camillo Guglielmi'yebağlılardı. Guglielmi de kaçırma eylemi sırasındaaynı caddedeydi..."
Şu hale bakın, İtalyan devletinin istihbaratörgütü, ülkenin başbakanını kaçıransol örgüte gözcülük yapıyor... Akıl alır gibideğil ama bunlar İtalya'da yaşandı ve soruşturmalardanda hiçbir şey çıkmadı. GeriyeMoro'nun şu feryadı kaldı: "Arkadaşlarbeni kurtarabilirdi ama kurtarmadılar"
Türkiye'de ise Demirel kaçırılmadı ama70'li yıllar boyunca sağ veya sol örgütlerin kullanıldığıbirçok olay yaşandı. Onlarca aydınöldürüldü. İrfan Uçar ve birkaç solcu, daha oyıllarda bu tezgahı görüp, siyaseti uyardı amane yazık ki kimse dinlemedi. Acaba o gün, solUçar'ın o günkü uyarılarını dinleseydi nasıl birTürkiye olurdu? Hala dinlemiyorlar ya neyse...
Tabi sadece o solcu gençler değil, bu ülkenin iddialı siyasetçileri bile bu ülkede neler olup bittiğini görmekte geç kaldılar. Sadece iki örnek: 1977'de Ecevit'e Çiğli'de, tam 11 yıl sonra da 1988 yılında Özal'a partisinin kongresinde düzenlenen suikastların üzerine, ikisi de başbakan olmalarına rağmen gidemedi.
Bu karanlık geçmişe bakınca, birçok eksiğe ve birilerinin bilinçli bir biçimde gerçekleri görmezden gelmesine rağmen bugünün Türkiye'si çok daha iyi bir yerde duruyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.