Bir ülke modern olabilir. Demokratikolabilir. Hukuk devletine sahip olabilir. Bunların üçü de önemlidir.
Ama bir ülke, artık anladığımız neyse o manada, modern olamayabilir. Demokratik olmayabilir. Bunlar önemli olduğu kadar içerdikleri izafiyet nedeniyle o kadar önemli olmayabilir.
Ama bir ülke bu eksiklerine rağmen hukuk devletine sahipse işte o hepsinden önemlidir.
Nitekim daha öncekiyönetim modellerindemodernlik bugünkü anlamıylayoktu. Demokratikde değildi o toplumlar genebugün anladığımız şekilde. Fakat hukuk sistemi kuvvetli olanlar 'adalet içinde' yaşadılar ve mutluydular. Bugün aradan şunca çağlar geçtikten sonra bu olguların birini diğerine feda etme noktasında değiliz. Tersine her üçünü birden istiyoruz. Bütün çaba bu üç olgunun birbirinidışlamayarak ve sürekli olarak birarada bulunmasını sağlayacak yöntemleri ve modelleri bulmak.
Gene de, hukuk devleti veya sistemihepsinin üstünde. Hele insan haklarıyla,hele hukukun üstünlüğüyle, hele kuvvetlerayrılığıyla bütünleşmiş bir sistem olduktansonra yönetimin demokrasi ya da başkabir rejim olması durumu değiştirmiyor. O yapıdoğrudur.
***
Şimdi Türkiye'ye bakıyorum. Temel derdimiz doğrudan doğruya demokrasidir. Ama sandığa gitmek anlamında bir demokrasi değil. Hukuku olanca kapasitesiyle işleten ve bunu kurumların hücrelerine nüfuzettiren bir demokrasi. O yoksa, yani hukuk bütün hattı hareketimizi tayin etmiyorsa ne demokratız ne de modern. Belki OrtaÇağ'dan bile geriyiz.
Şimdi MHP'ye bakıyorum. Herkes hukukmücadelesi verdiğini söylüyor. Ama hukukunhükmü yok. Çünkü hukukun demokratikruhuna değil, sadece norm, doktrin vehepsinden fazla usul kısmına bakan bir anlayışhâkim.
Bir siyasal partinin kurultay yapmakiçin bunlara ne ihtiyacı var? Siyasal partilertoplumsal tabanların temsilcisidir. Eğerbir parti yönetimine karşı ayaklanmışsa,dört muhalif aday çıkarmışsa ve onlar kurultayistiyorsa, demokratik olanı, işin özüne,ahlakına uygun olanı kurultaya gitmektir.
Ortada 'her istendiğinde kurultaya mı gidelim' denecek bir durum da yok. MHP'de kurultay talebi öyle her gün ortaya gelmiyor. İkincisi, hatta evet, her istendiğinde kurultayagitmek gerek. Siyasal partiler tabandakimücadelelerle oluşur ve güçlenir. Onları durdurmaya çalışan usul hukukusavaşlarıyla değil.
***
Neden böyle olduğu çok açık. Türkiye'de neredeyse bütün siyasal hayatımız boyunca gördük, partiler bir süre sonra tabanlarınıyitirip iç bürokrasilerine kurban oluyor. Benzeri olayları CHP de yaşadı. Baykal ama şöyle ama böyle 20 yıla yakın CHP başında kaldı.
Şimdi taban talebine, hem de bu kertede bir talebe, Bahçeli direniyor. Kendisini her geçen gün yalnızlaştırarak direniyor. Başlangıçta kabul etseydi başa çıkacağı bir muhalefet istemediği için değil, artık toplumonu istemediği için gidecek. Gitmemek için başvurduğu bu türden her yol onu daha büyük bir sıkıntıya sokacak. Çünkü hukukla değil, hukuk oyunuyla ayakta durmaya çalışıyor. Çünkü hukuk kurultaydır. Gelenler daha mı iyi olacak derseniz, ben size Bahçeli'nin kaderini anlattım. O MHP'nin kaderidir ve pek de parlakgözükmemektedir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.