Bunca kan akar, masum insanlar sokaklarda katledilir ve terör yani korku bütün toplumu boydan boya sararken dün iki önemli gelişme ortaya çıktı.
Birincisini Oral Çalışlar köşesinde yazdı. Çalışlar, bilgisayarına gelen bir e-postadan söz ediyordu. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı tarafından yapılan bu açıklamanın başlığında 'sivillere yönelik saldırıları kim yaparsa yapsın karşı çıkılmalıdır' deniyor. PKK'nın 1980'lerden beri gerilla hareketi sürdürdüğünü belirten açıklama çözümün demokraside aranması gerektiğini de işaret etmiş.
Çalışlar bu metni okuyarak PKK'nın GD Anadolu'da sürdürdüğü 'hendek- barikat siyasetinin şimdi onları ciddi bir durum değerlendirmesine' yönlendirdiği sonucuna varıyor. Bu değerlendirmesini daha ileri götürerek PKK'nın Kürt sosyolojisinden aldığı tepki nedeniyle frene basmış olabileceğini söylüyor.
***
Bu çok önemli bir saptama ve aynen böyle düşünüyorum. Gerçekten, bence de, PKK, önce hendek- barikat siyasetiyle aradığını, beklediğini bulamadı. Dünyanın sıfır noktasında değiliz. Bölgede yaşayan bizatihi Kürt halkı bu oluşuma tepki gösterdi. Ardından taktik değişikliğine gitti PKK- Kandil. Bu defa kitle terörüne başladı. Ankara saldırılarını gerçekleştirdi.
Fakat o hamlelerinden sonra bir kere daha anladı ki, o yöntemle devam ettiği müddet zarfında Türkiye'de kendisine taraftar olabilecek bütün kamuoyunu yitirecektir. Böylelikle de Kürt meselesini bizzat kendisi tam manasıyla militer bir harekete dönüştürecektir. Uluslararası bir aktör olmak isterken bu defa bütün bütüne bir terörist örgüte dönüşecektir.
***
Çalışlar'a gelen e-posta bu 'gerçeğin' anlaşıldığına işarettir derken, Diyarbakır'da pazartesi günü yapılan Nevruz kutlamalarında bu defa HDP yetkilileri yeni açıklamalarda bulundular. Bu açıklamaların ortak noktasını yeniden diyaloğa, (barışçıl) çözüm sürecine dönmek oluşturdu.
Bir ihtimal, anlaşılıyor ki, evet, PKK-Kandil yeniden eski çizgisine dönmektedir. Bu ne kadar gerçekçidir, bilemeyiz. Bir defa Bayık'ın açıklamaları daha birkaç gün önce başka bir telden çalıyordu. Onu izleyen başka açıklamalar da yapıldı ve elbette en hazini Erdoğan'ın 'devrilmesini' PKK'nın hedef alması bu 'devirme işini' bir savaşa dönüştüreceğini belirtmesiydi. Bu saçma noktadan uzaklaşıp bir kere daha barış arama noktasına gelmiş olabilir mi PKK?
***
Bu elbette ciddi bir sorudur. Umarız öyledir. Fakat böyle bir iddiaya inanmak kolay değil. Bir kere bu gibi çatışmaların çözümünde çok zaruri olan güven sınırı aşıldı. Hatta tahrip edildi güven duygusu. İkincisi, onun sonucu, Türkiye'deki yönetim artık PKK ile masaya zor, çok zor oturacaktır. Bunun şartı da bugüne kadar zaten belirtilmişti: PKK'nın silah bırakıp, sınır dışına çıkması.
Bütün bunlara rağmen ben içinde yaşadığımız bu çok sıkıntılı günlerde umutlu olmak istiyorum. En azından umarım PKK kitle teröründen uzaklaşır. Buna ihtiyacımız var. Daha ötesine daha da çok ihtiyacımız var. Neticede Türkiye'de kan akıyor.
Keşke PKK söylediklerini yapsa...