"
Anne un alalım mı? Şuradan iki paket koyuvereyim arabaya..."
Genç kızın annesi önce
başını "gerekmez" anlamında
salladı. Sonra sesini alçaltıp
şöyle dedi: "
Biz böyle yapacağız, bizi gören başkaları da ikişer, üçer alacak, bunun sonu yok ki kızım!"
Dün akşamüstü
meşhur ucuz marketlerden
birinde, yanı
başımda geçti bu
konuşma.
***
Sonra üşenmedim, arabaya atlayıp meşhur ve seçkin süpermarketlerden birine gittim.
Evet, sırf ne oluyor diye bakmaya!
Millete 2002'den beri
"makarnacılar" diye hakaret etmeye çalışan malum kesimin
makarna stoklama arsızlığı anlatılır gibi değildi.
Dahası, otuzlu yaşlarında bir kadın talan edilmiş ıslak mendil raflarının önünde küçük oğlunun hatıra fotoğrafını çekmekle meşguldü.
Gözlerim bunu da gördü.
***
Şu yaşadığımız günler de geçecek elbet.
Salgın bitecek, panik halleri dinecek.
Peki o gün geldiğinde geriye bizden ne kalacak?
Sorunun toplumsal yanını iki aydır konuşuyoruz zaten, onu bir yana bırakın şimdi, kendimizden, tek tek bizlerden söz ediyorum.
"Yüzlerce insan ölmüş, saklıyorlar" türünden provokasyon cümlelerini ve alçakça ses kayıtlarını whatsapp gruplarında dolaştıranlar her şey gelip geçtiğinde dönüp bakacaklar mı kararmış ruhlarına?
Hani o yere göğe koyamadığımız kimliklerimizin cılızlığıyla şu günlerde yüzleşmeyeceksek, ne zaman yüzleşeceğiz?
***
Dikkatinizi çekmiş midir bilmem...
Birkaç gündür
hastanelerin acil servisleri sakinleşip normalleşti.
Azıcık başı dönünce, nabzı biraz fazla atınca kendini acil servislere atanlar ortalıktan çekilmişler.
O konuda da ders gibi günler yaşıyoruz.
Bir hekim dostun deyimiyle, "
Corona'yı önemseyemeyecek kadar sıkıntı çekenler gerçekten acilliktir."
***
Endişenin böyle ısrarla pompalandığı bir dönemde ve hele hele sosyal medya çağında "endişeden kaçının" demek anlamsız.
Fakat
endişemizi yönetebilmemiz gerekiyor.
Bunun yolu da her şeyden önce davranışlarımız ve tercihlerimizden geçiyor.
Mesela kolonya kullanmak güzel ama
"kolonyayla yıkanmak" akıllıca bir uygulama değil, kontrolsüz bir panik belirtisi...
Ve gülümsemek...
Birbirimize gülümseyelim.
"Bağışıklık sistemi" deyip duruyoruz ya...
Umut ve gülümseme de onun bir parçası.