Koronanın hayatımızı değiştirdiğinin en somut göstergesini internet üzerinden yapılan sanal toplantılarda gördük. Devlet başkanları birbirleriyle görüşüyor, kabine toplantıları, baraj ve hastane gibi yeni yapıların açılışları, televizyon tartışmaları büyük oranda sanal ortamda yapılıyor.
Dün buna yeni bir etkinlik daha eklendi: Göç Filmleri Festivali'nin basın toplantısı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun açılış konuşmasıyla başlayan dijital basın toplantısı gerçekten görülmeye değerdi ve ilgiyle izlen- di. Bakanlığa bağlı Göç İdaresi, insanlığın en kadim sorunu göç meselesini, dünyanın en çok göçmenine ev sahipliği yapan Türkiye üzerinden ele alıyor ve yine dünyanın en etkili sanat ve iletişim aracı sinema festivaliyle dünyaya duyurmak istiyor. Bir anlamda "yeni normale" hazırlanıyor.
Harika bir fikir ve yaklaşım... Böyle olduğu için de dünyanın dört bir yanından yüzlerce sinemasever, yüzlerce aktivist bu festivale katılmak için başvurmuş. Korona nedeniyle gelemeseler de sanıyorum ilk kez 14-21 Haziran tarihleri arasında Göç Film Festivali internet üzerinden yapılacak. Filmler oradan izlenecek, tartışmalar yine o mecrada gerçekleşecek.
Bu festivali anlamlı kılan sadece sanal ortamda yapılacak olması değil, bence festivalin asıl anlamlı yanı, dünyanın en gelişmiş ülkelerinin bile göçmenleri istemediği, ötekileştirdiği bir zaman diliminde Türkiye'nin onlara kucak açmasıdır. Küresel dünyanın vicdanıolması ve o insanların yaşadığı acıları,çığlıkları kendi gücü oranında dindirmeyeçalışırken dünyaya da duyurmasıdır...
Türkiye'nin bu rolü üstlenmesinde, kuşkusuz geleneğimizin, tarihsel derinliğimizin katkısı var ama asıl belirleyici olan BaşkanErdoğan'ın "Onlar bizim misafirimizdir" yaklaşımı. Hakkını teslim edelim, bu kadar manipüle edilen, ırkçı yaklaşımlarla köpürtülen, "Peşaverleşeceğiz" diye korku salınan bir konuda siyaseten dik durmak hiç kolay değil. Üstelik kendisine sosyal demokrat diyen siyasetçilerin bile, "Suriyelilerin burada neişi var? Bizim gençlerimiz işsiz onlarçalışıyor" gibi kışkırtıcı-ırkçı çıkışlar yapmasına rağmen.
Türkiye, bunu başardığı için bugün gelişmiş ülkelerin, BM'nin sahip çıkması gereken göçmenlere sahip çıkıyor ve Göç Filmleri Festivali yapıyor.
İçişleri Bakanı Soylu, basın toplantısında, "Hayatın her anında, medeniyetin heryanında göçten izler var" diyerek söze başlıyor: "Artık göçün güzelliklerini, hayatlarımızakatkılarını konuşmanın, göçünruhunu hatırlamanın zamanı geldi. İyibir mühendisin, iyi bir doktorun, iyi birsanatçının, becerikli bir işçinin, belkide yeni aşkların hayatımıza katacaklarınaodaklanmanın zamanı geldi. Kendigerçeğimizden korkmamanın, insanlığainanmanın zamanı geldi. (...) Düşündükki madem Gılgamış'ın geldiği KarkamışTürkiye'de, mademki Nuh'un Gemisibizim dağımızdadır. Mademki Roma'nın'Yedi Göçer'i bu diyardadır, mademkigöçün hikayesi Asya'dan, Afrika'danve Orta Doğu'dan gelerek Türkiye'debuluştu, o zaman 'ilk adımı buradan atalım'dedik"
21. yüzyıl medeniyetinin iyi bir sınav vermediğinide söyleyen Bakan Soylu, göçe yolaçan sürece de dikkat çekti: "Bir yandan insanların yaşadığı topraklardaterörü, şiddeti ve istikrarsızlığıkörükleyip sonra da bu insanlar yerdeğiştirmek istediğinde karşılarına maddecibir bakışla çıkamazsınız. Gelişmişdünya maalesef tam da bunu yapmaktadır."
Festivalin Onursal Başkanlığını OskarÖdüllü Süryani oyuncu Murray Abraham'ınüstlendiği Göç Film Festivali, ötekini anlamakaçısından insanlığa küçük ama yepyeni birpencere açıyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.