Erdoğan daha realist ve modernist bir arayış içinde...
06.05.2016, Cuma
Davutoğlu'nun Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek, görevden ayrılmaksızın partisini kongreye götürüp, orada aday olmayarak Başbakanlıktanayrılması galiba Türkiye'de bir ilk olacak. Bunu, Türk siyasetinde oyun kurma ustasıve her defasında yeni ve özgün birhamle yapan Akparti'nin hanesine bu şekildeyazdıktan sonra gelelim meselenin asılilginç yanlarına.
Sadece son MKYK'daki yetkidevri konusuna bakarak değil, baştan beri sürdürülen politikaları izleyerek de bu kongre kararını 'perşembeningelişi' diye yorumlamak pek şık olmaz. Ama bu halin o gerçeği yansıttığı da bir o kadar açık.
Sonucun bu şekilde oluşmasını hazırlayan en önemli nedeni/ gerekçeyi daha başta belirteyim: Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iktidarı fiilenelinde bulundurduğunu, doğrudan doğruya ve gene fiilen Başkanlık yaptığını yeterince ayrımsamadı.
Dolayısıyla da çeşitli zamanlarda çeşitli ve Erdoğan'la çelişen açıklamalar yaptı. O açıklamalarını her defasında geri çekmek zorunda kaldı. Hiçbirisini uygulamaya koyamadı. Çünkü her defasında Erdoğan karşıçıkıyor ve işler onun tercih ettiği istikametegiriyordu.
Türkiye'deki parlamenter sistemiyetersiz bulan Erdoğan'ın kendi partisindeBaşkanlığı tartışacak, en azındankendisiyle çelişecek bir Başbakanla çalışacağınıdüşünmek hayalden de öte hayalcilikolurdu. Hakan Fidan'ın milletvekilliği girişimiyle başlayan bu süreç besbelli ki, Kürt sorunu konusunda yeni bir dönemeç almıştı. Erdoğan, tüm bu yaşananlardan sonra işin aynı şekilde devamının partisine dönük içve dış yıpranmalar doğuracağını varsayarak bu işi kestirip atmayı tercih etti. Böylece de fiili Başkanlığına yeni bir aşama ekledi, yeni bir güç kattı.
Bütün bu yaşananları farklı bir mecradaakıtabilir miydi Davutoğlu sorusununyanıtı ise bence olumsuzdur. Hatta olanaksızdı. Parti içinde taban gücü yok denecek kadar sınırlı Davutoğlu'nun Erdoğan gibi bir siyasal profille değil baş etmesi, rakip olması dahi söz konusu değildi.
Kaldı ki, Başbakanlığı sonrasında Davutoğlu'nun partiye getirdiği söylem, hiç değilse kendi kullandığı üslup, Erdoğan- Gül yani kurucular döneminin bile kullanmadığı bir üsluptu. Yani o anlamda da Davutoğlu içten, inanarak ama hayli romantik bir üslupla Erdoğan çizgisininötesinde kalıyordu.
Şimdi asıl soru şu: bütün bu yaşananlardan sonra, Dışişleri Bakanlığı'ndanBaşbakanlığa sıçramış, şimdi çekileceğinibelirtmiş Davutoğlu ile birlikte onunsürdürdüğü siyasetlerin de sonuna geliniyor mu?
Bu siyasetlerin başını dış politika çekiyordu. Bu açıdan bakınca olumsuz cevap vermek için bir neden yok. Davutoğlu böylece Başbakanlık koltuğunu bırakmakla kalmıyor. Kendisine ait bir dönemi, kendiizini taşıyan bütün politikaların kapatıldığını da izleyecek. Bunu Erdoğan'ın daha icracı, daha gerçekçi hatta Davutoğlu 'romantizmine' karşı daha realist vemodernist bir siyaset arayışı olarak nitelendirmek de mümkün.
Yeni Başbakanın kim olacağı sorusu önemli. Ama bu olgu en az bir o kadar önemli. Türkiye'de önümüzdeki dönemde yeni bir politika anlayışının sergileneceğini söylemek mümkün.
Kendi uzun ve kısa tarihi içinde Akparti yeni bir merhaleye geçiyor. Daha çok konuşacağız...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.