Koronavirüsün doğal veya operasyon olması insanın birebir yaşadıkları açısından sonucu değiştirmiyor. Çünkü bu virüs sadece tek tek insanların ölümüne yol açmıyor, topyekun yaşamı tehdit ediyor. Bu yüzden ekonomiden siyasete, insan ilişkilerinden devletlerarası ilişkiye birçok şeyi değiştireceği öngörülüyor.
Uzmanlara göre, bu tür bir virüsün ölümlere yol açmasının da bir sınırı var. Çünkü virüsler de barınacağı bir yer arıyor o yerin yok olmasını istemiyor. Bir süre sonra virüsün insanla "uyumlu" hale gelerek birlikte yaşamanın yolunu bulacağı öngörülüyor. Yeter ki dayanalım. Evden çıkmamanın, devletin genişkoruma tedbirleri almasının nedenibu dayanma gücünü arttırmak. Doktorlar bu başarıldığında ölümlerinduracağını söylüyor.
Ancak ölümlerin durdurulması, virüsün başka tür etkilerini ortadan kaldırmaya etmiyor. Çünkü bu virüs, belki de ilk kez sadece insanı değil, insanın oluşturduğu ekonomik ve siyasal sistemi de tehdit ediyor. Daha doğrusu birçok şeyi sarsacak. Bunun da en önemli nedeni mevcut küresel sistemin sadece bir virüse karşı değil, açlığa, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı da insanı korumaktan aciz olması. Başkan Erdoğan önceki gün tam da işin bu boyutuna dikkat çekerek önemli bir tespit yaptı: "Ne tür sonuçlarortaya çıkaracağınıhenüz bilemiyoruz. Sanayileşme ve bilgidevrimleriyle şekillenenbugünkü dünyanınnasıl bir geleceğe evirileceğinikestirmekşu anda zordur. Ancakartık hiçbir şeyin eskisigibi gidemeyeceğide açıkça ortadadır. Küreselekonomik, siyasi ve sosyal düzendeköklü değişiklikler yaşanmasımuhtemel yeni bir döneme giriyoruz.
Borsaların çökmesi, petrol fiyatlarının büyük düşüş yaşaması, gelişmiş ülkelerin krizi yönetemez hale gelmesi sarsıntının çok daha derin yaşanacağının işareti.
Bırakın İtalya, İspanya veya İngiltere gibi AB ülkelerini ABD bile süreci yönetmekte zorlanıyor. Bakın Colombia Üniversitesi'nden Dr. Irwin Redleter ne diyor: "Salgına hazırlık açısındanİtalya kadar bile değiliz."
İşin siyasi boyutunun nereye varacağınıda "Homo Deus" ve "Sapiens"kitaplarının yazarı, İsrailli tarihçi YuvalNoah Harari şöyle öngörüyor: "Virüs totaliter rejimleri güçlendirebilir"
Gerçekten öyle mi olur kimse bilmiyor. Ama herkes dünyanın nereye evirileceğini merak ediyor. Acaba dünya Batı'da ve Doğu'da bazı ipuçlarını gördüğümüz ırkçı faşist, mülteci düşmanısiyasal bir sisteme mi yönelecek, yoksa dijital dünyanın ruhuna uygun yeni bir "demokrasi formu" mu bulacak ya da Çin ve Rusya gibi "otoriter" rejimlerin öncülük ettiği yeni bir dünya düzenine mi geçecek?
Tabi bu olasılıklara dünyayı tekmerkezden yönetmek isteyen küreselşirketlerin ütopyalarını da eklemekgerekiyor.
Bu belirsiz ve kirli zeminde "yeni birdemokrasi formu" bulmanın hayalolduğunu düşünürsek, insanlığın önünde"40 katır mı 40 satır mı?" denebilecekbirbirinden beter seçenekler var.
Türkiye bu kara seçenekler içinde adalet ve merhamet eksenli farklı bir yerde duruyor. Önümüzdeki süreçte o farkı çok daha fark ettirmek zorunda.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.