Almanya'yla aramızda halının altına süpürülemeyecek bir ihtilaf çıktı. Aslında bu ihtilafa menşe olan hadiseler hep karşımızdaydı. İki taraf da onları görmezden, bilmezden gelip yoluna devam ediyordu. Çünkü iki tarafın da birbirinden menfaati vardı. Huzursuzluğu kimse istemez. Bu hakikattir. İnsanlar gibi uluslar da birbiriyle anlayış ve kabul ilişkisi içinde yaşamak ister. Her ne kadar dış politika kuramının bir temel ölçüsü 'dost-düşman' devlet kavramı üstüne otursa da bütün bu uluslararası örgütlenmelerin maksadı dostluk bağlarını güçlendirmektir. Özellikle İkinci DünyaSavaşı sonrası dış politikaanlayışı bu mantığa yaslanır.
***
Bu kurumlardan en önemlisi bana göre BM değildir. Önemlidir elbette. Ama dünya kadar da iç sorunu, çıkmazı, çelişkisi vardır. Önemli kurum AB'dir. İkinci savaş gibi bir büyük beladan geçip, 'Kömür veÇelik Birliği'nden bugünkü AB'ye gelmek az buz iş değildir.
Ne var ki, AB şimdi BM'den daha ciddisorunlara sahip. Daha ileri gidip söyleyeyim. Eğer gündelik ama ciddi yani işin teorikve entelektüel yanına eğilen Batıbasınına bakarsanız artık bir AB yoktur. İngiltere'nin Birliği terk etmesi, Akdenizülkelerinin (ah bu Akdeniz ülkeleri ah...)yaşadığı ekonomik bunalım ve iflaslar, Avrokullanmayan ülkeler derken AB derin birbunalımdan geçiyor. Bu köşede o bunalımıözellikle Brexit döneminde çok irdeledik.
Almanya bu şartlarda Avrupa'nın sahibigibidir. İngiltere'nin Brexit'inde 'Avrupadışı bir Avrupalı devlet ve 'ada devleti''(tanım Churchill'indir) olmak kadarAlmanya'nın gücüne karşı bir pozisyonoluşturma çabası da mevcuttur. Tabii,Fransa büyük bir devlettir, ekonomisi fenadeğildir. Ama gırtlağına kadar ciddi sorunlarasahiptir. Geriye gerçekten de başlıbaşına bir güç odağı olan İngiltere veAlmanya kalıyor.
Bu Almanya şimdi adım adım tırmanan bir kriz içinde Türkiye'nin Gümrük Birliği sürecine devam etmeyeceğini bildiriyor. 'Türkiye ile Gümrük Birliği'nin genişletilmesini hayata geçirmeyeceğiz ve sadece paranın tam olarak nereye gittiğini bildiğimiz alanlarda katılım öncesi mali yardım yapacağız' diyor Merkel. Ciddi bir adım bu.
***
Bu türden bir çıkış sonrasında ne olur? Seçim dönemleri aşılınca ilişkiler yumuşar. Türkiye-Almanya arasında, tekrar edeyim, hayati derecede önemli ekonomik vesosyal bağlar mevcut. Bunların bir çırpıda silinmesi zor.
Daha önemli noktalar da söz konusu. Birincisi, şunu bilelim, Almanya'nın Kürtve PKK konusunda öteden beri Türkiye'yitaciz eden ciddi bir 'duyarlılığı' var. Sağırsultan da duydu. Bu hassas bir zemin. İkincisi ve asıl can alıcısı, AB-Türkiye ilişkileri.
Buradaki strateji bellidir. Türkiye altmışyıldır kapıda bekletilen bir ülke. Daha fazla böyle devam edemez. Elbette Türkiye onurlu bir ülke olarak buna bir tedbir almak zorundadır. Ama bu tutum AB ileolan bağların kesilip atılması anlamına gelmez. Tersine o hamle Türkiye'den kurtulmakisteyen (bu kesindir) AB'nin ekmeğine yağ sürmek olur.
Kaldı ki, AB ile bağlarını tümden koparmış bir Türkiye'nin bu durumda çıkarı ne olacak? İngiltere'nin Brexit'i, şimdi yavaş yavaş Fransa'da dile getirilen Franxit aynı şey değildir. Onlar 'Avrupa'nın içindeykendışında' kalmak istiyor. Türkiye bugüne değin AB'nin bütün kurum ve süreçlerinde olup AB'nin dışına çıkacaksa o başlı başına bir macera demektir.
Kaldı ki, İlber Ortaylı hocamız da geçen günkü yazısında Mohaç'la birlikte 'Türkiyeaslında Avrupa tarihinin de, coğrafyasınında ortasına oturdu' diyordu.
Bence Türkiye hâlâ orada oturuyorve orada kalmalı...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.