"Düşen bir uçakta ateist bulamazsın"derler ya, batan bir gemide de feminist bulamazsın çünkü hepsi "Önce kadınlar veçocuklar" diye bağıran adamın sesine doğru koşmaktadırlar.
Can havliyle hayatta kalma yarışının yaşandığı bir ortamda bile erkeklere bunu söyletebilen ve uydurabilen bir normlar düzenine savaş açmanın kadınların iyiliğine olduğunu iddia eden meta-anlatılara itibar etmiyorum.
Günümüzde feminist perspektifin yaygınlaşmasıyla birlikte, eskiden "kadınlar çiçektir" temasıyla kutlanan Kadınlar Günü söylemlerinin yerini "kadınlar güçlüdür"e bıraktığının farkındasınızdır.
Hatta "Dünyayı kadınlar yönetseydi,her şey ne kadar güzel olurdu" diye iddiaeden zeka yoksunları da hiç az değil. Pardonda bir milyon insanın yaşamına mal olan Irakİşgali'nin Dışişleri Bakanı CondolezzaRice kadın değil miydi? Ya da Körfez Savaşıyaptırımları sonucu ölen 500.000 Iraklıçocuk sorulunca "Bize göre buna değdi"diyen eski Amerikan Dışişleri BakanıMadeleine Albright kadın değil miydi? Yada 'komünizmle mücadele' adı altında binleriöldüren Pinochet'in can dostu ve koruyucusuİngiliz Başbakan Margaret Thatcherkadın değil miydi? İkna odalarının kurucularındanNur Serter kadın değil miydi?
Güç sahibi olan kadınların, erkeklerden daha merhametli, daha şefkatli, daha duyarlı olacağı yalanına ya dünya tarihinden habersiz cahiller inanır ya iş dünyasında bir kadın yöneticiyle hiç çalışmamış olanlar veya bunca 'kaynana' hikâyesinin nerden çıktığına hiç bakmamış olanlar... Diğerleri de ya daha modern, daha feminist yanlısı ya da 'cool' görünmek için inanır gibi yapar, o kadar.
Gerçek bundan daha basittir: Kadınlar da insandır ve gücünyozlaştırma potansiyeli her iki cinsiyettede mevcuttur.
Bir de hem kadın-erkek eşitliğinden bahsedip, hem de kadınların yaratılış olarak daha insanî değerlere sahip olduğunu savunmak nasıl bir çelişkidir? Ancak feminizmle kafası karışmış olanlar bunu sık yapar.
Ne var ki gün gibi açık olan bir gerçektir: Kadınlar ve erkekler farklıdır. Bu farklılık,iş hayatına da toplumsal hayata da çeşitlibiçimlerde yansır. Bu farklılıkları yok etmeyeçalışmak, yaradılışa savaş açmak anlamına gelirki kısa vadede bile kaybedilmeye mahkûmdur.
Örneğin kadın ve erkek öğrencileri kıyaslayan bir çok araştırmaya göre erkekler bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarına daha eğilim gösterirken, kadınlar sosyal bilimler, halkla ilişkiler ve öğretmenlik gibi alanlara daha büyük eğilim göstermektedir. Yani erkekler"şeyler"le ilgilenmeye daha yatkınken,kadınlar "insanlar"la ilgilenmeye dahayatkındır.
Merak edenler, bugün kadın-erkek fırsat eşitliğinin en yüksek seviyede yaşandığı iddia edilen İskandinav ülkelerinde meslek dağılımlarınıncinsiyetler arasında nasıl yoğunlaştığına bakabilir.
Kadın-erkek eşitliğine o kadar yoğunlaşılmış durumda ki bugün neden sosyal destek seviyesien düşük grubun, hapiste olan veyaevsiz sokakta yaşayan grubun ya da intihareden grubun erkek cinsiyetinde yoğunlaştığını konuşmaya cesaret bile edilmiyor. Ancak vakıa bu.
Hülasa, şiddete maruz kalan kadınları korumaya çalışmak devletin elbette öncelikli görevidir. Ancak bu, erkeklerin maruz kaldığı dışlanma, horlanma ve ötekileştirilme mekanizmalarına bakmamıza da engel olmamalı.
Kadınlar Günü vesilesiyle yine bir sürü klişeye maruz kalacağımız bugünlerde, ayrı bir pencere açabildiysem ne mutlu bana!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.