Dikkatle izliyorum, ne zaman geçmişe yönelik AK Parti- FETÖ ilişkisi açılsa CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu aslan kesiliyor.
Ama iş CHP'nin FETÖ'yle ilişkisine gelince susuyor ve tek kelime etmiyor. Sadece o da değil, ayrılan bir iki CHP'li dışında bütün CHP'liler susuyor.
Susuyorlar çünkü Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlık koltuğuna oturmasıyla, CHP-FETÖ ilişkisi arasında ciddi bir bağ var ve bu bağ deşifre edildiğinde Kılıçdaroğlu da bitecek, "Yeni CHP" efsanesi de çökecek. Bir anlamda CHP'nin Berlin Duvarı gibi bir şey bu.
Öyle ki CHP yönetimi susmakla kalmıyor, konunun üzerine giden CHP'lilere karşı sert müeyyide uyguluyor. Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş'in partiden atılması gibi. Gerekçesi de Ateş'in şu gerçeği dile getirmesi:
"Maalesef benimpartim (FETÖ'ye) teslimoldu. Eğer dik durabilseydik15 Temmuzdarbe girişimi de olmayacaktı."
Aslında biraz geriyedönüp bakılsa Ateş'in,bu tespiti daha o günlerdeyaptığı görülür.
Ne dediğini 9 Mayıs 2010 tarihli Milliyet gazetesinden okuyalım: "Bu kadar tesadüfolabilir mi? Olayın üzerinegitmemizden rahatsızolanlar bu görüntüyüyayıyorlar, bütünbunlar F tipi örgütlenmeyide akıllara getiriyor."
Ateş'in üzerine gitmemizdenrahatsız oldulardediği olay ise kaset skandalındanhemen önce gündemegelen Baykal'a suikastiddiasıydı.
Onun hikayesi de bir hayli ilginç.
Tam o günlerde Emniyet'ten Baykal'a "Mustafa Sarıgül adınında karıştığı iddia edilen" bir ihbar mektubu iletilir. Baykal da bu mektubu, araştırması için önce Önder Sav'a verir. Ancak 15 gün sonra bir sonuç çıkmayınca bu kez araştırmayı Yılmaz Ateş üstlenir.
Ateş, önce Emniyet Genel Müdürü OğuzKaan Köksal'ı arar.
Köksal biraz lakayt davranır ama ona rağmen İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ı (FETÖ'den tutuklandı) arar ve Ateş'le görüşmesini ister.
Sonrasını Ateş şöyle anlatıyor: "Hemenarkasından telefonlaÇapkın'lagörüştüm. Bana salı gününerandevuvereceğinisöyledi. 'Nasılolur?' dedimve tartıştık. Nihayet cumagünü için randevulaştık. İstanbul'aDeniz Baykal'lagidecektik. AncakDeniz Bey, GürselTekin'in gençlik kollarıbaşkanına 'Küçük Baykalolmayın" demesi nedeniylemorali bozuktu. Bu yüzden İstanbul'agelmek istemedi."
Bunun üzerine Ateş,evine gider ve ertesi güniçin hazırlık yapar. Ancako gece yarısı kaset skandalıpatlayınca her şey altüstolur. O gün bile F-Tipi şüphesiniseslendiren Ateş,bugün geriye dönüp bakıncaolup bitenleri şöyleyorumluyor:
"Şimdi taşlar yerine oturuyor. Emniyet Genel Müdürü'nün lakayt davranması, FETÖ'den tutuklanan İstanbul Emniyet Müdürü HüseyinÇapkın'ın randevu vermek istememesinin bir nedeni varmış. Önce suikastyapmaya çalıştılarsonra da olayın üzerinegitmemizden rahatsızoldular ve kaseti devreyesoktular. Bu yüzden daha o gün 'bu kadartesadüf olabilir mi?' dedim. Bu tam bir FETÖ operasyonuydu."
FETÖ'nün kaset operasyonuyla CHP yönetiminin önü açıldığı için 2010'dan bu yana ne bu kaset komplosu davası izlendi ne de F-Tipi suçlaması yapıldı. Hatta tam aksine Kılıçdaroğlu 7 Şubat 2012 MİT Operasyonu'ndan önce hem FETÖ'nün ABD'deki mahrem imamlarını genel merkezde ağırladı hem de Ergenekon-Balyoz davaları sürerken yargıyla ilgili şu çarpıcı açıklamayı yaptı: "Yargıda cemaatkadrolaşması var diyemem..."
O gün FETÖ'yüböyle koruyanKılıçdaroğlu'nun sonradanbirilerini danışmanveya milletvekili yapmasıya da kontrollü darbe diyerekonları motive etmesihiç şaşırtıcı değil, şaşırtıcıolan koca bir sosyolojininbunu sorgulamayacaknoktaya getirilmesi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.